Ortalıkta 28 Şubat vaveylası kopartılıyor. Değişen bir şey var mı, olacak mı?
Elbette olacak, diyebilsek keşke…
Hiç kimse kendini kandırmasın!
28 Şubat vaveylasında, siyasi istismar hariç, hiçbir taş yerine oturmuyor. Dünün 28 Şubat kışkışçıları, bugün demokrasi baykuşları olarak ekranlara tünemiş ötüyorlar. Bunlar, dün de misyonlarını yerine getiriyorlardı, bugün de…
Hiçbir adalet ölçüleri yok bunların.
28 Şubat ve sonrası tüm dönemlerin mağduru
Dün Prof. Dr. Haydar Baş’ın bizzat şahsına, çalışma arkadaşlarına, topyekun kurum ve kuruluşlarına yerli-yabancı Amerikancı ve Haçlı şeflerinin talimatıyla 28 Şubat darbesi indiren, cezalar kesen, haksız baskınlar düzenleyen, kurumlarını kapatan kamu ve sivil istismarcı güçler… Bu darbelerinden netice alamadıklarında, onu “askerin ve derin devletin adamı” yaygaralarıyla siyaset zemininde yıpratmaya kalkıştılar. Bugün güya 28 Şubat karşıtı kesilenler, bu iftira ve bühtan furyasında baş çektiler!
Ergenekon ve Balyoz davalarının apoletli elebaşları, Prof. Dr. Baş’ı muhtemel bir operasyonda “ilk derdest edilecek kimse” diye liste başına koyuyorlar… Bu dosyaları onların başına saran “muhafazakar demokratlar” ise, öz babaları kadar çok iyi bildikleri aynı Prof. Dr. Baş’ın adını uydurma ve sahte evraklarla söz konusu dosyalara sokuşturmaya kalkıştılar, “Haydar Hoca askerin ve derin devletin adamı” zokasıyla milletimizi avlamaya çalıştılar.
28 Şubat konsorsiyumu belli
1998’de Türk milleti ve onun koruma gücü olan Türk ordusuna karşı gerçekleştirilen 28 Şubat post-modern darbesinin, 12 Eylül’ün bir benzeri olarak ABD, İsrail, JİNSA, AJC, ADL ile içerideki sivil-asker figüranların ortak yapımı olduğunu bilmeyen yok.
O dönemde bu Yahudi örgütlerine şakird olmuş ve 28 Şubat’la semirtilmiş kimi siyasetçiler, kimi hoca kılıklı Vatikancılar ve medyacılar şimdi güya 28 Şubat karşıtı demokrasi ve hukuk havarisi kesilmişler!
Dünün “28 Şubatçıları” ile bugünün “28 Şubat operasyoncuları” aynı madalyonun yüzleridir.
Dün Türk milletine, madalyonun askerî yüzünü gösterdiler, şimdi sivil yüzünü seyrettiriyorlar.
Buluşma adresi JİNSA lobileri
28 Şubat’ın başaktörü diye nam salmış Çevik Bir ile onlara operasyon havası atan Başbakan R. T.Erdoğan, aynı JİNSA’nın, aynı AJC’nin, aynı ABD lobilerinde turladılar, icazet, cesaret ve cesaret madalyaları aldılar.
Nitekim Taha Kıvanç kod adlı Fehmi Koru, 2004’ün 5 Şubat’ındaki köşesinde, JİNSA (Jewish Institute for National Security Affairs / Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) hakkında şunu yazıyor:
“Türkiye’ye dönük en bilinen etkinlikleri, 28 Şubat’ın iki önemli ismi Org. İsmail Hakkı Karadayı ile Org. Çevik Bir’e ‘üstün hizmet ödülü’ vermesiydi. Washington’u iyi bilenler, JINSA’nın 28 Şubat’ta önemli bir rol oynadığı kanaatindeler...
Tayyip Erdoğan’a ‘cesaret ödülü’ veren kuruluşun adı ‘American Jewish Congress’ (AJC)... World Jewish Congress, Theodore Herzl tarafından 19. yüzyıl sonunda kurulmuştu. AJC, bu örgütün Amerika’daki uzantısı.”
28 Şubat’ın bu JİNSA boyutunu sivil de biliyor da, asker de…
Kafasına Balyoz dosyası düşmüş tutuklu Kurmay Albay Mustafa Önsel, aynı şeyleri söylüyor:
“28 Şubat döneminin en namlı generalini yandaş ticari kuruluşlarda danışman olarak çalıştıracaksın, onunla ABD’lerde JINSA denilen Yahudi kuruluşunda sarmaş dolaş olacaksın, beni de darbeci olarak yargılatacaksın” (Milliyet, 6 Ekim, 2011).
