Baş ağrılarında genetik faktör
Baş ağrılarının toplumda en sık görülen bir rahatsızlık olduğunu, söyleyebiliriz. İnsanlar bu konuda yeterli dozda bilgilendikçe, çözüme çok daha kısa sürede ulaşmaları mümkün olacaktır
19.10.2023 17:30:00 / Güncelleme: 19.10.2023 17:41:31
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





Baş ağrıları çoğu zaman geçici olan, önleyici tedbirler ile engellenebilen ve uygulanabilecek bazı doğal yöntemlerle de dindirilebilen bir rahatsızlıktır.
Baş ağrılarının toplumda en sık görülen bir rahatsızlık olduğunu, söyleyebiliriz. İnsanlar bu konuda yeterli dozda bilgilendikçe, çözüme çok daha kısa sürede ulaşmaları mümkün olacaktır.
"Baş ağrıları, uykusuzluk, aşırı uyku, stres, ilaçlar, beslenme ve göz sorunları nedeniyle sürekli veya aralıklı olarak ortaya çıkan, zonklama ve gerilme hissi yaşatan, şiddetli ya da hafif ağrılardır" diyen Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Turgut Karagöl, "Baş bölgesinde ağrıya duyarlı olan yerler kafa sinirleri, atardamar ve toplardamarlar, saçlı deri ve boyun kasları, deri, yüzeysel sinirler, sinüsler, dış kulak yolu ve kulak zarı, göz yuvarlağı ve çevresindeki yapılar, tükürük bezleri, dişlerimiz, çene eklemi, şah damarı ve onun dallarıdır. Ağrıya duyarlı bu yapılar etkilendiğinde, baş ağrıları ortaya çıkar.
Genel olarak baş ağrıları geçici olma eğiliminde olsa da hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.
Genellikle tüm insanlar hayatlarının bir döneminde bir defaya mahsus da olsa baş ağrısı yaşamışlardır. Baş ağrısı şiddetine göre insanın yaşam kalitesini etkileyebilir. Şiddetli baş ağrısı çeken çoğu insanın günlük işlerini yaparken zorluk çektiği görülebilir. Özellikle kadınlarda migren atakları, hastayı tamamen işlevsiz hale getirebilir... Bu açıdan baş ağrılarının arka plânını bilmek, rahatsızlıkla baş etmede çok yardımcı olacaktır.
Beynin kendisi ağrıya duyarsızdır; yani ağrı hissetmez. Beyin içerisinde olan hastalıklar çoğunlukla baş ağrısı nedeni değildir. Beyin zarı ve damarları ağrıya duyarlıdır, ağrıyı oluşturan temel yapılardır" dedi.
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Turgut Karagöl şunları söyledi:
"Hepimiz baş ağrılarımızın tanımlanmış bir nedeninin olmasını isteriz. Daha doğrusunu söylemek gerekirse kaçınabileceğimiz bir nedeni olsun isteriz. Sıklıkla bu neden aile hikâyesinde ortaya çıkar. Neredeyse her baş ağrısının bir ya da daha fazla olası tetikleyicisi varken aslında asıl neden genlerimizi de içine alır.
Genellikle ağrıyı en yakın negatif bir olay ile ilişkilendiririz. Bu; kötü bir gece uykusu, yaklaşan sınavın stresi, menstruel dönem veya hava değişimi olabilir. Ağrıyı tetikleyen şeyleri bulmak için hem kendimiz hem de doktorlarımız çalışır. Sıklıkla herkes şu şekilde düşünür: "nedeni" ortadan kaldır ve baş ağrısı atakları dursun. Bazen internete girip "neden" hakkında bilgi almaya çalışırız. Bu sayede baş ağrısı için "bilinen" bazı tetikleyicilerin listesini elde edebiliriz. Liste uzundur.
Hâlbuki olay basitçe nedenleri bulmakla sınırlı değildir olayın arka planına kökenine inmemiz gerekir.
