Bölücü başı Apo, Nevruz’da bir gövde gösterisi yaparak mesajını verdi.
Öcalan’ın düşüncelerini ve yaptığı çağrıyı artık biliyoruz.
Bilmediğimiz, AKP hükümetinin ne yapacağı, ya da Öcalan’a bu çağrıyı yapmasına karşılık ne sözler verildiği…
Öcalan ne dedi?
“Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.”
“Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır.”
“Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkûm edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurîleri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.”
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere Öcalan’ın tek somut çağrısı silahlı unsurların sınır dışına çıkmasıdır.
Hangi sınırın dışına ya da hangi ülkeye gidecektir bu silahlı unsurlar?
Kandil ve Mahmur gibi Kuzey Irak’ta bulunan kamplar da gidilecek yerler arasında mıdır?
Eğer Türkiye’de bulunan silahlı unsurlar Kuzey Irak’a geçecekse o zaman çok fazla bir şey değişmiyor demektir. Zira PKK terör örgütü zaten yıllardan bu yana Kuzey Irak’ta barınıp Türkiye’ye saldırıyordu.
Apo’nun açıklamasında yeni bir mücadele sürecinin başladığı da açıklanmaktadır. Bundan sonraki süreçte Türkiye’de hükümet terör örgütünün isteklerine kayıtsız kalırsa ya da süreci bu noktaya getirmek için verilen sözleri tutma noktasında ayak dirediği takdirde silahı tekrar kullanma tehditleri duyulacaktır.
Apo’nun cezaevinden gönderdiği açıklamada Kürtlerin, Türkmenlerin, Asurîlerin ve Arapların bugün parçalanmış olduğu ifade edilmektedir.
Bu ifadelerden Kürdistan hedefinden zerre vazgeçmiş olmadığını anladığımız bölücüler, AKP hükümetinin sözde çözüm sürecini de bu emellerine ulaşmak için bir araç olarak kullanacakları anlaşılıyor.
Bugün silahlı terörle Türkiye’yi dize getirmiş, şartlarını kabul ettirmiş ve “bu bir isyandır, ben de isyanın lideriyim” dediği halde her türlü imkân emrine amade kılınmış Apo, bundan sonraki süreçte dominant taraftır. Artık sözde çözüm süreci tamamen Apo’nun kontrolündedir.
Burada akıldan çıkarılmaması gereken bir gerçek de hapse girmeden önce kimin maşasıyla Apo’nun yine o odakların maşası olduğu gerçeğidir. Dolayısıyla Apo’nun hiçbir isteği bölgenin oyun kurucusu ABD ve İsrail’in çıkarlarına asla ters düşemez, zaten düşmüyor da…
Burada bizim için asıl bilinmez, AKP hükümetinin ne yaptığı ve ne yapacağıdır.
Zira Apo ağzındaki baklayı çıkarmış sayılabilir ama hükümetin ne taviz verdiği bizim için hala bir muammadır.
Gerçi Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sanki başka bir ülkenin başkentini ziyaret ediyormuşçasına Diyarbakır’da resmi temaslarda bulunması bize birçok şeyi açıkça ifade etmektedir ama bundan çok daha fazlası da arkadan gelecektir.
Hükümeti müzakere masasına oturmak zorunda bıraktıktan sonra hangi kararı alırsa alsın terör örgütü kazanan taraftır. Bundan dolayı Apo her şeyi söyleyebilir, her türlü çağrıyı yapabilir. Bugün dediklerinden yarın cayabilir bu beklenen bir şeydir, zira adı bölücü başıdır…
Hükümetin adımları ise devleti bağlayan adımlardır. Verilen tavizlerin geri dönüşü zor belki de imkânsızdır.
Hükümetin açıkça ne yapacağını açıklamaktan korkuyor olması Apo’ya bu çağrıyı yaptırmak için verilen tavizlerin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.
Öcalan’ın düşüncelerini ve yaptığı çağrıyı artık biliyoruz.
Bilmediğimiz, AKP hükümetinin ne yapacağı, ya da Öcalan’a bu çağrıyı yapmasına karşılık ne sözler verildiği…
Öcalan ne dedi?
“Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.”
“Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır.”
“Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkûm edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurîleri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.”
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere Öcalan’ın tek somut çağrısı silahlı unsurların sınır dışına çıkmasıdır.
Hangi sınırın dışına ya da hangi ülkeye gidecektir bu silahlı unsurlar?
Kandil ve Mahmur gibi Kuzey Irak’ta bulunan kamplar da gidilecek yerler arasında mıdır?
Eğer Türkiye’de bulunan silahlı unsurlar Kuzey Irak’a geçecekse o zaman çok fazla bir şey değişmiyor demektir. Zira PKK terör örgütü zaten yıllardan bu yana Kuzey Irak’ta barınıp Türkiye’ye saldırıyordu.
Apo’nun açıklamasında yeni bir mücadele sürecinin başladığı da açıklanmaktadır. Bundan sonraki süreçte Türkiye’de hükümet terör örgütünün isteklerine kayıtsız kalırsa ya da süreci bu noktaya getirmek için verilen sözleri tutma noktasında ayak dirediği takdirde silahı tekrar kullanma tehditleri duyulacaktır.
Apo’nun cezaevinden gönderdiği açıklamada Kürtlerin, Türkmenlerin, Asurîlerin ve Arapların bugün parçalanmış olduğu ifade edilmektedir.
Bu ifadelerden Kürdistan hedefinden zerre vazgeçmiş olmadığını anladığımız bölücüler, AKP hükümetinin sözde çözüm sürecini de bu emellerine ulaşmak için bir araç olarak kullanacakları anlaşılıyor.
Bugün silahlı terörle Türkiye’yi dize getirmiş, şartlarını kabul ettirmiş ve “bu bir isyandır, ben de isyanın lideriyim” dediği halde her türlü imkân emrine amade kılınmış Apo, bundan sonraki süreçte dominant taraftır. Artık sözde çözüm süreci tamamen Apo’nun kontrolündedir.
Burada akıldan çıkarılmaması gereken bir gerçek de hapse girmeden önce kimin maşasıyla Apo’nun yine o odakların maşası olduğu gerçeğidir. Dolayısıyla Apo’nun hiçbir isteği bölgenin oyun kurucusu ABD ve İsrail’in çıkarlarına asla ters düşemez, zaten düşmüyor da…
Burada bizim için asıl bilinmez, AKP hükümetinin ne yaptığı ve ne yapacağıdır.
Zira Apo ağzındaki baklayı çıkarmış sayılabilir ama hükümetin ne taviz verdiği bizim için hala bir muammadır.
Gerçi Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sanki başka bir ülkenin başkentini ziyaret ediyormuşçasına Diyarbakır’da resmi temaslarda bulunması bize birçok şeyi açıkça ifade etmektedir ama bundan çok daha fazlası da arkadan gelecektir.
Hükümeti müzakere masasına oturmak zorunda bıraktıktan sonra hangi kararı alırsa alsın terör örgütü kazanan taraftır. Bundan dolayı Apo her şeyi söyleyebilir, her türlü çağrıyı yapabilir. Bugün dediklerinden yarın cayabilir bu beklenen bir şeydir, zira adı bölücü başıdır…
Hükümetin adımları ise devleti bağlayan adımlardır. Verilen tavizlerin geri dönüşü zor belki de imkânsızdır.
Hükümetin açıkça ne yapacağını açıklamaktan korkuyor olması Apo’ya bu çağrıyı yaptırmak için verilen tavizlerin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023