Avrupa çöküşten asla kurtulamaz
Ülkeyi yönetenler yapılan ikazlardan gerekli dersi çıkarmadı ve ülkemizi boyunduruğu altına alan anlaşmaların altına imzalar atıldı. Bu imzalar ülkeyi derin bir vesayet altına alırken, millet başta ekonomik olarak, ailevi olarak, sosyal olarak, kültürel olarak vs. çok şey kaybetti.
Buna rağmen, bu konudaki ısrarı anlamak mümkün değildir. Bu ısrar öyle boyutlara getirildi ki AB'nin temelini oluşturan prensipler de yok farzedilmeye başlandı. İşte size çarpıcı bir örnek. Bir süre önce bu memleketin camilerinde "AB'nin Hıristiyan kulübü olmadığına" dair hutbeler okundu. Halbuki Avrupa Birliği bayrağında 12 yıldız bulunmaktadır. Bu 12 yıldız Hz. İsa'nın havarilerini temsil eder.
Euro, AB'nin inanç sembolüdür
AB'nin parası olan Euro'ya bakmak dahi yeterli aslında. 50 Euro'nun üzerinde bir kapı fotoğrafı vardır. O kapı Notre Dame Kilisesi'nin kapısıdır. AB, bize diyor ki, burada olabilmeniz için Notre Dame'ın kapısından geçmeniz lazım.
Şimdi şu soruyu soralım kendimize: AB bir Hıristiyan kulübü müdür, değil midir? AB diyor ki, Euro'yu taşıyarak bu kapıyı cebinde ve gönlünde gezdireceksin; birliğe girmek istiyorsan da bu kapıdan geçeceksin!
İşin bir başka cephesi de, geçmişte AB'ye hıristiyan kulübü diyenlerin bugün ülkeyi AB'ye sokmak için camilere kadar el uzatmasıdır.
Sürekli kilise restore ediliyor
Bir diğer önemli husus da AB uyum sürecinde yapılan çalışmalardır. Bunlardan en önemlisi hummalı kilise restorasyon faaliyetleri...
Kamuoyuna yansıyan ve yansımayan haberlere göre, bir sürü kilise büyük paralar harcanarak restore edilmektedir. Bu kiliselerden bazıları vatanımız üzerinde hesabı olanlar açısından sembolik değer taşımaktadır.
Van'daki Akdamar Kilisesi bunlardan bir tanesidir. Bu kilisenin Ermeniler açısından anlamı ortadadır. Maalesef kilise büyük paralar harcanarak ve üstelik devlet töreniyle açılmıştır.
Batının soykırımdan kastettiği
İşin vahim tarafı, biz Ermenistan'a yaranmak için kiliseler onarırken, Ermenilerin, stratejik müttefik olarak kabul ettiğimiz ABD'nin ve bizi içlerine kabul etsinler diye kapılarını aşındırdığımız ve taviz üstüne taviz verdiğimiz AB'ye bağlı ülkelerin sözde soykırım konusundaki tutumlarıdır. Parlamentolarında 'Türkler soykırım yapmıştır' yalanını geçiren ülkeler siyasilerin 'dost' diye tanımladığı ülkelerdir.
Aslında batının soykırım dediği şey, Anadolu'da yaşayan gayrimüslim grupların Türk–İslam medeniyetine hayran kalarak Müslüman olmasıdır. Osmanlı soykırım yapmak isteseydi, bunu en zor günlerinde değil, en güçlü döneminde yapardı.
Onların soykırım olarak adlandırdığı olayın arka planı başka. Topraklarımız üzerinde yaşayan insanların isteyerek Müslüman ve Türk olması gerçeğidir bu. Batının soykırım dediği budur. 1915 yılları, imparatorluğun çöküş yıllarıdır. Eğer bu milletin böyle bir derdi olsaydı, bunu böyle zayıf düştüğü bir zamana mı bırakırdı?
Avrupa çökmeye mahkum
Biz yıllar önce AB'nin çökeceğini söylediğimizde bazıları istihza ile gülmüştü. Ama bugün gelinen nokta bizi haklı çıkarmıştır. Kaynakları tükenen, nüfusu yaşlanan ve para basamayan Avrupa Birliği dağılacak, bu dağılma AB için bir kaderdir.
