Aynı kini Hz. Ali'ye de güttüler
Hz. Ali (a.s) buyurdu ki: "Kureyşliler Hz. Peygamber'e (s.a.a) besledikleri kin ve düşmanlığı bana karşı sürdürdüler ve benim evlatlarıma da aynı şeyi yapacaklar. Benim Kureyş'le bir alıp veremediğim yoktu; ben Allah ve Resûlünün (s.a.a) emri gereğince onlarla savaşmıştım"
25.09.2016 00:00:00
Resûlullah (s.a.a) Ehl-i Beyt'inin geleceğinden hep endişe duyar ve "Benim ölümümden sonra Ehl-i Beyt'im bu ümmetin elinden pek çok perişanlıklar çekecek ve ümmetim tarafından öldürüleceklerdir" buyururdu. (En Nasâihu'l Kâfiye, s.111; Yenabiu'l-Mevedde, s.111).
Bu konuda Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Kureyşliler Hz. Peygamber'e (s.a.a) besledikleri kin ve düşmanlığı bana karşı sürdürdüler ve benim evlatlarıma da aynı şeyi yapacaklar. Benim Kureyş'le bir alıp veremediğim yoktu; ben Allah ve Resûlünün (s.a.a) emri gereğince onlarla savaşmıştım." (Yenabiu'l-Mevedde, s.111).
Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere "Muhacirler" olarak tanınan Kureyşliler Hz. Ali (a.s) ve diğer Haşimoğullarına düşmanlık ve kin güdüyorlardı. Her fırsatta dilleriyle veya kinayelerle bu düşmanlıklarını belirtmekte ve huzursuzluk çıkarmaktaydılar.
Kalbinde hastalık olanlar, bilhassa bazı Muhacirler; Hz. Ali'nin İslam ahkâmını uygulama hususunda kimseye en ufak bir müsamaha göstermeyeceğini, bu hususta uzlaşma ve yumuşamasının imkansız olduğunu, buna göre böyle birinin işbaşına geçmesi halinde kendi durumlarının bir hayli zorlaşacağını biliyorlardı. Hz. Ömer'in kendisi bunu bizzat vurgulayarak şöyle der: "Vallahi eğer Ali Müslümanların başına geçerse onları doğru yola sokacaktır. Gerektiğinde haklı olarak onlara çatacak, hesaba çekecek ve azarlayacaktır ki bu da insanlara hoş gelmeyecek ve ona karşı kıyam ve isyan edeceklerdir!"
Mekke'nin fethiyle İslam'ı kabul etmek zorunda kalan Ümeyyeoğulları ve bilhassa Muaviye ile babası, kardeşi ve diğer bir grup, kendi dostlarından, İslam'ın merkezinde esrarengiz bir Emevi örgütü oluşturarak halifeliği Haşimoğullarına kaptırmamak için işe koyuldular.
Bu tür bir planın asıl müsebbiplerini bulabilmek için neticede kimin kârlı çıktığına ve sonuç olarak umulan makamları kimlerin elde ettiğine bakmak gerekir.
Nitekim, Hz. Ali'nin Ebubekir'e biat için zorla götürüldüğü gün, orada bulunan Ömer'e dönüp "Bu sütü iyi sağ sen; yarısı sana düşecek nasılsa! Bugün Ebubekir için biat topluyorsun ki, yarın halifelik postunu sana devretsin!" diyerek çıkıştığı bilinmektedir.
(El-İmame Ve's-Siyase c.2; İbn-i Ebil Hadid, c.2, s.5).
Gerçekten de Hz. Ebubekir ne şûra, ne de seçim yoluna gitmeksizin kendisinden sonra halifeliği Ömer'e bırakmış, bununla ilgili yazıyı, o sırada orada bulunan Hz. Osman yazmış, üstelik bu yazı da, her nedense Ebubekir'in koma halinde olduğu ve sürekli baygınlık geçirip sayıkladığı son dakikalarında yazılmış ve Ömer tarafından oluşturulan altı kişilik Şûra da Hz. Ali'nin seçilemeyeceği bir şekilde tasarlanıp hazırlanmıştı.