Nasuhi Güngör’ün ifşaatı
Son dönemde Star’da kendisine köşe lütfedilmiş Nasuhi Güngör ve Milli Gazete’ye göre, Erdoğan da aynı JİNSA ve ADL kervanın yolcusu… Şöyle verdiği bilgiler şöyle:
R. T. Erdoğan 16 Temmuz 2000 tarihinde, Amerikan Jewish Commite’nin (AJC) davetlisi olarak ABD’ye gitti. Ayrıca burada JINSA (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) yetkilileriyle de görüşmeler yaptı. Bu gezide kendisine KİPTAŞ eski Genel Müdürü Erdoğan Bayraktar ve Münci İnci de yer alıyordu. Anti Defamation League (ADL) ve American Jewish Committiee (AJC) 2004 yılında ayrı ayrı Başbakan Erdoğan’a “cesaret ödülü” vermişti (Bkz. Nasuhi Güngör–Yenişafak eski Ankara Temsilcisi, Yenilikçi Hareket, 92; Milli Gazete, 8 Ocak 2009).
Yahudi Cemaati Lideri ve JİNSA’nın gözdelerinden Bensiyon Pinto, Tayyip Erdoğan’a özel desteklerini Zaman’a açıklıyor (Nuriye Akman, Bensiyon Pinto ile röportaj, Zaman, 16–17 Şubat 2002).
12 Eylülcü Fuller bile sahnede
Tevafuka bakın ki, aynı şekilde, 12 Eylül darbesinin önemli Amerikan aktörlerinden ve dönemin CIA Türkiye ve Ortadoğu masası şefi olan Graham Fuller, Erbakan’a karşı Erdoğan ve Gül’ün baş çektiği Yenilikçi harekete Ilımlı İslam bağlamında tam destek çıkıyor (Aktüel Dergisi, yıl 2001, sayı 520).
Nasuhi Güngör, Yenilikçi Hareket kitabında, R. T. Erdoğan, Çevik Bir, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve 28 Şubat’ın JİNSA’sından oluşan dört ayaklı yapının ilişkilerini irdeliyor (Yenilikçi Hareket, Nasuhi Güngör, S. 92)
Zamanın açık tefsiri
Zamane mevkuteye göre, o dönemde ADL ve JİNSA gibi 28 Şubat’ın küresel şefleri, içerideki resmi ve sivil üst düzey personelle çok yakın diplomasi içindeler:
“3 gündür Türkiye’de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Başbakan Yılmaz, Orgeneral Çevik Bir, TBMM Başkanı Çetin ve Dışişleri Bakanı Cem’den sonra Fethullah Gülen ile görüştü... Görüşmede; Gülen’in, ABD’nin en etkili Yahudi Lobisi olan ADL’nin (Anti–Defamation League) teklifiyle hazırladığı “hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap” da gündeme geldi… Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanında dağıtılacak...” (Selçuk Gültaşlı, Diyalog çabaları devam ediyor, Zaman, 10 Mart 1998).
28 Şubat süreci ve sonrasında bu ilişkiler içinde olan siyasilerimiz, şayet samimi iseler, o zaman siyasi icazet ve güç aldıkları küresel lobileri, Amerikan şeflerini, ADL ve Vatikan şakirdi hocalarını, JİNSA müdavimlerini, Yahudi lobilerinde kendilerini refere etmiş Amerikancı asker ağabeylerini, rüzgara göre yelken açan tüm medya şakşakçılarını, kısaca kendilerini baştan aşağıya hizaya çekmeleri icab eder. Ki o zaman da, ne kendileri kalır, ne de oturdukları iktidar koltuğunun ayakları!
Kimse kendi ayağına kurşun sıkmayacağına göre; bütün bunlar olsa olsa şovdur. Dünün 28 Şubatçıları ile bugünün 28 Şubat karşıtları ayını madalyonun iki yüzü gibi… Dün, asker adına Amerikan tiyatrosu oynadılar; bugün, siyaset ve demokrasi adına benzer Amerikan şovu sergileniyor.
Kozadan kelebeğe misali, bu siyasal ve darbesel ilişkiler yumağı çerisinden çıkıp bugünlere gelenler, gerçekten Türk milletinin ve onun koruma gücü olan ordusunun 28 Şubat mağduriyetine samimiyetle cevap ve hukuki karşılık aradıklarına ahmaklar dışında kimseyi inandıramazlar.
