Her kalem ve beyan sahibinin yazdıklarının, konuştuklarının, programlarının, yaptıklarının maksadına ulaştığına kanaat etmesinin yolu yapılan yorumlardır. Hakka kul olanlar, Hakka nefer olanlar, Hakka hizmeti şiar edinenler konuşulanlardan, yapılanlardan, yazılanlardan memnuniyet duyduklarını, nefse kul olanlar, adamların adamı olanlar, takım tutma mantığına sahip olanlar ise atıp tuttuklarını ortaya atarlarsa, yapılanlar, yazılanlar amacına ulaşmış demektir. Bunun için kalem ve beyan sahipleri asla mı asla övünmemeli, iftihar etmemeli ama lütuf ve keremi için Allah'a hamd ü sena etmelidirler.
Ehl-i Beyt imamlarını kabul eden ve seven her insanın özelde amacı ihlâslı, iman değerlerine tamamen bağlı, takvalı bir mü'min olarak Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Genelde amacı ise Hz. Süleyman'ın karıncası misali Ehl-i Beyt'e bir karınca olabilmek ve hepsinden önemlisi Hz. Fatıma'nın (s.a.) şehit olduğu dava uğruna mücadele etmektir. Varoluş amacımızda bu düşünce ile yaşamalı ve bütün varlığımızı buna feda etmeye hazır olmalıyız.
Basiret sahibi her insan bu davada ne kadar başarılı olursa, o kadar mutlu olur. Hiçbir başarısı olamasa bile bu yolda olmanın sevinç ve itminanı ile mutlu ölür. Ama elinden bir şey gelir de yapmaz ise kendisini kusurlu görür, üzülür, bitab eder ve pişman olur, yüzünün karasını kaldırması için Allah-u Teâlâ'ya yalvarır, tövbe eder.
Bu davaya hizmetin farklı farklı yol ve yöntemleri olabilir. Kimi lisanı ile kimi kalemi ile kimi malı ile kimi hazır bulunması ile kimi canı ile kimi de bu hizmetleri vererek mücadele edenlere yar ve destek olmaları ile hizmet eder bu ilahi davaya. Yol ve yöntemler yeter ki Kur'an'a, Hz. Peygamber Efendimize ve Ehl-i Beyt imamlarına ters düşmesin. "Bizim yol ve üslubumuz dışında başka yol ve üslup kabul etmeyiz" gibi bir anlayış sahih bir anlayış olmayıp düşünce sahibinin ego ve bencilliğini gösterir. Hizmetin yol, şekil, üslup ve tarz noktasında uyum sağladıklarımızla yan yana, omuz omuza hizmet ederiz, hizmet ederken de bizim hizmet anlayışımızda olmayanlara karşı olmadan, onları taca atma gayreti içine girmeden şehir, köy, sınıf, ırk, kurum ve kuruluş ayırmadan bu yolda giden bütün canları saygı ve sevgi ile selamlar ve onlara dualar ederiz. Bu davada olmayanlar Hz. Fahri Kâinat Efendimiz ve Ehl-i Beyt imamlarının muhatapları oldukları gibi bizlerin de muhatabımızdır.
Müslüman olup da bir şekilde bu davanın dışından kalanlara, kendi değerini bilmeyenlere, kendilerini tanımayanlara şefkat ve merhamet eli uzatarak, onlara burhanları anlatır, nasihat eder, tebliğ ve irşat için yılmadan, yorulmadan konuşur, yazarız. Ahretin hesabını derinden yaparak, değerlerden ve inançlardan ödün vermeden hizmeti kendilerine şiar edinenler bu şekilde yapar ve yaşarlar.
Bunları ırki, örfi vb. konjonktürlerden ötürü bu davanın dairesi içerisinde gözüküp, daha doğrusu gözükmek zorunda kalıp da nefsi dürtülerinden dolayı taca atmak, çelme takmak isteyenlerin nefsi çabalarına rağmen yaparlar.
Bu tarzda hizmet vadisinde olan ve olmak isteyen herkes aciz bir kul olarak davası ve ahreti için ilim öğrenme ve öğretme ile hizmette bulunmalı, kulluk makamında kendisine, hizmet makamında ise insanlara faydalı olmaya çalışmalıdır.
