Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen son ses kayıtlarında Bilal Erdoğan babasına cemaatin ağababalarına operasyon yapılması gerektiğini söylüyor. Tayyip Erdoğan'ın ise fazlasıyla temkinli ve tedirgin olduğu gözleniyor. Başbakan Erdoğan ve ailesinin Pensilvanya'daki yapı ile ilişkilerinin tüm şifrelerini ise iki gün önce yayınlanan başka bir ses kaydı ortaya koyuyor. Tayyip Erdoğan olduğu iddia edilen kişi, oğlu olduğu iddia edilen kişiye savcı Zekeriya Öz'ü kendisine Hamdi Topçu'nun getirdiğini, bu sebepten onunla görüşmesi gerektiğini söylerken, Bilal Erdoğan ise oldukça şaşkın bir şekilde Öz'ü kastederek "o da onlardanmış" şeklinde bir cümle kuruyor. Bu kayıtlar Başbakan Erdoğan ve ailesinin Pensilvanya yapısına karşı tamamen savunmasız bir şekilde yürüdüğünü, yapının kendi yakınlarındaki kişilere ne derece nüfuz ettiği hakkında en ufak bir fikre sahip olmadığını gözler önüne seriyor. Başbakan Erdoğan'ın paralel yapı ile ilgili yapayalnız olduğunu, etrafında güvenecek hiç kimsesinin olmadığını tespit edebilmek için kâhin falan olmaya gerek yok. Hatırlarsanız, Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde katıldığı bir canlı yayında program sunucusu Mustafa Karaalioğlu, paralel yapıya "cemaat" deyince bastı fırçayı. Karaalioğlu'na "neden cemaat diyorsun, örgüt desene, neden korkuyorsun" tarzında çıkışan Başbakan Erdoğan yalnızlığını ve etrafının nasıl kuşatıldığını da itiraf etmiş oldu. En yakınında gördüğü bakanından gazetecesine, danışmanından korumasına, belediye başkan adayından vekiline varıncaya kadar herkesin paralel yapının etkisi ve tehdidi altında olduğundan şüphesi yok Erdoğan'ın. Öyle ki, Karaalioğlu'nun paralel örgüte "cemaat" demesinin ardından gerçekten de Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği bir "korku" olduğu yönünde ciddi söylentiler mevcut. Karaalioğlu'nun AKP iktidarından önce kooperatif taksitini ödeyemeyen biri iken, bugün onlarca lüks daire ve mülk sahibi olduğu ve bunlarla ilgili kayıtların arşivde tehdit sopası olarak bekletildiği iddiaları Başbakanın da kulağına gelmiş olmalı. Ama bugün burada AKP ve Başbakan Erdoğan için çok daha vahim bir ilişkiden bahsedeceğim. Ki bu ilişki iddia değil gerçek ve Başbakan Erdoğan'ın siyasi kariyeriyle doğrudan ilintili. Önce şöyle bir soru ile başlayalım: Başbakan Erdoğan için 30 Mart seçimlerinde en önemli iki şehir neresi? Tabi ki İstanbul ve Ankara. Peki bu iki önemli şehrin belediye başkan adaylarının, bugün Erdoğan için hayat memat meselesi durumunda olan ve her mitinginin, her konuşmasının ana gündemini işgal eden Paralel yapıya dair tek satır beyanlarını duydunuz mu? Kocaman bir hayır! Önceki gün Ankara adayı Gökçek'e paralel yapıya dair soru canlı yayında yöneltilince cevap verir diye bekledim. Ama o da "ben bilmem Başbakan bilir" diyerek, Hakan Şükür vari "ben bilmem abilerim bilir" kıvamında komik ve duruşsuz bir cevap verdi. Gökçek'in paralel yapıya dair ilişkileri, oğlunun kanalında işine son veremediği Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi noktasından daha net anlaşılıyor. Ortalığa saçılan bir iki kayıt (bilboardlara CHP reklam afişleri gibi) Gökçek'in bu suskunluğunun sebebi değil. Tam aksine "elimizdekilerin ağırlığını ve vahametini sen tahmin et" cinsinden bir sopa ucu niteliğinde bu kayıtlar. Ama Başbakan için hayat memat meselesi durumundaki İstanbul için durum AKP ve Başbakan için oldukça karanlık ve çıkmaz sokak. Çünkü Kadir Topbaş ile Paralel yapı ilişkileri "kaset-tehdit" kıvamının çok çok fevkinde bir aile meselesi. Evet aile meselesi, çünkü Topbaş'ın kızı paralel yapının en kritik isimlerinden olan Ömer Faruk Kavurmacı ile evli. Yani halkımızın anlayacağı dille anlatırsak Kadir Topbaş ile paralel yapı dünür. Topbaş'ın damadı Paralel yapı, Paralel yapının gelini Topbaş'ın kızı. Kavurmacı ailesi ile paralel yapı ilişkisi de öyle sıradan değil. Kavurmacı ailesi Pensilvanya'nın en güvendiği isimlerin başında geliyor. Hatta Pensilvanya'nın Türkiye'de bazı yerlere aktaracağı mesajlar Kavurmacı ailesi üzerinden yapılıyor. (Bu konuda hükümet gazetesi Sabah'ın "http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/01/31/hakan-sukurun-tansiyonu-firladi" haberine bakılabilir.) Şimdi asıl sorularımızı soralım. Ortada böyle bir akrabalık ilişkisi kurulan Topbaş'ın İstanbul adaylığı Tayyip Erdoğan'a rağmen mi gerçekleşti? Tayyip Erdoğan Gülen'le ilişkisini bilmesine rağmen Topbaş'ın adaylığına neden rıza göstermek zorunda kaldı? Topbaş Erdoğan'a kendini aday yapması için herhangi bir şantajda bulundu mu? 17-25 Aralık operasyonlarında listede yer almasına rağmen Topbaş'ın ismi sonradan mı çıkarıldı? Bu soruların cevaplarını en iyi bilecek iki kişi var: Erdoğan ve Topbaş. Başbakan Erdoğan'ın işi İstanbul ve Ankara'da oldukça zor. Kendi siyasi kariyerinin bağlı olduğu İstanbul'da her iki ihtimalde de kaybeden olacağının çok iyi farkında.
Emre Polat / diğer yazıları
- Çok özledim / 24.02.2021
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014