Elbette olacak, diyebilsek keşke…
Hiç kimse kendini kandırmasın!
28 Şubat vaveylasında, siyasi istismar hariç, hiçbir taş yerine oturmuyor. Dünün 28 Şubat kışkışçıları, bugün demokrasi baykuşları olarak ekranlara tünemiş ötüyorlar. Bunlar, dün de misyonlarını yerine getiriyorlardı, bugün de…
Hiçbir adalet ölçüleri yok bunların.
28 Şubat ve sonrası tüm dönemlerin mağduru
Dün Prof. Dr. Haydar Baş’ın bizzat şahsına, çalışma arkadaşlarına, topyekun kurum ve kuruluşlarına yerli-yabancı Amerikancı ve Haçlı şeflerinin talimatıyla 28 Şubat darbesi indiren, cezalar kesen, haksız baskınlar düzenleyen, kurumlarını kapatan kamu ve sivil istismarcı güçler… Bu darbelerinden netice alamadıklarında, onu “askerin ve derin devletin adamı” yaygaralarıyla siyaset zemininde yıpratmaya kalkıştılar. Bugün güya 28 Şubat karşıtı kesilenler, bu iftira ve bühtan furyasında baş çektiler!
Ergenekon ve Balyoz davalarının apoletli elebaşları, Prof. Dr. Baş’ı muhtemel bir operasyonda “ilk derdest edilecek kimse” diye liste başına koyuyorlar… Bu dosyaları onların başına saran “muhafazakar demokratlar” ise, öz babaları kadar çok iyi bildikleri aynı Prof. Dr. Baş’ın adını uydurma ve sahte evraklarla söz konusu dosyalara sokuşturmaya kalkıştılar, “Haydar Hoca askerin ve derin devletin adamı” zokasıyla milletimizi avlamaya çalıştılar.
28 Şubat konsorsiyumu belli
1998’de Türk milleti ve onun koruma gücü olan Türk ordusuna karşı gerçekleştirilen 28 Şubat post-modern darbesinin, 12 Eylül’ün bir benzeri olarak ABD, İsrail, JİNSA, AJC, ADL ile içerideki sivil-asker figüranların ortak yapımı olduğunu bilmeyen yok.
O dönemde bu Yahudi örgütlerine şakird olmuş ve 28 Şubat’la semirtilmiş kimi siyasetçiler, kimi hoca kılıklı Vatikancılar ve medyacılar şimdi güya 28 Şubat karşıtı demokrasi ve hukuk havarisi kesilmişler!
Dünün “28 Şubatçıları” ile bugünün “28 Şubat operasyoncuları” aynı madalyonun yüzleridir.
Dün Türk milletine, madalyonun askerî yüzünü gösterdiler, şimdi sivil yüzünü seyrettiriyorlar.
Buluşma adresi JİNSA lobileri
28 Şubat’ın başaktörü diye nam salmış Çevik Bir ile onlara operasyon havası atan Başbakan R. T.Erdoğan, aynı JİNSA’nın, aynı AJC’nin, aynı ABD lobilerinde turladılar, icazet, cesaret ve cesaret madalyaları aldılar.
Nitekim Taha Kıvanç kod adlı Fehmi Koru, 2004’ün 5 Şubat’ındaki köşesinde, JİNSA (Jewish Institute for National Security Affairs / Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) hakkında şunu yazıyor:
“Türkiye’ye dönük en bilinen etkinlikleri, 28 Şubat’ın iki önemli ismi Org. İsmail Hakkı Karadayı ile Org. Çevik Bir’e ‘üstün hizmet ödülü’ vermesiydi. Washington’u iyi bilenler, JINSA’nın 28 Şubat’ta önemli bir rol oynadığı kanaatindeler...
Tayyip Erdoğan’a ‘cesaret ödülü’ veren kuruluşun adı ‘American Jewish Congress’ (AJC)... World Jewish Congress, Theodore Herzl tarafından 19. yüzyıl sonunda kurulmuştu. AJC, bu örgütün Amerika’daki uzantısı.”
28 Şubat’ın bu JİNSA boyutunu sivil de biliyor da, asker de…
Kafasına Balyoz dosyası düşmüş tutuklu Kurmay Albay Mustafa Önsel, aynı şeyleri söylüyor:
“28 Şubat döneminin en namlı generalini yandaş ticari kuruluşlarda danışman olarak çalıştıracaksın, onunla ABD’lerde JINSA denilen Yahudi kuruluşunda sarmaş dolaş olacaksın, beni de darbeci olarak yargılatacaksın” (Milliyet, 6 Ekim, 2011).