Baş ağrısı aslında günlük yaşamımızda ruh beden dengesini etkileyen olumsuz bir durumla hemen ilk planda kendini göstermeye başlayabilir, yani çok basit bir stres ya da karşılanmayan bir talep ya da uykusuz geçen gece ya da günlük su tüketimindeki azlık,
baş ağrısını tetikleyici bir unsur olarak görülebilirse de, altta yatan asıl neden bu değildir. Altta yatan asıl neden, genlerden gelen genetik yatkınlıkla beraber ruh ve beden dengesini bozulmasıdır. Birçok insan bu tetikleyicilerle karşılaşsa bile baş ağrısı yaşamaz. Ağrı eşiği düşüktür diye tanımlanabilse de, temelde genlerden gelen güçlü bir ağrıya direnç yapısı vardır. Ancak bunu genel fonksiyonel ağrılar için söyleyebiliyoruz; fonksiyonel olmayan ciddi nedenlere bağlı baş ağrıları için aynı şeyi söyleyemeyiz yani örneğin kafa travması, bir enfeksiyon, bir tümör varlığında, bu söz konusu değildir.
Başarılarının tedavisine giden süreçte, öncelikle bunu düşünmemiz gerekiyor.
Yani genetik olarak güçlü genlere sahip insanlarda baş ağrısı eşiği düşük olmaz. Ve kolay kolay baş ağrısı yaşamazlar. Baş ağrısının önüne geçebilmek için en evvel yapılması gereken en önemli iş, düzenli bir hayat yaşamaktır. Yeme içme, yatma, kalkma saatlerini düzenli olması, çok önemli bir günlük baş ağrısı önleyici uygulamadır.
Bazı hastaların baş ağrıları karşısında hemen doktorundan MR istemesi de büyük bir yanlıştır. MR istemek psikolojik olarak hastalığı gözde büyütür, çok basitçe giderilebilecek bir konuyu, hastanın gözünde büyük bir olay haline getirir. Psikolojik olarak ağrının artışına katkı sağlar. Ayrıca kendi kafasına göre hastalarımızın katkı maddesi veya ağrı kesicileri de sık sık kullanmaları da doğru değildir. Bu durum başka bir rahatsızlığı da beraberinde getiriyor; ilaç bağımlılığını…
Özetle baş ağrısı olduğunda baş ağrısının başka şikâyetlerle beraber ve hayatında hiç görmediği bir şekilde gelmesi durumunda, doktora gitmeleri tarafımızdan önerilmektedir. Ciddi bir rahatsızlığın habercisi olması açısından, bu önemlidir ancak genelde baş ağrılarının genelinde, temeli genetik zeminde psikososyal nedenlere dayanır. Bu arenada özellikle konuyu irdelemek büyük önem kazanmaktadır."
Baş ağrılarının toplumda en sık görülen bir rahatsızlık olduğunu, söyleyebiliriz. İnsanlar bu konuda yeterli dozda bilgilendikçe, çözüme çok daha kısa sürede ulaşmaları mümkün olacaktır.
"Baş ağrıları, uykusuzluk, aşırı uyku, stres, ilaçlar, beslenme ve göz sorunları nedeniyle sürekli veya aralıklı olarak ortaya çıkan, zonklama ve gerilme hissi yaşatan, şiddetli ya da hafif ağrılardır" diyen Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Turgut Karagöl, "Baş bölgesinde ağrıya duyarlı olan yerler kafa sinirleri, atardamar ve toplardamarlar, saçlı deri ve boyun kasları, deri, yüzeysel sinirler, sinüsler, dış kulak yolu ve kulak zarı, göz yuvarlağı ve çevresindeki yapılar, tükürük bezleri, dişlerimiz, çene eklemi, şah damarı ve onun dallarıdır. Ağrıya duyarlı bu yapılar etkilendiğinde, baş ağrıları ortaya çıkar.
Genel olarak baş ağrıları geçici olma eğiliminde olsa da hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.
Genellikle tüm insanlar hayatlarının bir döneminde bir defaya mahsus da olsa baş ağrısı yaşamışlardır. Baş ağrısı şiddetine göre insanın yaşam kalitesini etkileyebilir. Şiddetli baş ağrısı çeken çoğu insanın günlük işlerini yaparken zorluk çektiği görülebilir. Özellikle kadınlarda migren atakları, hastayı tamamen işlevsiz hale getirebilir... Bu açıdan baş ağrılarının arka plânını bilmek, rahatsızlıkla baş etmede çok yardımcı olacaktır.
Beynin kendisi ağrıya duyarsızdır; yani ağrı hissetmez. Beyin içerisinde olan hastalıklar çoğunlukla baş ağrısı nedeni değildir. Beyin zarı ve damarları ağrıya duyarlıdır, ağrıyı oluşturan temel yapılardır" dedi.
