2002’de sıfır terörle aldığı Türkiye’nin Güneydoğu asayiş sorununu AKP hükümeti 10 yılda bilerek ve isteyerek, büyüterek en üst düzeye çıkardı.
Şimdi terör örgütü PKK ile önce müzakere ve en son mütareke başlatıldı.
En son olarak da Ergenekon davası ile Türk Silahlı Kuvvetlerini terör örgütü olarak kabul edip müebbet hapse mahkum etti.
Bunun sonucu PKK ile savaşmış asker ve gaziler terörist muamelesi görürken Türkiye’yi 30 yıldır kan kusturmuş ve kusturan PKK ve teröristbaşı barış elçisi olarak AKP hükümetince kabul gördü.
10 yıl önce aklımızın hayalimizin alamayacağı, düşünemeyeceğimiz olaylar, gelişmeler ve görüşmeler yapılıyor.
Önce Oslo’da gizli olarak bizzat PKK ile görüşme için tayin ettiği MİT Başkanı Hakan Fidan aracılığı ile Türkiye Cumhuriyeti üzerinden AKP-PKK pazarlığının başladığını görüyoruz.
Halktan gizlenen bu durumu seçim meydanlarında dillendiren siyasilere “bizim terör örgütü ile görüştüğümüzü söyleyenler müfteridir, bunu ispatlayamayanlar şerefsizdir” diyenler şimdi 2 yıl sonra teröristbaşı ile İmralı süreci altında Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme, anayasasını yazma konusunda kurtarıcı gibi görüyor.
Önce elçiler gönderip gönlünü ve fikrini alıyorlar.
Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarına ve PKK bölücü terör örgütüne karşı savaşmış, şehit ve gazi olmuş Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını ise hükümeti devirmek için silahlı terör örgütü kurmak suçlaması ile müebbet hapse mahkum ediyorlar.
İnsanın kanını donduracak bu kadar da olmaz dedirtecek gelişmeler bunlar.
Türk bayrağı, Türk vatanı, Türkiye Cumhuriyeti, Türk ordusu, Türk devleti ve Türk milleti diyen ve onlara sahip çıkanların yeter artık yeter bu kadar da olmaz diyerek isyana sevk edecek derecede endişe verici gelişmeler bunlar.
Ülkesini, milletini, bayrağını seven, gönülden Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı insanlarımızın nasıl olur da koca Türkiye Cumhuriyeti bir terör örgütü ile ülkenin ve milletin geleceği için bir terör örgütü ile önce müzakere şimdi mütareke aşamasına gelir?
Nasıl olur da koca Türkiye Cumhuriyeti sanki savaşan, mücadele edilen iki devlet ve iki millet savaşmış durumuna sokulup, teslim olarak onun şartlarını kabul için masaya oturur.
Nasıl olur da yediden yetmişe bir çocuk katili, 30 bin kişinin yok olmasına sebep olmuş, Türkiye’ye yüzmilyarlarca dolar ekonomik kayıp, sosyal kayıp, toplumsal bölünme ve uluslararası alanlarda Türkiye’ye zarar verme, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve parçalamak üzere kurulmuş bir taşeron örgüt liderini sanki hasım milletin ve devletin lideriymiş gibi dedikleri şartları kabul için zorlanır?
Nasıl olur da bölücü terör örgütünün sözde başkanının tüm Kürt vatandaşların lideri ve devlet başkanı gibi muhatap alınıp, müzakere ve mütareke durumuna girilir?
Nasıl olur da bir Başbakan terör örgütü ile Türkiye’nin toplumsal siyasal geleceği için pazarlık yapabilir.
Nasıl olur da Kürt sorununu terör sorununu çözeceğim diyerek teröristbaşının yol haritasını, anayasa için isteklerini kabul eder ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasını onun istekleri doğrultusunda düzenler?
Nasıl olur da teröristbaşı ile terör örgütü üyelerinin Türkiye’ye şu ana kadar yaptıkları katliam, okul, hastane, yol yapımı, şantiyeleri yakan yıkan, öğretmenini doktorunu işçisini askerini polisini arkadan kalleşçe katledenler sanki hiç suç işlememiş gibi silahı bıraksın istediği ülkeye istediği gibi serbestçe gitsin diyerek imkanlar sağlanır?