Yine mevcut belgelere göre Hz. Ali'nin Ömer'in evinden çıkarken, orada bulanan amcası Abbas'a dönüp halifeliğin yine kendisine bırakılmayacağını söylediği bilinmektedir. Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere Sakife'de noktalanan halife tayini olayı önceden hesaplanıp planı çizilmişti.
(Hz. Ali Hilafetten Nasıl Mahrum Bırakıldı, Husrovşahi).
Bu konuda Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Kureyşliler Hz. Peygamber'e (s.a.a) besledikleri kin ve düşmanlığı bana karşı sürdürdüler ve benim evlatlarıma da aynı şeyi yapacaklar. Benim Kureyş'le bir alıp veremediğim yoktu; ben Allah ve Resûlünün (s.a.a) emri gereğince onlarla savaşmıştım." (Yenabiu'l-Mevedde, s.111).
Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere "Muhacirler" olarak tanınan Kureyşliler Hz. Ali (a.s) ve diğer Haşimoğullarına düşmanlık ve kin güdüyorlardı. Her fırsatta dilleriyle veya kinayelerle bu düşmanlıklarını belirtmekte ve huzursuzluk çıkarmaktaydılar.
Kalbinde hastalık olanlar, bilhassa bazı Muhacirler; Hz. Ali'nin İslam ahkâmını uygulama hususunda kimseye en ufak bir müsamaha göstermeyeceğini, bu hususta uzlaşma ve yumuşamasının imkansız olduğunu, buna göre böyle birinin işbaşına geçmesi halinde kendi durumlarının bir hayli zorlaşacağını biliyorlardı. Hz. Ömer'in kendisi bunu bizzat vurgulayarak şöyle der: "Vallahi eğer Ali Müslümanların başına geçerse onları doğru yola sokacaktır. Gerektiğinde haklı olarak onlara çatacak, hesaba çekecek ve azarlayacaktır ki bu da insanlara hoş gelmeyecek ve ona karşı kıyam ve isyan edeceklerdir!"
Mekke'nin fethiyle İslam'ı kabul etmek zorunda kalan Ümeyyeoğulları ve bilhassa Muaviye ile babası, kardeşi ve diğer bir grup, kendi dostlarından, İslam'ın merkezinde esrarengiz bir Emevi örgütü oluşturarak halifeliği Haşimoğullarına kaptırmamak için işe koyuldular.
Bu tür bir planın asıl müsebbiplerini bulabilmek için neticede kimin kârlı çıktığına ve sonuç olarak umulan makamları kimlerin elde ettiğine bakmak gerekir.
Nitekim, Hz. Ali'nin Ebubekir'e biat için zorla götürüldüğü gün, orada bulunan Ömer'e dönüp "Bu sütü iyi sağ sen; yarısı sana düşecek nasılsa! Bugün Ebubekir için biat topluyorsun ki, yarın halifelik postunu sana devretsin!" diyerek çıkıştığı bilinmektedir.
(El-İmame Ve's-Siyase c.2; İbn-i Ebil Hadid, c.2, s.5).
Gerçekten de Hz. Ebubekir ne şûra, ne de seçim yoluna gitmeksizin kendisinden sonra halifeliği Ömer'e bırakmış, bununla ilgili yazıyı, o sırada orada bulunan Hz. Osman yazmış, üstelik bu yazı da, her nedense Ebubekir'in koma halinde olduğu ve sürekli baygınlık geçirip sayıkladığı son dakikalarında yazılmış ve Ömer tarafından oluşturulan altı kişilik Şûra da Hz. Ali'nin seçilemeyeceği bir şekilde tasarlanıp hazırlanmıştı.
Yine mevcut belgelere göre Hz. Ali'nin Ömer'in evinden çıkarken, orada bulanan amcası Abbas'a dönüp halifeliğin yine kendisine bırakılmayacağını söylediği bilinmektedir. Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere Sakife'de noktalanan halife tayini olayı önceden hesaplanıp planı çizilmişti.
(Hz. Ali Hilafetten Nasıl Mahrum Bırakıldı, Husrovşahi).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.