Baş ağrısının pek çok nedeni var
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Turgut Karagöl şunları söyledi:
"Hepimiz baş ağrılarımızın tanımlanmış bir nedeninin olmasını isteriz. Daha doğrusunu söylemek gerekirse kaçınabileceğimiz bir nedeni olsun isteriz. Sıklıkla bu neden aile hikâyesinde ortaya çıkar. Neredeyse her baş ağrısının bir ya da daha fazla olası tetikleyicisi varken aslında asıl neden genlerimizi de içine alır.
Genellikle ağrıyı en yakın negatif bir olay ile ilişkilendiririz. Bu; kötü bir gece uykusu, yaklaşan sınavın stresi, menstruel dönem veya hava değişimi olabilir. Ağrıyı tetikleyen şeyleri bulmak için hem kendimiz hem de doktorlarımız çalışır. Sıklıkla herkes şu şekilde düşünür: "nedeni" ortadan kaldır ve baş ağrısı atakları dursun. Bazen internete girip "neden" hakkında bilgi almaya çalışırız. Bu sayede baş ağrısı için "bilinen" bazı tetikleyicilerin listesini elde edebiliriz. Liste uzundur.
Hâlbuki olay basitçe nedenleri bulmakla sınırlı değildir olayın arka planına kökenine inmemiz gerekir.
Baş ağrısı aslında günlük yaşamımızda ruh beden dengesini etkileyen olumsuz bir durumla hemen ilk planda kendini göstermeye başlayabilir, yani çok basit bir stres ya da karşılanmayan bir talep ya da uykusuz geçen gece ya da günlük su tüketimindeki azlık,
baş ağrısını tetikleyici bir unsur olarak görülebilirse de, altta yatan asıl neden bu değildir. Altta yatan asıl neden, genlerden gelen genetik yatkınlıkla beraber ruh ve beden dengesini bozulmasıdır. Birçok insan bu tetikleyicilerle karşılaşsa bile baş ağrısı yaşamaz. Ağrı eşiği düşüktür diye tanımlanabilse de, temelde genlerden gelen güçlü bir ağrıya direnç yapısı vardır. Ancak bunu genel fonksiyonel ağrılar için söyleyebiliyoruz; fonksiyonel olmayan ciddi nedenlere bağlı baş ağrıları için aynı şeyi söyleyemeyiz yani örneğin kafa travması, bir enfeksiyon, bir tümör varlığında, bu söz konusu değildir.
Tedavide öne çıkan uygulamalar
Başarılarının tedavisine giden süreçte, öncelikle bunu düşünmemiz gerekiyor.
Yani genetik olarak güçlü genlere sahip insanlarda baş ağrısı eşiği düşük olmaz. Ve kolay kolay baş ağrısı yaşamazlar. Baş ağrısının önüne geçebilmek için en evvel yapılması gereken en önemli iş, düzenli bir hayat yaşamaktır. Yeme içme, yatma, kalkma saatlerini düzenli olması, çok önemli bir günlük baş ağrısı önleyici uygulamadır.
Bazı hastaların baş ağrıları karşısında hemen doktorundan MR istemesi de büyük bir yanlıştır. MR istemek psikolojik olarak hastalığı gözde büyütür, çok basitçe giderilebilecek bir konuyu, hastanın gözünde büyük bir olay haline getirir. Psikolojik olarak ağrının artışına katkı sağlar. Ayrıca kendi kafasına göre hastalarımızın katkı maddesi veya ağrı kesicileri de sık sık kullanmaları da doğru değildir. Bu durum başka bir rahatsızlığı da beraberinde getiriyor; ilaç bağımlılığını…
Özetle baş ağrısı olduğunda baş ağrısının başka şikâyetlerle beraber ve hayatında hiç görmediği bir şekilde gelmesi durumunda, doktora gitmeleri tarafımızdan önerilmektedir. Ciddi bir rahatsızlığın habercisi olması açısından, bu önemlidir ancak genelde baş ağrılarının genelinde, temeli genetik zeminde psikososyal nedenlere dayanır. Bu arenada özellikle konuyu irdelemek büyük önem kazanmaktadır."
YENİ MESAJ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.