Şimdi terör örgütü PKK ile önce müzakere ve en son mütareke başlatıldı.
En son olarak da Ergenekon davası ile Türk Silahlı Kuvvetlerini terör örgütü olarak kabul edip müebbet hapse mahkum etti.
Bunun sonucu PKK ile savaşmış asker ve gaziler terörist muamelesi görürken Türkiye’yi 30 yıldır kan kusturmuş ve kusturan PKK ve teröristbaşı barış elçisi olarak AKP hükümetince kabul gördü.
10 yıl önce aklımızın hayalimizin alamayacağı, düşünemeyeceğimiz olaylar, gelişmeler ve görüşmeler yapılıyor.
Önce Oslo’da gizli olarak bizzat PKK ile görüşme için tayin ettiği MİT Başkanı Hakan Fidan aracılığı ile Türkiye Cumhuriyeti üzerinden AKP-PKK pazarlığının başladığını görüyoruz.
Halktan gizlenen bu durumu seçim meydanlarında dillendiren siyasilere “bizim terör örgütü ile görüştüğümüzü söyleyenler müfteridir, bunu ispatlayamayanlar şerefsizdir” diyenler şimdi 2 yıl sonra teröristbaşı ile İmralı süreci altında Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme, anayasasını yazma konusunda kurtarıcı gibi görüyor.
Önce elçiler gönderip gönlünü ve fikrini alıyorlar.
Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarına ve PKK bölücü terör örgütüne karşı savaşmış, şehit ve gazi olmuş Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını ise hükümeti devirmek için silahlı terör örgütü kurmak suçlaması ile müebbet hapse mahkum ediyorlar.
İnsanın kanını donduracak bu kadar da olmaz dedirtecek gelişmeler bunlar.
Türk bayrağı, Türk vatanı, Türkiye Cumhuriyeti, Türk ordusu, Türk devleti ve Türk milleti diyen ve onlara sahip çıkanların yeter artık yeter bu kadar da olmaz diyerek isyana sevk edecek derecede endişe verici gelişmeler bunlar.
Ülkesini, milletini, bayrağını seven, gönülden Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı insanlarımızın nasıl olur da koca Türkiye Cumhuriyeti bir terör örgütü ile ülkenin ve milletin geleceği için bir terör örgütü ile önce müzakere şimdi mütareke aşamasına gelir?
Nasıl olur da koca Türkiye Cumhuriyeti sanki savaşan, mücadele edilen iki devlet ve iki millet savaşmış durumuna sokulup, teslim olarak onun şartlarını kabul için masaya oturur.
Nasıl olur da yediden yetmişe bir çocuk katili, 30 bin kişinin yok olmasına sebep olmuş, Türkiye’ye yüzmilyarlarca dolar ekonomik kayıp, sosyal kayıp, toplumsal bölünme ve uluslararası alanlarda Türkiye’ye zarar verme, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve parçalamak üzere kurulmuş bir taşeron örgüt liderini sanki hasım milletin ve devletin lideriymiş gibi dedikleri şartları kabul için zorlanır?
Nasıl olur da bölücü terör örgütünün sözde başkanının tüm Kürt vatandaşların lideri ve devlet başkanı gibi muhatap alınıp, müzakere ve mütareke durumuna girilir?
Nasıl olur da bir Başbakan terör örgütü ile Türkiye’nin toplumsal siyasal geleceği için pazarlık yapabilir.
Nasıl olur da Kürt sorununu terör sorununu çözeceğim diyerek teröristbaşının yol haritasını, anayasa için isteklerini kabul eder ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasını onun istekleri doğrultusunda düzenler?
Nasıl olur da teröristbaşı ile terör örgütü üyelerinin Türkiye’ye şu ana kadar yaptıkları katliam, okul, hastane, yol yapımı, şantiyeleri yakan yıkan, öğretmenini doktorunu işçisini askerini polisini arkadan kalleşçe katledenler sanki hiç suç işlememiş gibi silahı bıraksın istediği ülkeye istediği gibi serbestçe gitsin diyerek imkanlar sağlanır?
Prof. Dr. Hidayet Sarı / diğer yazıları
- Türkiye’de hekime şiddetin nedenleri / 25.05.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021