Atatürk’e ‘inanmıyor’ diyenlerin eline ne geçiyor sizce?
Mustafa Kemal; devleti, vatanı, milleti, dini satmamıştır, pazarlık konusu da yapmamıştır. Bir haramı helal göstermemiştir
17.10.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Mustafa Kemal; devleti, vatanı, milleti, dini satmamıştır, pazarlık konusu da yapmamıştır. Bir haramı helal göstermemiştir.
Ona "dinsiz" diyenlerin tek gayesi; kurucusu dinsiz olan devletin milletinin de dinsiz olması gerektiğine milleti ikna etmektir.
Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin kurucusuna "dinsiz" diyenler ya da kitaplarında, O'nun dini kullandığını ima edenler, ikili ilişkilerinde kaleme aldığı hatıra mektuplarındaki maneviyatı nasıl inkar ederler?
"1911 yılında Atatürk, bir Rus vapuru ile Trablusgarp'a giderken Urla karantina istasyonundan arkadaşı Fuat Bulca'ya gönderdiği bir mektuptan;
Nuri'ye ayrıca mektup yazamayacağım. De ki; benim için hatırası kalp ve vicdanımdan bir an çıkamayan bir öz kardeş varsa Nuri'dir. Bu, sonu karanlık seferi onunla yapmak isterdim.
Allah izin verirse harp meydanında birleşiriz. Cenab-ı Hak takdir etmişse, ahirette kavuşuruz."
20 Temmuz 1915 tarihinde Madam Corinne'ye askerleri hakkında bakın neler yazmış:
"Aziz madam,
Karargâhın katiplerinden Hulki Efendi'nin İstanbul'u seyahatinden faydalanarak size bu mektubu yazıyorum.
(…) Çok şükür! Askerlerim pek cesur ve düşmandan daha kuvvetlidirler. Bundan başka hususi inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Filhakika onlara göre iki semavî netice mümkün:
Ya gazi veya şehit olmak…
Bu sonuncusu nedir bilir misiniz? Dosdoğru cennete gitmek… Orada Allah'ın en güzel kadınları, hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onlara tâbi olacaklardır. Yüce saadet…"
Sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy, O'nun, çocukluğuyla ilgili günlerini şöyle anlattığını yazar:
"Babamın vefatı, bizi ayakta tutan kuvvetli bir desteğin yıkılması gibi bir şey oldu. Adeta kendimi yalnız hissettim. Dayım bize çok iyi davrandı. Acımızı unutturabilmek için gayret gösterdi. Allah razı olsun. Çiftlik hayatına karıştım. Tarla bekçiliği de yaptığım oldu…"
"… Böyle gece vakti çağrılan öğrencilerin bazılarının geriye dönmediğini duymuştum. Giyinmeye başladım. Bu sırada Mustafa Kemal de uyanmış, tedirgin bakışlarla bana bakıyordu. Başıma bir kaza gelmesi ihtimalinden endişe ediyor, bununla beraber renk vermemeye çalışıyordu.
Koğuştan çıkarken yavaşça, 'Merak etme kardeşim, Allah büyüktür' dedi ve metin olmamı tavsiye etti."
"…Çapakçur dağlarının en yüksek bir noktasında buluştuğumuz akşam, O, savaş alanlarında kolağalığından generalliğe, ben de albaylığa yükselmiş bulunuyordum. Şimdi O bir üstün rütbede, benim üstüm ve kumandanım durumundaydı.
'Hoşgeldiniz Ali Fuat Beyefendi' dedi sonra birden bana doğru yürüdü.
'Fuat kardeşim' diye boynuma sarıldı.
Durumu kısaca anlattı:
İkinci Ordu Kumandanı'nın, seni iki piyade alayı ile dikkatsiz davranarak yalnız bırakmış olmakla Boğaz'ın stratejik değerini değerlendiremediğini gördüm. Yardım için ordu kumandanına önerdim ve onun buyruğunu beklemeden hemen harekete geçtim. Tanrı'ya şükürler olsun, seni kurtardım." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Ona "dinsiz" diyenlerin tek gayesi; kurucusu dinsiz olan devletin milletinin de dinsiz olması gerektiğine milleti ikna etmektir.
Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin kurucusuna "dinsiz" diyenler ya da kitaplarında, O'nun dini kullandığını ima edenler, ikili ilişkilerinde kaleme aldığı hatıra mektuplarındaki maneviyatı nasıl inkar ederler?
"1911 yılında Atatürk, bir Rus vapuru ile Trablusgarp'a giderken Urla karantina istasyonundan arkadaşı Fuat Bulca'ya gönderdiği bir mektuptan;
Nuri'ye ayrıca mektup yazamayacağım. De ki; benim için hatırası kalp ve vicdanımdan bir an çıkamayan bir öz kardeş varsa Nuri'dir. Bu, sonu karanlık seferi onunla yapmak isterdim.
Allah izin verirse harp meydanında birleşiriz. Cenab-ı Hak takdir etmişse, ahirette kavuşuruz."
20 Temmuz 1915 tarihinde Madam Corinne'ye askerleri hakkında bakın neler yazmış:
"Aziz madam,
Karargâhın katiplerinden Hulki Efendi'nin İstanbul'u seyahatinden faydalanarak size bu mektubu yazıyorum.
(…) Çok şükür! Askerlerim pek cesur ve düşmandan daha kuvvetlidirler. Bundan başka hususi inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Filhakika onlara göre iki semavî netice mümkün:
Ya gazi veya şehit olmak…
Bu sonuncusu nedir bilir misiniz? Dosdoğru cennete gitmek… Orada Allah'ın en güzel kadınları, hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onlara tâbi olacaklardır. Yüce saadet…"
Sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy, O'nun, çocukluğuyla ilgili günlerini şöyle anlattığını yazar:
"Babamın vefatı, bizi ayakta tutan kuvvetli bir desteğin yıkılması gibi bir şey oldu. Adeta kendimi yalnız hissettim. Dayım bize çok iyi davrandı. Acımızı unutturabilmek için gayret gösterdi. Allah razı olsun. Çiftlik hayatına karıştım. Tarla bekçiliği de yaptığım oldu…"
"… Böyle gece vakti çağrılan öğrencilerin bazılarının geriye dönmediğini duymuştum. Giyinmeye başladım. Bu sırada Mustafa Kemal de uyanmış, tedirgin bakışlarla bana bakıyordu. Başıma bir kaza gelmesi ihtimalinden endişe ediyor, bununla beraber renk vermemeye çalışıyordu.
Koğuştan çıkarken yavaşça, 'Merak etme kardeşim, Allah büyüktür' dedi ve metin olmamı tavsiye etti."
"…Çapakçur dağlarının en yüksek bir noktasında buluştuğumuz akşam, O, savaş alanlarında kolağalığından generalliğe, ben de albaylığa yükselmiş bulunuyordum. Şimdi O bir üstün rütbede, benim üstüm ve kumandanım durumundaydı.
'Hoşgeldiniz Ali Fuat Beyefendi' dedi sonra birden bana doğru yürüdü.
'Fuat kardeşim' diye boynuma sarıldı.
Durumu kısaca anlattı:
İkinci Ordu Kumandanı'nın, seni iki piyade alayı ile dikkatsiz davranarak yalnız bırakmış olmakla Boğaz'ın stratejik değerini değerlendiremediğini gördüm. Yardım için ordu kumandanına önerdim ve onun buyruğunu beklemeden hemen harekete geçtim. Tanrı'ya şükürler olsun, seni kurtardım." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.