Avrupa Parlamentosu'nun aldığı kararla birlikte Avrupa Birliği, Rusya'dan doğal gaz ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını 2027 sonbaharına kadar tamamen bitirmeyi hedefliyor. Bu karar, yalnızca teknik bir enerji düzenlemesi değil; ekonomi, siyaset ve güvenlik alanlarını doğrudan etkileyen tarihsel bir kırılma noktasıdır. Yıllarca Avrupa'nın enerji omurgasını oluşturan Rus gazı, Ukrayna savaşıyla birlikte stratejik bir risk olarak görülmeye başlandı. Savaş öncesinde AB'nin doğal gazının yaklaşık yüzde 45'i Rusya'dan gelirken, bugün bu oran yüzde 12 seviyelerine kadar düşmüş durumda.
Avrupa bu boşluğu doldurmak için yönünü üç temel alana çevirdi: alternatif tedarikçiler, yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu. ABD'den LNG ithalatı hızla arttı; Norveç, Cezayir ve Azerbaycan gibi ülkelerle enerji ilişkileri güçlendirildi. Rüzgar ve güneş yatırımları hız kazanırken, hidrojen enerjisi de geleceğin sanayi yakıtı olarak konumlandırıldı. Ancak bu dönüşümün bir bedeli var ve bu bedel en çok vatandaşın faturasında hissediliyor.
Burada kritik bir soru ortaya çıkıyor: Avrupa, Rus gazı yerine aldığı enerjiyi daha ucuza mı, yoksa daha pahalıya mı temin ediyor? Cevap net: Kısa vadede daha pahalıya alıyor. Rusya'dan boru hattıyla gelen gaz, uzun vadeli sözleşmeler sayesinde görece ucuz ve fiyatı öngörülebilir bir kaynaktı. LNG ise sıvılaştırma, taşıma ve yeniden gazlaştırma maliyetleri nedeniyle çok daha pahalı. Ayrıca LNG fiyatları küresel piyasalarda anlık dalgalanmalara açık. Avrupa, ABD'den ve diğer ülkelerden aldığı LNG için hem daha yüksek bedel ödüyor hem de fiyat belirsizliğini kabul ediyor.
Boru hattı gazında alternatifler de Rusya kadar ucuz değil. Norveç ve Cezayir gazı, Rus gazına kıyasla daha maliyetli. Ancak Avrupa bu noktada bilinçli bir tercih yapıyor: ucuz olanı değil, kendisi için güvenli olanı seçiyor. Yani enerji faturası kabarıyor ama siyasi ve stratejik bağımlılık azalıyor. Avrupa açısından bu, ekonomik değil jeopolitik bir karar.
Bu tablo Türkiye için son derece öğretici. Birinci ders açık: Enerjide aşırı dışa bağımlılık, kriz anında çok pahalıya patlayabilir. Avrupa bugün pahalı gaz alıyor çünkü zamanında bağımlılığı azaltacak adımları yeterince atmadı. Türkiye de benzer bir riskle karşı karşıya. Enerji ithalatında dış gelişmelere duyarlılık devam ediyor ve bu durum ekonomik kırılganlık yaratıyor.
İkinci ders, kaynak çeşitliliğinin tek başına yeterli olmadığıdır. Türkiye bugün farklı ülkelerden gaz alıyor; bu bir avantaj. Ancak Avrupa örneği gösteriyor ki asıl önemli olan, bu kaynakların kriz dönemlerinde ne kadar erişilebilir ve hangi maliyetle temin edilebildiğidir. Ucuz enerji her zaman bulunamayabilir; önemli olan, alternatiflerin hazır olmasıdır.
Üçüncü ve en kritik ders: Yenilenebilir enerji, en ucuz ve en güvenli enerjiye giden yoldur. Avrupa bugün pahalı LNG almak zorunda kalırken, aynı zamanda rüzgar ve güneş yatırımlarını hızlandırmasının nedeni tam da budur. İlk yatırım maliyetleri yüksek olsa da uzun vadede yenilenebilir enerji dışa bağımlılığı azaltır ve fiyat istikrarı sağlar. Türkiye, güneş ve rüzgar potansiyeli açısından Avrupa'dan çok daha avantajlı bir konumda olmasına rağmen bu alanı yeterince hızlı değerlendiremiyor.
Dördüncü ders, enerji verimliliğinin ucuz bir "enerji kaynağı" olduğudur. Avrupa, pahalı gaz almak yerine daha az gaz tüketmeyi de hedefliyor. Binaların yalıtımı, sanayide verimlilik yatırımları ve tasarruf politikaları bu yüzden ön planda. Türkiye'de ise enerji tasarrufu hala ikincil bir konu gibi ele alınıyor. Oysa tüketilmeyen enerji, satın alınmayan en ucuz enerjidir.
Sonuç olarak Avrupa, Rus gazına kapıyı kapatırken daha pahalı enerjiye razı oluyor. Çünkü bu bedeli ödememek, ileride çok daha ağır siyasi ve ekonomik maliyetler doğurabilir. Türkiye için çıkarılacak ders nettir: Enerjide ucuzluk geçici, bağımsızlık kalıcıdır. Bugün atılacak akılcı adımlar, yarın pahalı krizlerin önüne geçebilir. Avrupa'nın yaşadığı deneyim, Türkiye için geç kalmadan okunması gereken güçlü bir uyarıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Bürüç / diğer yazıları
- Avrupa Rus gazına kapıyı kapatırken Türkiye ne ders çıkarmalı? / 19.12.2025
- Şili sağa neden teslim oldu? José Antonio Kast'ın zaferi ne anlatıyor / 18.12.2025
- İtalya konuşmadan Avrupa yol alamıyor: Mercosur Anlaşması / 17.12.2025
- Avrupa neden tedirgin? Almanya'nın Rusya okumasının perde arkası / 16.12.2025
- İngiltere ve AB ilişkilerinde yeni bir dönem / 14.12.2025
- Polonya'nın barış masasındaki arayışı: Avrupa diplomasisi ve Türkiye / 13.12.2025
- MAGA dış politikası: Dalgalanan dünyada Türkiye'nin yol haritası / 12.12.2025
- Elon Musk ve Avrupa iç siyasetine müdahale tartışması / 11.12.2025
- Avrupa'da ve Almanya'da demokrasiye sahip çıkma mücadelesi: Gözlemlerim / 09.12.2025
- COP31 öncesi Türkiye'de enerji ve iklim gerçeği / 07.12.2025
- Şili sağa neden teslim oldu? José Antonio Kast'ın zaferi ne anlatıyor / 18.12.2025
- İtalya konuşmadan Avrupa yol alamıyor: Mercosur Anlaşması / 17.12.2025
- Avrupa neden tedirgin? Almanya'nın Rusya okumasının perde arkası / 16.12.2025
- İngiltere ve AB ilişkilerinde yeni bir dönem / 14.12.2025
- Polonya'nın barış masasındaki arayışı: Avrupa diplomasisi ve Türkiye / 13.12.2025
- MAGA dış politikası: Dalgalanan dünyada Türkiye'nin yol haritası / 12.12.2025
- Elon Musk ve Avrupa iç siyasetine müdahale tartışması / 11.12.2025
- Avrupa'da ve Almanya'da demokrasiye sahip çıkma mücadelesi: Gözlemlerim / 09.12.2025
- COP31 öncesi Türkiye'de enerji ve iklim gerçeği / 07.12.2025

















































































