5 Nisan 1878'de İstanbul Barosu'nun ilk genel kurulu yapıldığı için, 5 Nisan hem İstanbul Barosu'nun kuruluş yıldönümü hem de "Avukatlar Günü" olarak kabul edildi.
Avukat Fransızca "avocat" sözcüğü ile girmiş dilimize. "Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının haklarını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse" olarak tanımlanıyor. Bir de mecaz tanımı var, "Gerekmediği halde başkasını savunan, onun adına konuşan kimse."
Fransızca "barreau" dan devşirilmiş "baro" ya da bakalım. "Bir şehir veya bir bölge avukatlarının bağlı oldukları meslek kuruluşu."
Bir han odasında başlayan İstanbul Barosu, 91 yıl süren hukuk ve demokrasi mücadelesinin ardından 1967'ye geldiğinde genel kurulunda "Hakikate yalnız bir yoldan gidilir. Bu yolu avukat açar" diyerek anayasaya aykırı hiçbir haksız ve hukuksuz tasarrufu kabul etmeyeceğini, gerçekleri ifade etmekten kaçınmayacağını bildiriyordu.
Bunun karşılığını savcılık tahkikatları ile görüyordu. ABD'nin Vietnam'ı işgaline, Yunanistan'ın Kıbrıs'taki Enosisi'ne karşı duruşu soruşturma konusu oluyordu.
1980 sonrası ortalık toz duman. Demokrasi çoktan bir hayalete dönüşmüş, işkencelerde duvarlara vurulan kafalardan çıkan sesleri duymayacak kadar uzaklaşmış buralardan.
Diyarbakır Cezaevi, Doğu-Güneydoğu Savaş, Şehit, Gerilla… Yeni bir dil ile konuşulmaya başlanmış.
"Hukuk" da boş durmamış; Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM), uzun süren yargılamalar, gözaltılar, kayıplar, takipsizlikle sonuçlanan dosyalar… Hukuk 1980 ile aldığı "guguk" unvanını, 1990'larla perçinlemiş. Peki bu ortamda, mağduriyetlerin sonuna kadar takipçisi kimler olmuş? İşçiler mi? Gazeteciler mi? Aydınlar mı?... Avukatlar!
Dışkı yedirilenlerin ardından "avukatlar" koşturmuş, terörle mücadelede müvekkiliyle görüşebilmek için saatlerce avukatlar beklemiş, DGM'lerde sonucu belli dosyalarda gidebildiği yere kadar avukatlar gitmiş, "gerekmez denildiği halde savunmaya" onlar devam etmiş; hükûmetleri yüksek miktarlarda tazminatlar ödemeye mahkûm ettirmiş, yüzlerce insanın ekmeğine neden olacak "özelleştirmeler" i avukatlar iptal ettirmiş… Şimdi DGM'ler kalktıysa, yakalama-gözaltına itiraz ve tazminat imkânları sağlandıysa… tüm bu ilerlemeler işçilerin mi, köşe yazarlarının mı, siyasetçilerin mi, yoksa tek başına AB'nin mi hanesine yazılacaktır? Avukatların hanesine yazılmadığı kesin!
Türkiye'de 1995 sonrasında yaşanan liberal özgürlüklerin önemli tetikleyicilerinden birisi de hiç tartışmasız avukatlardır. İsmi anılmayan kahramanlar dememizin de mübalağa olmayacağı kanısındayım. Bu demektir ki avukatlık, demokrasinin gelişmesi ve hukuk devleti için vazgeçilmez bir işleve sahiptir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023