Bir başka aşk-ı Nebî (as) timsali Hazet-i Enes (ra) bu sevdaya misal bir olayı şöyle anlatır:-Resulüllah'ı berber traş ederken gördüm. Ashab etrafını çevirmişti. Kesilen mübarek saç ve sakallarının tellerinin bir tekinin dahi yere düşmemesi için adeta onları kapışıyorlardı."Ashab-ı kiram O'nun mübarek saç ve sakalının telleriyle teberrük ediyorlardı. Bu konuda en çarpıcı misal şöyledir:Rivayet olunduğuna göre Hz. Halid b. Velid Hz. Resulüllahın mübarek saçlarından aldığı birkaç teli sarığında saklamışlardı. Yermük savaşında kaybolan bu sarığı bulmaları için askerlerine "onu arayın" diye emretmişti. Birkaç aramadan sonra sarık bulunmuştu. Sarık yeni değildi. Bu kadar eski bir sarığın bulunması için niye bu kadar ısrar ettiğini merak edenlere şunu diyordu:-Resulüllah saçlarını kesmişti. Ashab o saçları kapıştılar. Ben de alnından birkaç tel aldım ve bu sarığın içne koydum. Bu benim için öyle bir bereket oldu ki, onunla girdiğim bütün savaşlarda muzaffer oldum. Zaferlerin sırrı benim resûlüllaha olan muhabbetimdir."Bir başka misal da Talha b. Ubeytullah'ın peygamber sevgisidir.Müslümanların bir ara bozguna urar gibi olduğu Uhud savaşında o, göğsünü Resûlüllah'a siper eder, O'na (as) atılan okları eliyle, koluyla savuşturur ve bu yüzden çolak kalır. Attığı sayısız oklar yüzünden elinde üç yay kırılan bu "cennet muştulu" sahabi, o zor anda kendini değil Resûlüllah'ı düşünmktedir: "Kurbanın olayım Ey Allah'ın resûlü! Ne olur uzanıp bakma, düşmanın oku bir yerine değmesin. Oklar Sana değeceğine bana değsin" (Buharî, Menâkıbü'l Ensâr 18, Fezâilü ashâbi'n Nebî 14; Müslim, Cihâd 136).Bugün, O "rahmet ve şefaat" peygamberini övmeyi neredeyse "şirk" diye ilan edecek kimi nasipsizlar acaba, Hüdeybiye antlaşmasında müşrikleri temsilen bulunan Urve İbni Mes'ud'un gördüklerini görselerdi ne söylerlerdi? Yoksa ashabı -haşa- "müşrik" mi itham ederlerdi?Bakın ne diyordu Mekke müşriklerine o gün Urve ibni Mes'ud:"Ey ahali! Şimdiye kadar birçok padişahın huzurunda sizi temsil ettim. Rum imparatoru Kayser'in, İran hükümdarı Kisrâ'nın, Habeşistan kralı Necâşî'nin huzuruna çıktım. Bu saydıklarımın hiçbirinin yakınları Muhammed'in ashabının ona gösterdikleri saygıyı göstermiyorlardı. Muhammed'in ashabı, onun tükürüğünü bile yere düşürmüyorlar; onu alıp yüzlerine, vücudlarına sürüyorlar. Kendilerine bir şey emredince, emrini yerine getirmek için yerleinden fırlıyorlar. Abdest aldığı zaman vücuduna temas eden sudan bir miktar alabilmek için birbirleriyle adeta kavga ediyorlar. O konuşmaya başlayınca, sesleini kısıp can kuşlağıyla dinliyorlar. Ona duydukları muazzam saygıdan dolayı başlarını kaldırıp da yüzüne rahatça bakamıyorlar" (Buhârî Şurût 15).Ezân-i Muhammedî'yi ilk okuyan Hz. Bilâl-i Habeşî bu konuda son misal olsun.Hz. Bilâl (ra), Resûlüllahın irtihalinden sonra her nereye gittiyse, O'nun (as) geçtiği yerleri görüyor, O'nunla geçirdiği günler gözlerinin önünden hiç kaybolmuyor, bu yüzden Medîne sokakları ona dar geliyordu. Hz. Ebû Bekir'de (ra) izin alıp Şâm'a hicret etti. Bir gece rüyasında Resûlüllah'la müşerref olmuştu. Mefhar-i mevcüdât efendimiz ona: Ey Bilâl bu cefâ nedir? Beni ziyâret etme vaktin gelmedi mi?" buyurdular. Bu rüya üzerine Hz. Bilâl, büyük bir heyecan ve ürpertiyle yatağından fırlayıp, hiç vakit geçirmeden devesine binip Medîne'nin yolunu tutar. Fuzûlî'nin "Su kasîdesinde" ifade ettiği gibi, Peygamber aşkından oluşan gönül ateşini gözlerinden boşalan yaşlarla söndürerek Nebî'nin mübarek kabrini ziyeret eder. Sonra da torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in (r.anhüma) yanlarına varır, onları bağrına basar, öper, koklar. Aşkından deli divane olduğu Hz. Peygamberin reyhasını onlardan doya doya koklanır. Onlar da bu fırsatı kaçırmaz ve Hz. Bilâl'den (ra), biricik dedeleri sağken okuduğu gibi bir ezan okumasını isterler. Yüreği yanık Hz. Bilâl isteklerini geri çeviremez, Mescid'in üstüne çıkar, İslam'ın o ilk yıllarında ezan okurken durduğu yerde ve resûlüllahın bu sefer huzur-u manevîsinde ezanını okur. Bilâl'in sesine hasret Medîneli Müslümanlar ezanı işitince, "yoksa resûlüllah mı dirildi" diye Mescid'e doğru ağlayarak ve feryat-ü figan ederek koşuşmaya başlar. Hz. Bilâl'in (ra) ezanı devam ettikçe halkın ağlayışı ve feryat-ü figanı da artarak devam eder. Medîne sokakları o ana kadar bu denli bir gözyaşına şahit olmamıştı. Ashabın O'na (as) olan sevgini anlatan daha nice misaller var. Şimdi siz söyleyin; hangi mevlid, hangi kaside, ilahi, naat, ashabın O'na olan sevgi ve bağlılığı kadar bir muhteva taşır? Peki bu sevginin sahibi olan ashab-ı kiram -haşa- şirk içinde miydi?On dört asırdır O "rahmet ve şefâat" peygamberine kin ve düşmanlık besleyenleri kendine dost edinenler, Müslümanların kaç asırdır o aşk uğruna kaleme aldıkları mevlide, na'ata, kasideye ve ilahilere nasıl düşman olmasın, nasıl karşı çıkmasın ki?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024