Bu düşünce ve inançla yaşayan ve bir şeyler üretmek isteyenler, kimi insanların yaptığı gibi toptancı olmazlar. Birçok zahmetlere katlanarak, bedeller ödeyerek büyük hizmetlere imza atanlar, gün gelir bazı hatalar ve yanlışlar da yapabilirler. Bu hatalar ve yanlışlardan dolayı onların geçmişte yapmış oldukları hizmetleri ve güzellikleri yok saymazlar ve hep kötüymüşler gibi davranmazlar. Zira bu tarzda düşünenler ve düşündükleri gibi yaşayanlar insanın yüzde yüz mutlak olarak iyi (Enbiya ve Ehl-i Beyt dışında) veya kötü olmadığına inanırlar. Güzellikleri, katkıları, hizmetleri, iyilikleri hatalarına, yanlışlarına ve hatta kötülüklerine galip geleni, sevabı günahına ağır basanı Allah affederken, Hz. Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt kabul ederken, bir hatasından veya yanlışından dolayı bir Müslümanı toptan inkâr ve redde kalkışmak da böylelerinin kitabında yazmaz. Çünkü bu tür durumlarda birkaç hatasından veya yanlışından dolayı hizmet ehlini inkâr ve ret imanla, akılla ve vicdanla asla bağdaşmaz. Ancak ve ancak şeytanlıkla, cehenneme müşteri olmakla ve alçaklıkla bağdaşır.
Ancak yaşadığımız bu çağda mütedeyyin ve muhafazakâr toplumlarda maneviyat, iman, ihlâs ile arası fiilen açık olan, ilahi değerlere eliyle, malıyla, teriyle, vaktiyle, ömrüyle, kalemiyle, söylemiyle hizmet edenleri, en azından hizmet etmeye gayret gösterenleri eleştirmekten, onlar hakkında atıp tutmaktan, hatta yer yer iman ilkelerini ihlal edercesine acımasızca sözlü saldırılarda bulunarak onlara düşman olan, onlar ile mücadeleyi temel görevlerinden sayanlarla da hiç mi hiç ilgilenmeyiz. Onlara asla saygı duymaz, kendimizi onlara karşı iki yaşındaki deve konumuna getirerek onların nefis dürtülerini desteklemeyiz.
İhlâslı, samimi, hizmet ve güzellik adına bir şeyler yapmak isteyen kardeşlerimizi itidale, insafa, takvaya, dengeli olmaya davet ederiz. Zira Hz. İmam Ali'nin (a.s) buyruğuna göre de; "Muttakiler kınayıcıların kınamalarına aldırış etmezler" düşüncesi ile yolumuza devam ederiz.
Ehl-i Beyt imamlarını kabul eden ve seven her insanın özelde amacı ihlâslı, iman değerlerine tamamen bağlı, takvalı bir mü'min olarak Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Genelde amacı ise Hz. Süleyman'ın karıncası misali Ehl-i Beyt'e bir karınca olabilmek ve hepsinden önemlisi Hz. Fatıma'nın (s.a.) şehit olduğu dava uğruna mücadele etmektir. Varoluş amacımızda bu düşünce ile yaşamalı ve bütün varlığımızı buna feda etmeye hazır olmalıyız.
Basiret sahibi her insan bu davada ne kadar başarılı olursa, o kadar mutlu olur. Hiçbir başarısı olamasa bile bu yolda olmanın sevinç ve itminanı ile mutlu ölür. Ama elinden bir şey gelir de yapmaz ise kendisini kusurlu görür, üzülür, bitab eder ve pişman olur, yüzünün karasını kaldırması için Allah-u Teâlâ'ya yalvarır, tövbe eder.
Bu davaya hizmetin farklı farklı yol ve yöntemleri olabilir. Kimi lisanı ile kimi kalemi ile kimi malı ile kimi hazır bulunması ile kimi canı ile kimi de bu hizmetleri vererek mücadele edenlere yar ve destek olmaları ile hizmet eder bu ilahi davaya. Yol ve yöntemler yeter ki Kur'an'a, Hz. Peygamber Efendimize ve Ehl-i Beyt imamlarına ters düşmesin. "Bizim yol ve üslubumuz dışında başka yol ve üslup kabul etmeyiz" gibi bir anlayış sahih bir anlayış olmayıp düşünce sahibinin ego ve bencilliğini gösterir. Hizmetin yol, şekil, üslup ve tarz noktasında uyum sağladıklarımızla yan yana, omuz omuza hizmet ederiz, hizmet ederken de bizim hizmet anlayışımızda olmayanlara karşı olmadan, onları taca atma gayreti içine girmeden şehir, köy, sınıf, ırk, kurum ve kuruluş ayırmadan bu yolda giden bütün canları saygı ve sevgi ile selamlar ve onlara dualar ederiz. Bu davada olmayanlar Hz. Fahri Kâinat Efendimiz ve Ehl-i Beyt imamlarının muhatapları oldukları gibi bizlerin de muhatabımızdır.