Nasuhi Güngör’ün ifşaatı
Son dönemde Star’da kendisine köşe lütfedilmiş Nasuhi Güngör ve Milli Gazete’ye göre, Erdoğan da aynı JİNSA ve ADL kervanın yolcusu… Şöyle verdiği bilgiler şöyle:
R. T. Erdoğan 16 Temmuz 2000 tarihinde, Amerikan Jewish Commite’nin (AJC) davetlisi olarak ABD’ye gitti. Ayrıca burada JINSA (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) yetkilileriyle de görüşmeler yaptı. Bu gezide kendisine KİPTAŞ eski Genel Müdürü Erdoğan Bayraktar ve Münci İnci de yer alıyordu. Anti Defamation League (ADL) ve American Jewish Committiee (AJC) 2004 yılında ayrı ayrı Başbakan Erdoğan’a “cesaret ödülü” vermişti (Bkz. Nasuhi Güngör–Yenişafak eski Ankara Temsilcisi, Yenilikçi Hareket, 92; Milli Gazete, 8 Ocak 2009).
Yahudi Cemaati Lideri ve JİNSA’nın gözdelerinden Bensiyon Pinto, Tayyip Erdoğan’a özel desteklerini Zaman’a açıklıyor (Nuriye Akman, Bensiyon Pinto ile röportaj, Zaman, 16–17 Şubat 2002).
12 Eylülcü Fuller bile sahnede
Tevafuka bakın ki, aynı şekilde, 12 Eylül darbesinin önemli Amerikan aktörlerinden ve dönemin CIA Türkiye ve Ortadoğu masası şefi olan Graham Fuller, Erbakan’a karşı Erdoğan ve Gül’ün baş çektiği Yenilikçi harekete Ilımlı İslam bağlamında tam destek çıkıyor (Aktüel Dergisi, yıl 2001, sayı 520).
Nasuhi Güngör, Yenilikçi Hareket kitabında, R. T. Erdoğan, Çevik Bir, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve 28 Şubat’ın JİNSA’sından oluşan dört ayaklı yapının ilişkilerini irdeliyor (Yenilikçi Hareket, Nasuhi Güngör, S. 92)
Zamanın açık tefsiri
Zamane mevkuteye göre, o dönemde ADL ve JİNSA gibi 28 Şubat’ın küresel şefleri, içerideki resmi ve sivil üst düzey personelle çok yakın diplomasi içindeler:
“3 gündür Türkiye’de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Başbakan Yılmaz, Orgeneral Çevik Bir, TBMM Başkanı Çetin ve Dışişleri Bakanı Cem’den sonra Fethullah Gülen ile görüştü... Görüşmede; Gülen’in, ABD’nin en etkili Yahudi Lobisi olan ADL’nin (Anti–Defamation League) teklifiyle hazırladığı “hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap” da gündeme geldi… Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanında dağıtılacak...” (Selçuk Gültaşlı, Diyalog çabaları devam ediyor, Zaman, 10 Mart 1998).
28 Şubat süreci ve sonrasında bu ilişkiler içinde olan siyasilerimiz, şayet samimi iseler, o zaman siyasi icazet ve güç aldıkları küresel lobileri, Amerikan şeflerini, ADL ve Vatikan şakirdi hocalarını, JİNSA müdavimlerini, Yahudi lobilerinde kendilerini refere etmiş Amerikancı asker ağabeylerini, rüzgara göre yelken açan tüm medya şakşakçılarını, kısaca kendilerini baştan aşağıya hizaya çekmeleri icab eder. Ki o zaman da, ne kendileri kalır, ne de oturdukları iktidar koltuğunun ayakları!
Kimse kendi ayağına kurşun sıkmayacağına göre; bütün bunlar olsa olsa şovdur. Dünün 28 Şubatçıları ile bugünün 28 Şubat karşıtları ayını madalyonun iki yüzü gibi… Dün, asker adına Amerikan tiyatrosu oynadılar; bugün, siyaset ve demokrasi adına benzer Amerikan şovu sergileniyor.
Kozadan kelebeğe misali, bu siyasal ve darbesel ilişkiler yumağı çerisinden çıkıp bugünlere gelenler, gerçekten Türk milletinin ve onun koruma gücü olan ordusunun 28 Şubat mağduriyetine samimiyetle cevap ve hukuki karşılık aradıklarına ahmaklar dışında kimseyi inandıramazlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019