Dünkü yazımızın bir devamı olarak aynı konuda bir iki hatırlatma daha yapalım. F. Gülen son aylarda siyasi olsun, kültürel olsun, toplumsal olsun vs. konularda hep gündeme sızıyor. Adeta birilerine ben buradayım, diyor. Artı reklamın iyisi, kötüsü olmaz. Bak biz bile o şahsı konuşuyor, yazıyoruz.
Bir zamanlar Turgut Özal, PKK terör örgütünü üç, beş çapulcuya benzetmiş, ciddiye almamıştı. Bakın nereden nereye geldik.
F. Gülen ise ordumuzu üç beş çapulcuyla baş edemeyen acizlikte olduğunu iddia etmişti. Artı orduyu darbecilikle suçlamış ve "27 Mayıs ihtilalinde kendi milletinin başına binmiş ve 25–30 milyon insanı teslim almıştır. Her on senede bir, binlerce insanı ezmiş, zindanlara atmış, sürgünlere yollamıştır" demişti.
AKP'nin iktidarını iyice sağlamlaştırdıktan sonra askerin başına gelenleri biliyorsunuz. Ülkede öyle bir hava yaratıldı ki, deprem olsa askerden bilinecek nerdeyse. Kabul etsek de etmesek de, F. Gülen gibi toplum önünde etki sahibi kişilerin de bu asker karşıtı söylem ve ithamları haliyle milleti de, askere karşı mesafeli olmaya itti, itiyor. Zaten hedeflenen amaçta bu. Türkiye Cumhuriyeti'nin en sağlam, en güçlü kurumu hangisi diye sorsanız, beş, on yıl önce herkes TSK derdi. Ama şimdi kimse bu cevabı vermez. Çünkü asker hem içerden hem dışarıdan etkisiz hale getirildi.
Gülen gibi manevi (!) sahada toplumu yönlendiren insanlar ikili oynayabilir mi? Bu soruyu Gülen hayranı birisine sorsanız; Elbette hayır, der ve size bir sürü hakaret ve ithamda bulunur. Ama tarih her şeyi kaydediyor. Kardeşim bu adamlar ikili oynuyor. Bir dedikleri ötekini tutmuyor. Yapamayacakları şeyi söylüyorlar. Konuştukları zaman yalan konuşuyorlar. Söz verdiklerinde tutmuyorlar ve emanete hıyanet ediyorlar. Artık görün.
Tarih 1980. 12 Eylül darbesi yapılmış. Sızıntı dergisinin Ekim sayısı. Başlığın adı "Son Karakol" Yazan ise askeri on yılda bir darbecilikle suçlayan, bir anlamda Türkiye'nin önünde engel gören F. Gülen. Bakın ne diyor;
"Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Orada düzen, orada huzur ve onda gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Orada kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir… Ve işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz". (Sızıntı, Ekim 1980, sayı:21)
Hızır gibi imdada yetişen askere yol göstermeyi de bir sonraki sayıya bırakmış F. Gülen. "Eli ve gözü kanlılara merhametin, aslında merhametsizlik anlamına geleceğini" savunmuş ve darbecilerin uyanık olmasını istemiştir, "Milletin kader çizgisinde, adalet tevzii vazifesini yüklenenlerin bunlara karşı müteyakkız olmaları gerekmektedir" diye uyarmıştır! (Sızıntı, Kasım 1980, sayı:22)
Tabi birileri; Kardeşim asker darbesini yapmış. Bu adamlarda gelecek nesilleri korumak, onlara bilgi ve birikimlerini aktarmak için böyle bir siyaset izlemişler. Siz nasıl darbe yaparsınız, diye hesap soracak halleri yok ya! Diye düşünebilirler. Ama gerçek hiçte öyle değilmiş. Bu şahıs ısrarla askerin darbe yapması gerektiğini vurguluyormuş.
Aydınlık Gazetesinde Mehmet Ali Güller'in ortaya koyduğu belgelere göre F. Gülen, askeri 1979 yılının Haziran ayında 101. kez göreve davet ediyor ve şöyle diyor; "Onun süngüsü, yüz defa iniltimizi dindirdi. Ve ateşimize su serpti. Yakın tarihimizde dahi kaç defa onda mazinin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celadetini gördük... Eğer atik davranıp da yıllardan beri hazırlanan karanlık emellerin önüne geçmeseydi, bütün bir millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı."
