Değerli okuyucularım, bugün bağımsızlık kavramı üzerinde durmak istiyorum. Bağımsızlık nedir? Ne değildir? Gerekli midir? Ortadan kalkarsa neler olur? Gelin bu sorulara hep birlikte cevap arayalım.
Bağımsızlık kavramının en özlü ve kısa tarifi; kendi kararlarını verebilmek ve hiçbir dış etki altında kalmadan uygulamaktır. Bu davranış özgür irade ile düşünebilmek, hiçbir kurum ve kuruluştan talimat almadan, doğru ya da yanlış, kendi kararlarını uygulama erkidir. Bağımlı hareketse; bu tarifin tam zıddı bir davranış biçiminin ortaya çıkmasıdır. Bu demektir ki, bağımsız olmama durumu, aynı zamanda bir efendiye kul olmak ve onun istek ve çıkarlarını tatbik etmektir ki; bu da köleliktir.
Bağımsızlık çok kıymetli bir o kadar da onurlu bir kavramdır. Onu elde etmek büyük gayret, mücadele ve çile gerektirir. Kısacası bağımsızlığa talip olanlar, karşılığında büyük bir bedel ödemeyi göze almalıdırlar.
Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde, bağımsızlığından ödün vermemiş, yani köle olmayı kabul etmemiştir. Çok tabiidir ki bu kutsal ideali uğrunda, ödediği bedelde büyük olmuştur. Vatan tuttuğu toprakları canından aziz kabul etmiş ve onu korumak uğruna "canı, cananı ve bütün varlığını" feda etmekten kaçınmayarak, bu kutsal değerlerden cüda kalmamıştır.
Bağımsızlığının korunabilmesi, tehlike arz ettiği zamanlarda; bilhassa iç ve dış düşmanların "tamam bu sefer işi bitirdik, bir daha Türkler belini doğrultamaz" dediği anda, hiç kimsenin, aklına gelmeyen bir vatan aşığı, bir alperen ortaya çıkar ve 'Türk asla esir olmaz' diye bağırır. Bu ses dosta güven, düşmana korku salar. Sonra bağımsızlık, onur ve çağlar boyu taşıdığı yüce değerleri korumak adına ser vermekten imtina etmeyen vatanseverler, o alperen, bilge kişinin etrafında saf tutarlar. Birler bin, binler yüzbin, yüzbinler milyonlara ulaşır.Umman olur kalabalıklar. Türk bağımsızlığına verdiği değerin yüceliğini bir defa daha cümle aleme göstermiştir. Okyanus ötelerinden, okyanus berilerinden, Vatikan'dan verilen talimatlar askıda kalmış, Müslüman Türk milleti bağımsızlık ve hayatiyetine kast edecek dahili ve harici bedhahlarının, planlarını boşa çıkarmıştır.
Bu kutsal gaye uğruna; bir alperen, bir bilge kişilik, bir ilim ve fikir adamı, kibirden uzak ama tarihi ve mensubu olduğu millet ve inançtan dolayı onurunu korumayı, hep en önde tutan, Bağımsız Türkiye fikrine aşık Prof. Dr. Haydar Baş, 'iş başa düştü' diyerek ayağa kalkmıştır. Bu öyle bir kalkıştır ki; iç ve dışta bağımsızlığımıza kast edecek bütün ihanet-i vataniye müteşebbisleri rahatsız olmuşlardır. Hep birlikte Bağımsız Türkiye Partisi'nin nasıl durdurulacağının planlarını uygulamaya sokmuşlardır. Bir yandan da ihanetlerine devam etmişlerdir. İşin en acı yönü; bu ihanet ve hıyanet çeteleri, iğrenç emelleri için yüce dinimizi tahrif ve tezyif etme gayretlerinden de geri kalmamışlardır. Bayrağımız, kültürümüz, ahlaki değerlerimiz, ortak tarih bilincimiz, aile yapımız ve daha nice kıymetlerimiz bu münafık güruhu tarafından fütursuzca kullanılmaktadır.
