Askeri uçağımızı düşüren Suriye’ye Türkiye’nin tavrı, 9 vatandaşımızı katleden İsrail’e yönelik tavırdan çok çok farklı oldu.
İsrail, sivil yardım gönüllüsü 9 vatandaşımızı katlettiği halde Türkiye, olayı özür ve tazminata kadar indirgedi.
Gerçi avucunu yaladı Türkiye ve İsrail’den ne özür ne de tazminat alabildi.
Türkiye İsrail’le olan krizde yerden göğe kadar haklıydı. Bu haklılıkta kimsenin de zerre nispette şüphesi yoktu.
Suriye’nin uçağımızı düşürmesi sonucu patlak veren krizde ise Türkiye, özür ve tazminat konusunu gündemine hiç almadı bile.
Oysa haksız olan İsrail’in aksine Suriye özür de dilemeye tazminat da ödemeye hazırdı.
Üstelik Suriye’yle krizde kimin haklı olduğu konusunda karanlık noktalar hala aydınlanmış değil.
Rusya’dan bu konuda yeni bir açıklama geldi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Suriye tarafından düşürülen Türk uçağı ile ilgili objektif verilere sahip olduklarını ve paylaşmaya hazır olduklarını söyledi.
Yani uçak düşürme hadisesinde şüphe bulutları daha da yoğunlaştı. Ortaya çıkan her gelişme Türkiye’nin elini zayıflatıyor, iddiaları kuvvetlendiriyor.
Türkiye bütün bu tereddütlere rağmen Suriye’den özür ve tazminat istemedi.
Çünkü Türkiye, bu krizin hemen kapanmasını istemiyor.
Nitekim öyle oldu ve uçağımızın düşürülmesi gerekçe gösterilerek Türkiye-Suriye sınırına askeri yığınak yapılmaya başlandı.
Zaten Türkiye de böyle bir fırsat bekliyordu.
Bugün Türkiye bazı yanlış adımlara kendini mecbur hissediyor olabilir.
Neden mi?
Çünkü Türkiye bütün planlarını Beşar Esad’sız Suriye üzerine yaptı.
Esad’ın iktidarda kalabileceğini aklının ucundan bile geçirmedi hükümet.
“Stratejik derinlik” havaları atan Dışişleri Rusya ve Çin faktörünü hesaba katmayarak ne kadar “sığ” bir düşünceye sahip olduğunu adeta itiraf etmiş oldu. Türkiye dış politikada bu ellere teslim edilmiş olmasının da ne kadar büyük bir şanssızlık olduğu da bir kez daha teyit edilmiş oldu.
AKP hükümeti Suriye politikasında büyük bir “sığlık” ortaya koyarak gemileri yaktı ve kendi eliyle kendini zor durumda bıraktı.
Oysa büyük devlet olmanın belki de birinci adımı her türlü gelişmeye yönelik bir B planınızın var olmasıdır. Türkiye’nin Suriye konusunda işte bu B planı yok.
Önünde iki seçenek kalan Türkiye, Suriye’de sıfırla çarpılan çıkarlarını geri kazanabilmek için ya tükürdüğünü yalayıp Beşar Esad’ın önünde eğilecek, ya da ne yapıp edip Esad’ın Suriye’nin başından gitmesini sağlayacak.
Şimdi hükümet tükürdüğünü yalamak istemiyor. Daha önceki bazı yazılarımda da ifade ettiğim gibi bundan dolayıdır ki, Beşar Esad’ın gitmesini en fazla AKP hükümeti istemektedir.
Türkiye, Arap Baharı sürecinden bu yana attığı adımların yanlışlığını kabul edip, doğru kulvara dönmek yerine en kötü tercihi yaparak yanlış adımlara devam edip bataklığın dibini görmeye karar vermiş durumda.
Rusya faktörü denkleme dâhil olmamış olsaydı belki Türkiye’nin bu yanlış tavrı çok can yakıcı olmayabilirdi ama Rusya sürecin en önemli aktörü. Bundan dolayı Türkiye’nin yanlış hesaplarının faturası hepimiz için çok acı olacak gibi görünüyor.
Henüz iş işten geçmiş değil.
Ne kadar büyük devlet olursanız olun yanlış yapabilirsiniz. Türkiye de Arap Baharı sürecinde batılı ülkelere taşeronluk yapmakla yanlış yaptı. Bunu kabul etmek küçük düşmek değil, bence bir erdem sayılmalıdır.
Bundan dolayı Türkiye, komşu İslam ülkesi Suriye’yle bizi savaşın eşiğini sürükleyen Arap Baharı sürecinden göbeğini bir an önce kesmelidir.
