Emre POLAT / SEYİR
MHP lideri ve Devlet Bahçeli'nin Pazar günkü erken seçim çıkışı, fırtına öncesi sessizliğini yaşayan Ankara'ya bomba gibi düştü. Bugüne kadar, "piyasalar etkilenmesin, uyum bozulmasın" diye her türlü tavize ve emrivakiye "eyvallah" diyen Bahçeli, dünkü beklenmedik çıkışıyla piyasaları bir anda altüst etti. Şimdiye dek "piyasa" diye "uyum" diye yediği tavizler boğazında kalmış oldu Bahçeli'nin.
Perşembe günü yapılan Ekonomi Zirvesi'nde "seçim 2004'te zamanında yapılacak" noktasında ortaklarıyla anlaşan ve bunu deklare eden Bahçeli için, 3 gün içerisinde çok önemli gelişmeler olmuş olacak ki, Bahçeli; kullanmanın hiç işine gelmediği ama başka çaresi kalmadığı için kullanmak zorunda kaldığı tek kartı, erken seçim kartını kullanmak mecburiyetini hissetti. Bahçeli'nin başka çaresi kalmamıştı. Bütün kartlar oynanmıştı demek yanlış olacak, çünkü Bahçeli uyguladığı pasif siyasetle eline hiç kart alamamıştı. Ve erken seçim kartını kullanarak, iki tarafı keskin bıçağı eline almak zorunda kaldı. Bu bıçak her halükarda MHP'yi kesecek...
AB'nin Türkiye'deki
derin devleti
Almanya'da buluşuyor
3 gün içerisinde MHP'nin tavırlarında 180 derecelik bir değişime neden olan en önemli gelişme; medya- iktidar- muhalefet üçgenini biraraya getiren Almanya toplantısıydı. Önceki gün Doğan Grubu'nun Almanya tesislerinin açılış töreninde ANAP lideri Mesut Yılmaz, DYP lideri Tansu Çiller ve AKP lideri Tayyip Erdoğan biraraya gelmişti. Bu açılışın, Avrupa Birliği'nin en büyük ülkesi Almanya'da yapılıyor olması ve ertesi günkü Doğan Grubu gazetelerinin, açılan tesisleri Avrupa Birliği'ne girişle özdeşleştirmesi oldukça dikkat çekiciydi.
Almanya'daki bu açılışta bir araya gelen Aydın Doğan, Mesut Yılmaz ve Tayyip Erdoğan'ın en önemli ortak özelliği Avrupa Birliği'ne kayıtsız şartsız teslimiyetleridir. Partisini ilk kurduğu günlerde Tayyip'i eleştiriyor gibi gözüken Aydın Doğan'ın Tayyip Erdoğan'ı Almanya'daki açılışa şeref konuğu olarak çağırması da önemle üzerinde durulması gereken başka bir konu... (öte yandan 1999 seçimlerinde Tansu Çilleri gözden çıkaran Doğan'ın son zamanlarda Tansu Çiller'e oynadığını da unutmayalım)
Avrupa Birliği'nin Türkiye'deki derin devletinin temsilcileri olarak da niteleyebileceğimiz medya- iktidar- muhalefet üçlüsünün Almanya toplantısında, AB'nin kalan yasalarının biran evvel çıkarılması üzerinde durulmuş ve bu bağlamda DYP lideri Tansu Çiller, Almanya eski başbakanı Kohl ile yaptığı görüşme neticesinde vardığı şu kanaati dile getirmiştir: " Almanya'da gördüm ki eğer birkaç ay içinde bazı yasalar çıkmazsa Türkiye, AB trenini kaçıracak."
AB'nin Türkiye derin devletinin bu telaşı; aralarındaki gönül birliğini hareket geçirmiş ve AB yasalarını bir an evvel çıkarabilmek uğruna MHP'yi dışarıda bırakan yeni hükümet formüllerini gündeme getirmiştir. Bu formüllere AKP ve DYP koşulsuz destek vereceğini belirtirken, ANAP da bu formüllerin kilit noktasındaki parti olarak, ortaklarını arkadan vuracak önerileri desteklemekten geri kalmamıştır. Bu derin devlet için AB'nin emrivakileri her şeyin üzerindedir. AB'nin bütün emrivakileri yerine getirilmeli ki, görevlerini yerine getirmiş olsunlar. AB, Türkiye'de medya, iktidar ve muhalefeti emri altına aldığını bu son ittifakla bir kez daha göstermiş oldu.