"12 Eylül'ü selamlayıp, bugün darbe karşıtlığına soyunanların sayısı az değil. Ancak aradan 30 yıl geçmiş olması, arşivleri ortadan kaldırmıyor! Ve şu saptama önemlidir: Dünün darbecileri, aslında bugün de darbecidirler. İtiraz ettikleri ise ABD'nin 1996'dan sonra "hizadan çıktı" dediği Türk Ordusu'dur! Yoksa NATO darbelerini yine ayakta alkışlarlar!" (Mehmet Ali Güller)
Bir zamanlar Turgut Özal, PKK terör örgütünü üç, beş çapulcuya benzetmiş, ciddiye almamıştı. Bakın nereden nereye geldik.
F. Gülen ise ordumuzu üç beş çapulcuyla baş edemeyen acizlikte olduğunu iddia etmişti. Artı orduyu darbecilikle suçlamış ve "27 Mayıs ihtilalinde kendi milletinin başına binmiş ve 25–30 milyon insanı teslim almıştır. Her on senede bir, binlerce insanı ezmiş, zindanlara atmış, sürgünlere yollamıştır" demişti.
AKP'nin iktidarını iyice sağlamlaştırdıktan sonra askerin başına gelenleri biliyorsunuz. Ülkede öyle bir hava yaratıldı ki, deprem olsa askerden bilinecek nerdeyse. Kabul etsek de etmesek de, F. Gülen gibi toplum önünde etki sahibi kişilerin de bu asker karşıtı söylem ve ithamları haliyle milleti de, askere karşı mesafeli olmaya itti, itiyor. Zaten hedeflenen amaçta bu. Türkiye Cumhuriyeti'nin en sağlam, en güçlü kurumu hangisi diye sorsanız, beş, on yıl önce herkes TSK derdi. Ama şimdi kimse bu cevabı vermez. Çünkü asker hem içerden hem dışarıdan etkisiz hale getirildi.
Gülen gibi manevi (!) sahada toplumu yönlendiren insanlar ikili oynayabilir mi? Bu soruyu Gülen hayranı birisine sorsanız; Elbette hayır, der ve size bir sürü hakaret ve ithamda bulunur. Ama tarih her şeyi kaydediyor. Kardeşim bu adamlar ikili oynuyor. Bir dedikleri ötekini tutmuyor. Yapamayacakları şeyi söylüyorlar. Konuştukları zaman yalan konuşuyorlar. Söz verdiklerinde tutmuyorlar ve emanete hıyanet ediyorlar. Artık görün.
Tarih 1980. 12 Eylül darbesi yapılmış. Sızıntı dergisinin Ekim sayısı. Başlığın adı "Son Karakol" Yazan ise askeri on yılda bir darbecilikle suçlayan, bir anlamda Türkiye'nin önünde engel gören F. Gülen. Bakın ne diyor;
"Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Orada düzen, orada huzur ve onda gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Orada kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir… Ve işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz". (Sızıntı, Ekim 1980, sayı:21)
Hızır gibi imdada yetişen askere yol göstermeyi de bir sonraki sayıya bırakmış F. Gülen. "Eli ve gözü kanlılara merhametin, aslında merhametsizlik anlamına geleceğini" savunmuş ve darbecilerin uyanık olmasını istemiştir, "Milletin kader çizgisinde, adalet tevzii vazifesini yüklenenlerin bunlara karşı müteyakkız olmaları gerekmektedir" diye uyarmıştır! (Sızıntı, Kasım 1980, sayı:22)
Tabi birileri; Kardeşim asker darbesini yapmış. Bu adamlarda gelecek nesilleri korumak, onlara bilgi ve birikimlerini aktarmak için böyle bir siyaset izlemişler. Siz nasıl darbe yaparsınız, diye hesap soracak halleri yok ya! Diye düşünebilirler. Ama gerçek hiçte öyle değilmiş. Bu şahıs ısrarla askerin darbe yapması gerektiğini vurguluyormuş.
Aydınlık Gazetesinde Mehmet Ali Güller'in ortaya koyduğu belgelere göre F. Gülen, askeri 1979 yılının Haziran ayında 101. kez göreve davet ediyor ve şöyle diyor; "Onun süngüsü, yüz defa iniltimizi dindirdi. Ve ateşimize su serpti. Yakın tarihimizde dahi kaç defa onda mazinin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celadetini gördük... Eğer atik davranıp da yıllardan beri hazırlanan karanlık emellerin önüne geçmeseydi, bütün bir millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı."
"12 Eylül'ü selamlayıp, bugün darbe karşıtlığına soyunanların sayısı az değil. Ancak aradan 30 yıl geçmiş olması, arşivleri ortadan kaldırmıyor! Ve şu saptama önemlidir: Dünün darbecileri, aslında bugün de darbecidirler. İtiraz ettikleri ise ABD'nin 1996'dan sonra "hizadan çıktı" dediği Türk Ordusu'dur! Yoksa NATO darbelerini yine ayakta alkışlarlar!" (Mehmet Ali Güller)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025