İşte bu toz duman arasında; bağımsızlığına aşık o iradenin ortaya çıkıp "Bağımsız Türkiye Partisi'ni" kurması ve kısa sürede teşkilatlanması, dosta sevinç ve güven, düşmanlara telaş ve korku vermiştir. Bağımsız Türkiye Partisi kurucuları, ihtirasları gereği değil, Türk milletinin ihtiyaçları doğrultusunda siyasete girmişlerdir. Kısacası BTP; talimat almak sureti ile hareket etmek zorunda olan siyasi partilerden de farklı bir ideal oluşumudur. Bu kutsal ideal "bağımsızlığın korunması"dır. Bu özellikleri ile BTP, mevcut bütün siyasi partilerden farklı bir kurumdur. O Türk milletinin bağımsız yaşamak aşkını temsil etmektedir. Kısacası o; "bağımsız Türk milletinin ta kendisidir." BTP bağımsızlığın tehlikeli olduğu anda ortaya çıkan, "Özgür iradenin" sigortası olan Kuvva-yı Milliye hareketidir. Türk milleti adına "olmazsa olmazı" temsil etmektedir.
BTP neye talip olduğunun bilincindedir. Bu yolun bütün zorluklarının farkındadır. İftira, karalama, manipülasyolar, fakr-u zaruret ve çile, onu bekleyen tehlikelerden sadece bir kaçıdır. Ama unutmayalım ki; bu yol bağımsızlık ve onurlu yaşama giden çileli bir yoldur... Bu yol dikenlidir, çamurludur, tuzaklarla doludur ama nihayetinde bağımsızlık güneşi vardır. O güneşe erişilmeden, ne aydınlanmak, ne de ısınmak mümkündür. O güneşin aydınlığına erişmek BTP'nin kutsal idealidir.
Bu ideal uğrunda mücadele eden, bağımsızlığı gaye edinen, onurlarından asla taviz vermeyenlere selam olsun.
Bağımsızlık kavramının en özlü ve kısa tarifi; kendi kararlarını verebilmek ve hiçbir dış etki altında kalmadan uygulamaktır. Bu davranış özgür irade ile düşünebilmek, hiçbir kurum ve kuruluştan talimat almadan, doğru ya da yanlış, kendi kararlarını uygulama erkidir. Bağımlı hareketse; bu tarifin tam zıddı bir davranış biçiminin ortaya çıkmasıdır. Bu demektir ki, bağımsız olmama durumu, aynı zamanda bir efendiye kul olmak ve onun istek ve çıkarlarını tatbik etmektir ki; bu da köleliktir.
Bağımsızlık çok kıymetli bir o kadar da onurlu bir kavramdır. Onu elde etmek büyük gayret, mücadele ve çile gerektirir. Kısacası bağımsızlığa talip olanlar, karşılığında büyük bir bedel ödemeyi göze almalıdırlar.
Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde, bağımsızlığından ödün vermemiş, yani köle olmayı kabul etmemiştir. Çok tabiidir ki bu kutsal ideali uğrunda, ödediği bedelde büyük olmuştur. Vatan tuttuğu toprakları canından aziz kabul etmiş ve onu korumak uğruna "canı, cananı ve bütün varlığını" feda etmekten kaçınmayarak, bu kutsal değerlerden cüda kalmamıştır.