Bahçeli'nin tek derdi:
Siyasi geleceği
Almanya'da olup bitenler, Bahçeli'nin kulağına gelince, Bahçeli önce olayı kavrayamayıp, bir süre düşündü. Ertesi gün sadık dostu Ecevit kanadında da Hüsamettin Özkan senaryoları hız kazanıp, Rahşan Ecevit'in zorlamasıyla Başbakan ekranlarda Hüsamettin Özkan'ı gözden çıkardığını açıklayınca Bahçeli'nin korkuları artmaya başladı. Bahçeli, seçmen nazarında zaten dibe vurmuş olan kariyerinin, MHP'siz bir hükümetle seçime gidilmesiyle eksiye düşeceğinin farkına vardı ve elindeki tek kartı oynamak zorunda kaldı. Bahçeli'nin yapacağı başka bir şey yoktu. Çünkü elindeki tek kart, kendi sonunu da beraberinde getiren erken seçim kartıydı. Aslında Bahçeli'nin, Türkiye'nin geleceği diye bir sıkıntısı yoktu. Almanya'daki AB gönüllülerinin AB'nin emrettiği, "İdam, anadilde eğitim ve yayın yasalarını" bir an evvel çıkaralım telaşı Bahçeli'yi ilgilendirmiyordu bile. Bahçeli sadece kendisinin olmadığı bir hükümetle seçime gitmenin kendi siyasi geleceğindeki zararları hesap ederek bu manevrayı yapıyordu. Zaten Bahçeli, daha önce de, "bana dokunmadan AB yasalarını çıkarın" diyerek, Türkiye'nin AB'ye peşkeş çekilmesine sessiz kalacağını beyan etmişti. Bunu önceki gün katıldığı televizyon programında Ecevit de dile getirdi.
Bahçeli; MHP'siz bir hükümetle seçime gitmenin, kendi siyasi geleceğine vereceği zararı çok iyi hesap ediyordu ama Bahçeli'nin hesap edemediği önemli bir nokta vardı: "Türk halkı, bağımsızlığına darbe vurmaya çalışanları affetmeyeceği gibi, buna sessiz kalanları da affetmez."
MHP lideri ve Devlet Bahçeli'nin Pazar günkü erken seçim çıkışı, fırtına öncesi sessizliğini yaşayan Ankara'ya bomba gibi düştü. Bugüne kadar, "piyasalar etkilenmesin, uyum bozulmasın" diye her türlü tavize ve emrivakiye "eyvallah" diyen Bahçeli, dünkü beklenmedik çıkışıyla piyasaları bir anda altüst etti. Şimdiye dek "piyasa" diye "uyum" diye yediği tavizler boğazında kalmış oldu Bahçeli'nin.
Perşembe günü yapılan Ekonomi Zirvesi'nde "seçim 2004'te zamanında yapılacak" noktasında ortaklarıyla anlaşan ve bunu deklare eden Bahçeli için, 3 gün içerisinde çok önemli gelişmeler olmuş olacak ki, Bahçeli; kullanmanın hiç işine gelmediği ama başka çaresi kalmadığı için kullanmak zorunda kaldığı tek kartı, erken seçim kartını kullanmak mecburiyetini hissetti. Bahçeli'nin başka çaresi kalmamıştı. Bütün kartlar oynanmıştı demek yanlış olacak, çünkü Bahçeli uyguladığı pasif siyasetle eline hiç kart alamamıştı. Ve erken seçim kartını kullanarak, iki tarafı keskin bıçağı eline almak zorunda kaldı. Bu bıçak her halükarda MHP'yi kesecek...
AB'nin Türkiye'deki
derin devleti
Almanya'da buluşuyor
3 gün içerisinde MHP'nin tavırlarında 180 derecelik bir değişime neden olan en önemli gelişme; medya- iktidar- muhalefet üçgenini biraraya getiren Almanya toplantısıydı. Önceki gün Doğan Grubu'nun Almanya tesislerinin açılış töreninde ANAP lideri Mesut Yılmaz, DYP lideri Tansu Çiller ve AKP lideri Tayyip Erdoğan biraraya gelmişti. Bu açılışın, Avrupa Birliği'nin en büyük ülkesi Almanya'da yapılıyor olması ve ertesi günkü Doğan Grubu gazetelerinin, açılan tesisleri Avrupa Birliği'ne girişle özdeşleştirmesi oldukça dikkat çekiciydi.