Ortak para birimi Euro'ya geçiş tek devlet olma hayali kuran Avrupa Birliği'nin sonunu getiriyor. Gayri safi milli hâsılasının karşılığı olarak kendi milli parasını basamayan birlik ülkeleri, ardı ardına büyük bir sıkıntıya girdi. Buna bir de küresel ekonomik kriz eklenince
ülkeler tek tek iflas noktasına geldi. İzlanda'nın ardından şimdi de Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İrlanda çok ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya.
Üstelik yakında bu listeye birçok ülkenin daha ekleneceği belirtiliyor. Durum bu kadar ciddi olunca da Amerika'dan Asya'ya tüm ekonomistler ve analistler AB çöküyor mu sorusunu tartışmaya başladı.
Avrupa tabir–i caizse patır patır dökülmeye başladı. Aynı zamanda Avrupa'da gençlik diye bir şey kalmadı. Bir coğrafyası var ama bazı ülkelerinki tarıma müsait, bazılarınki değil.
Batı dünyasında insanlar ya patrondur veya işçidir. Bu ikisinin arasında bir sınıf batıda yoktur. Eğer şirketler batarsa işçiler açıkta kalacak. Bankaları da çökmeye başladı. Böyle bir birliğin ila nihaye devam etmesi mümkün değildir. Küresel kriz baş gösterdiği zaman dört Avrupa ülkesinin liderleri bir araya geldiler. Almanya Başbakanı Merkel bu toplantıda, "Herkes kendi başının çaresine baksın. Her koyun kendi bacağından asılır" dedi.
Yıllar önce 'Ekonomik şartları oluşturmadan gerçekleştirilen bu şekildeki birliktelik Avrupa'nın yıkılışına sebep olacaktır' demiştik. Öngördüğümüz şekilde de gerçekleşti.
Çöken Avrupa Birliği'nin elinde Türkiye oyuncak
Manzara böyleyken siyasilerimizin AB ısrarı daha da anlaşılmaz hale geliyor. Avrupa Birliği dağılıyor, siyasilerimiz Avrupa Birliği'nden gelen talimatlara göre ülkeyi idare ediyorlar.
Halbuki birliğin kuruluş amacı ve geldiği durum itibariyle ülkemize zarardan başka verecek bir şeyi yoktur. Ayrıca milli mücadele vermiş bir ülkenin tehdit algılamasının getirildiği durum da içler acısıdır. Ülkemizin menfaatleri açısından 'dost' tanımının doğru
yapılması gerekir. Türkiye'nin hukukunun bir devletle iyi olması için, o devletin Türkiye coğrafyası üzerinde hesabının olmaması gerekir.
Bunlar kimlerdir? Uzakdoğu'da, Hindistan, Tayland, Tayvan, Kore, vs. Niye bunları sayıyorum. Bu ülkelerin bizim ülkemiz üzerinde şu ana kadar hesabı olduklarını duymadık. Peki aynı şeyi Avrupa için söyleyebilir miyiz? Hayır, söyleyemeyiz. Hem toplu halde, hem de teker teker ülkemiz üzerinde hesapları var.
Sözün özü; yaşananlar bize her şeyi apaçık gösteriyor. Her ne kadar bizden gizlenmeye çalışılsa da, ülkesine samimi duygularla bağlı gerçek vatan evlatları bunları görüyor. Fakat bunları görmek, tespit etmek yetmez. Eğer gerekli tedbirler alınmaz, ülkeyi bölüp parçalayan siyasi anlayışlar yerine milli politikaları ihdas edecek kadrolar sorumluluk almazsa, yeniden bir milli mücadele ortamıyla karşı karşıya kalabiliriz.
Burada, milletimize tarihi bir görev düşmektedir. Oy avcılarına vatan menfaatlerini feda etmek yüce milletimizin karakterine uygun düşmez. Artık ayıkmanın zamanıdır. Gereken kuvvet ve hassasiyet milletimizin sahip olduğu değerlerde meknuzdur. (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Mayıs 2010)
Hazırlayan; AknAydn