Bağımsızlığının korunabilmesi, tehlike arz ettiği zamanlarda; bilhassa iç ve dış düşmanların "tamam bu sefer işi bitirdik, bir daha Türkler belini doğrultamaz" dediği anda, hiç kimsenin, aklına gelmeyen bir vatan aşığı, bir alperen ortaya çıkar ve 'Türk asla esir olmaz' diye bağırır. Bu ses dosta güven, düşmana korku salar. Sonra bağımsızlık, onur ve çağlar boyu taşıdığı yüce değerleri korumak adına ser vermekten imtina etmeyen vatanseverler, o alperen, bilge kişinin etrafında saf tutarlar. Birler bin, binler yüzbin, yüzbinler milyonlara ulaşır.Umman olur kalabalıklar. Türk bağımsızlığına verdiği değerin yüceliğini bir defa daha cümle aleme göstermiştir. Okyanus ötelerinden, okyanus berilerinden, Vatikan'dan verilen talimatlar askıda kalmış, Müslüman Türk milleti bağımsızlık ve hayatiyetine kast edecek dahili ve harici bedhahlarının, planlarını boşa çıkarmıştır.
Bu kutsal gaye uğruna; bir alperen, bir bilge kişilik, bir ilim ve fikir adamı, kibirden uzak ama tarihi ve mensubu olduğu millet ve inançtan dolayı onurunu korumayı, hep en önde tutan, Bağımsız Türkiye fikrine aşık Prof. Dr. Haydar Baş, 'iş başa düştü' diyerek ayağa kalkmıştır. Bu öyle bir kalkıştır ki; iç ve dışta bağımsızlığımıza kast edecek bütün ihanet-i vataniye müteşebbisleri rahatsız olmuşlardır. Hep birlikte Bağımsız Türkiye Partisi'nin nasıl durdurulacağının planlarını uygulamaya sokmuşlardır. Bir yandan da ihanetlerine devam etmişlerdir. İşin en acı yönü; bu ihanet ve hıyanet çeteleri, iğrenç emelleri için yüce dinimizi tahrif ve tezyif etme gayretlerinden de geri kalmamışlardır. Bayrağımız, kültürümüz, ahlaki değerlerimiz, ortak tarih bilincimiz, aile yapımız ve daha nice kıymetlerimiz bu münafık güruhu tarafından fütursuzca kullanılmaktadır.
İşte bu toz duman arasında; bağımsızlığına aşık o iradenin ortaya çıkıp "Bağımsız Türkiye Partisi'ni" kurması ve kısa sürede teşkilatlanması, dosta sevinç ve güven, düşmanlara telaş ve korku vermiştir. Bağımsız Türkiye Partisi kurucuları, ihtirasları gereği değil, Türk milletinin ihtiyaçları doğrultusunda siyasete girmişlerdir. Kısacası BTP; talimat almak sureti ile hareket etmek zorunda olan siyasi partilerden de farklı bir ideal oluşumudur. Bu kutsal ideal "bağımsızlığın korunması"dır. Bu özellikleri ile BTP, mevcut bütün siyasi partilerden farklı bir kurumdur. O Türk milletinin bağımsız yaşamak aşkını temsil etmektedir. Kısacası o; "bağımsız Türk milletinin ta kendisidir." BTP bağımsızlığın tehlikeli olduğu anda ortaya çıkan, "Özgür iradenin" sigortası olan Kuvva-yı Milliye hareketidir. Türk milleti adına "olmazsa olmazı" temsil etmektedir.
BTP neye talip olduğunun bilincindedir. Bu yolun bütün zorluklarının farkındadır. İftira, karalama, manipülasyolar, fakr-u zaruret ve çile, onu bekleyen tehlikelerden sadece bir kaçıdır. Ama unutmayalım ki; bu yol bağımsızlık ve onurlu yaşama giden çileli bir yoldur... Bu yol dikenlidir, çamurludur, tuzaklarla doludur ama nihayetinde bağımsızlık güneşi vardır. O güneşe erişilmeden, ne aydınlanmak, ne de ısınmak mümkündür. O güneşin aydınlığına erişmek BTP'nin kutsal idealidir.
Bu ideal uğrunda mücadele eden, bağımsızlığı gaye edinen, onurlarından asla taviz vermeyenlere selam olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Bekaroğlu / diğer yazıları
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (48) / Yazı dizisi / 07.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006