Arap Baharı’ndan kopuşun sancıları bu şerli süreci sürdürmekten çok çok daha az olacaktır.
İsrail, sivil yardım gönüllüsü 9 vatandaşımızı katlettiği halde Türkiye, olayı özür ve tazminata kadar indirgedi.
Gerçi avucunu yaladı Türkiye ve İsrail’den ne özür ne de tazminat alabildi.
Türkiye İsrail’le olan krizde yerden göğe kadar haklıydı. Bu haklılıkta kimsenin de zerre nispette şüphesi yoktu.
Suriye’nin uçağımızı düşürmesi sonucu patlak veren krizde ise Türkiye, özür ve tazminat konusunu gündemine hiç almadı bile.
Oysa haksız olan İsrail’in aksine Suriye özür de dilemeye tazminat da ödemeye hazırdı.
Üstelik Suriye’yle krizde kimin haklı olduğu konusunda karanlık noktalar hala aydınlanmış değil.
Rusya’dan bu konuda yeni bir açıklama geldi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Suriye tarafından düşürülen Türk uçağı ile ilgili objektif verilere sahip olduklarını ve paylaşmaya hazır olduklarını söyledi.
Yani uçak düşürme hadisesinde şüphe bulutları daha da yoğunlaştı. Ortaya çıkan her gelişme Türkiye’nin elini zayıflatıyor, iddiaları kuvvetlendiriyor.
Türkiye bütün bu tereddütlere rağmen Suriye’den özür ve tazminat istemedi.
Çünkü Türkiye, bu krizin hemen kapanmasını istemiyor.
Nitekim öyle oldu ve uçağımızın düşürülmesi gerekçe gösterilerek Türkiye-Suriye sınırına askeri yığınak yapılmaya başlandı.
Zaten Türkiye de böyle bir fırsat bekliyordu.
Bugün Türkiye bazı yanlış adımlara kendini mecbur hissediyor olabilir.
Neden mi?
Çünkü Türkiye bütün planlarını Beşar Esad’sız Suriye üzerine yaptı.
Esad’ın iktidarda kalabileceğini aklının ucundan bile geçirmedi hükümet.
“Stratejik derinlik” havaları atan Dışişleri Rusya ve Çin faktörünü hesaba katmayarak ne kadar “sığ” bir düşünceye sahip olduğunu adeta itiraf etmiş oldu. Türkiye dış politikada bu ellere teslim edilmiş olmasının da ne kadar büyük bir şanssızlık olduğu da bir kez daha teyit edilmiş oldu.
AKP hükümeti Suriye politikasında büyük bir “sığlık” ortaya koyarak gemileri yaktı ve kendi eliyle kendini zor durumda bıraktı.
Oysa büyük devlet olmanın belki de birinci adımı her türlü gelişmeye yönelik bir B planınızın var olmasıdır. Türkiye’nin Suriye konusunda işte bu B planı yok.
Önünde iki seçenek kalan Türkiye, Suriye’de sıfırla çarpılan çıkarlarını geri kazanabilmek için ya tükürdüğünü yalayıp Beşar Esad’ın önünde eğilecek, ya da ne yapıp edip Esad’ın Suriye’nin başından gitmesini sağlayacak.
Şimdi hükümet tükürdüğünü yalamak istemiyor. Daha önceki bazı yazılarımda da ifade ettiğim gibi bundan dolayıdır ki, Beşar Esad’ın gitmesini en fazla AKP hükümeti istemektedir.
Türkiye, Arap Baharı sürecinden bu yana attığı adımların yanlışlığını kabul edip, doğru kulvara dönmek yerine en kötü tercihi yaparak yanlış adımlara devam edip bataklığın dibini görmeye karar vermiş durumda.
Rusya faktörü denkleme dâhil olmamış olsaydı belki Türkiye’nin bu yanlış tavrı çok can yakıcı olmayabilirdi ama Rusya sürecin en önemli aktörü. Bundan dolayı Türkiye’nin yanlış hesaplarının faturası hepimiz için çok acı olacak gibi görünüyor.
Henüz iş işten geçmiş değil.
Ne kadar büyük devlet olursanız olun yanlış yapabilirsiniz. Türkiye de Arap Baharı sürecinde batılı ülkelere taşeronluk yapmakla yanlış yaptı. Bunu kabul etmek küçük düşmek değil, bence bir erdem sayılmalıdır.
Bundan dolayı Türkiye, komşu İslam ülkesi Suriye’yle bizi savaşın eşiğini sürükleyen Arap Baharı sürecinden göbeğini bir an önce kesmelidir.
Arap Baharı’ndan kopuşun sancıları bu şerli süreci sürdürmekten çok çok daha az olacaktır.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023