Müslüman olup da bir şekilde bu davanın dışından kalanlara, kendi değerini bilmeyenlere, kendilerini tanımayanlara şefkat ve merhamet eli uzatarak, onlara burhanları anlatır, nasihat eder, tebliğ ve irşat için yılmadan, yorulmadan konuşur, yazarız. Ahretin hesabını derinden yaparak, değerlerden ve inançlardan ödün vermeden hizmeti kendilerine şiar edinenler bu şekilde yapar ve yaşarlar.
Bunları ırki, örfi vb. konjonktürlerden ötürü bu davanın dairesi içerisinde gözüküp, daha doğrusu gözükmek zorunda kalıp da nefsi dürtülerinden dolayı taca atmak, çelme takmak isteyenlerin nefsi çabalarına rağmen yaparlar.
Bu tarzda hizmet vadisinde olan ve olmak isteyen herkes aciz bir kul olarak davası ve ahreti için ilim öğrenme ve öğretme ile hizmette bulunmalı, kulluk makamında kendisine, hizmet makamında ise insanlara faydalı olmaya çalışmalıdır.
Bu düşünce ve inançla yaşayan ve bir şeyler üretmek isteyenler, kimi insanların yaptığı gibi toptancı olmazlar. Birçok zahmetlere katlanarak, bedeller ödeyerek büyük hizmetlere imza atanlar, gün gelir bazı hatalar ve yanlışlar da yapabilirler. Bu hatalar ve yanlışlardan dolayı onların geçmişte yapmış oldukları hizmetleri ve güzellikleri yok saymazlar ve hep kötüymüşler gibi davranmazlar. Zira bu tarzda düşünenler ve düşündükleri gibi yaşayanlar insanın yüzde yüz mutlak olarak iyi (Enbiya ve Ehl-i Beyt dışında) veya kötü olmadığına inanırlar. Güzellikleri, katkıları, hizmetleri, iyilikleri hatalarına, yanlışlarına ve hatta kötülüklerine galip geleni, sevabı günahına ağır basanı Allah affederken, Hz. Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt kabul ederken, bir hatasından veya yanlışından dolayı bir Müslümanı toptan inkâr ve redde kalkışmak da böylelerinin kitabında yazmaz. Çünkü bu tür durumlarda birkaç hatasından veya yanlışından dolayı hizmet ehlini inkâr ve ret imanla, akılla ve vicdanla asla bağdaşmaz. Ancak ve ancak şeytanlıkla, cehenneme müşteri olmakla ve alçaklıkla bağdaşır.
Ancak yaşadığımız bu çağda mütedeyyin ve muhafazakâr toplumlarda maneviyat, iman, ihlâs ile arası fiilen açık olan, ilahi değerlere eliyle, malıyla, teriyle, vaktiyle, ömrüyle, kalemiyle, söylemiyle hizmet edenleri, en azından hizmet etmeye gayret gösterenleri eleştirmekten, onlar hakkında atıp tutmaktan, hatta yer yer iman ilkelerini ihlal edercesine acımasızca sözlü saldırılarda bulunarak onlara düşman olan, onlar ile mücadeleyi temel görevlerinden sayanlarla da hiç mi hiç ilgilenmeyiz. Onlara asla saygı duymaz, kendimizi onlara karşı iki yaşındaki deve konumuna getirerek onların nefis dürtülerini desteklemeyiz.
İhlâslı, samimi, hizmet ve güzellik adına bir şeyler yapmak isteyen kardeşlerimizi itidale, insafa, takvaya, dengeli olmaya davet ederiz. Zira Hz. İmam Ali'nin (a.s) buyruğuna göre de; "Muttakiler kınayıcıların kınamalarına aldırış etmezler" düşüncesi ile yolumuza devam ederiz.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012