Almanya'daki bu açılışta bir araya gelen Aydın Doğan, Mesut Yılmaz ve Tayyip Erdoğan'ın en önemli ortak özelliği Avrupa Birliği'ne kayıtsız şartsız teslimiyetleridir. Partisini ilk kurduğu günlerde Tayyip'i eleştiriyor gibi gözüken Aydın Doğan'ın Tayyip Erdoğan'ı Almanya'daki açılışa şeref konuğu olarak çağırması da önemle üzerinde durulması gereken başka bir konu... (öte yandan 1999 seçimlerinde Tansu Çilleri gözden çıkaran Doğan'ın son zamanlarda Tansu Çiller'e oynadığını da unutmayalım)
Avrupa Birliği'nin Türkiye'deki derin devletinin temsilcileri olarak da niteleyebileceğimiz medya- iktidar- muhalefet üçlüsünün Almanya toplantısında, AB'nin kalan yasalarının biran evvel çıkarılması üzerinde durulmuş ve bu bağlamda DYP lideri Tansu Çiller, Almanya eski başbakanı Kohl ile yaptığı görüşme neticesinde vardığı şu kanaati dile getirmiştir: " Almanya'da gördüm ki eğer birkaç ay içinde bazı yasalar çıkmazsa Türkiye, AB trenini kaçıracak."
AB'nin Türkiye derin devletinin bu telaşı; aralarındaki gönül birliğini hareket geçirmiş ve AB yasalarını bir an evvel çıkarabilmek uğruna MHP'yi dışarıda bırakan yeni hükümet formüllerini gündeme getirmiştir. Bu formüllere AKP ve DYP koşulsuz destek vereceğini belirtirken, ANAP da bu formüllerin kilit noktasındaki parti olarak, ortaklarını arkadan vuracak önerileri desteklemekten geri kalmamıştır. Bu derin devlet için AB'nin emrivakileri her şeyin üzerindedir. AB'nin bütün emrivakileri yerine getirilmeli ki, görevlerini yerine getirmiş olsunlar. AB, Türkiye'de medya, iktidar ve muhalefeti emri altına aldığını bu son ittifakla bir kez daha göstermiş oldu.
Bahçeli'nin tek derdi:
Siyasi geleceği
Almanya'da olup bitenler, Bahçeli'nin kulağına gelince, Bahçeli önce olayı kavrayamayıp, bir süre düşündü. Ertesi gün sadık dostu Ecevit kanadında da Hüsamettin Özkan senaryoları hız kazanıp, Rahşan Ecevit'in zorlamasıyla Başbakan ekranlarda Hüsamettin Özkan'ı gözden çıkardığını açıklayınca Bahçeli'nin korkuları artmaya başladı. Bahçeli, seçmen nazarında zaten dibe vurmuş olan kariyerinin, MHP'siz bir hükümetle seçime gidilmesiyle eksiye düşeceğinin farkına vardı ve elindeki tek kartı oynamak zorunda kaldı. Bahçeli'nin yapacağı başka bir şey yoktu. Çünkü elindeki tek kart, kendi sonunu da beraberinde getiren erken seçim kartıydı. Aslında Bahçeli'nin, Türkiye'nin geleceği diye bir sıkıntısı yoktu. Almanya'daki AB gönüllülerinin AB'nin emrettiği, "İdam, anadilde eğitim ve yayın yasalarını" bir an evvel çıkaralım telaşı Bahçeli'yi ilgilendirmiyordu bile. Bahçeli sadece kendisinin olmadığı bir hükümetle seçime gitmenin kendi siyasi geleceğindeki zararları hesap ederek bu manevrayı yapıyordu. Zaten Bahçeli, daha önce de, "bana dokunmadan AB yasalarını çıkarın" diyerek, Türkiye'nin AB'ye peşkeş çekilmesine sessiz kalacağını beyan etmişti. Bunu önceki gün katıldığı televizyon programında Ecevit de dile getirdi.
Bahçeli; MHP'siz bir hükümetle seçime gitmenin, kendi siyasi geleceğine vereceği zararı çok iyi hesap ediyordu ama Bahçeli'nin hesap edemediği önemli bir nokta vardı: "Türk halkı, bağımsızlığına darbe vurmaya çalışanları affetmeyeceği gibi, buna sessiz kalanları da affetmez."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012