Başbakan Erdoğan, Almanya'da bir kapalı salon toplantısındaki, Berlin Büyükelçimiz'i azarlama ve yuhalatma eylemiyle kendisini aşmıştır!
Salonda Almanya'da yaşayan Türkler bulunmakta, ağırlığın da "muhafazakâr" kişilerde olduğu görülmektedir. Ve Başbakan bir şikâyet "alır". Gelen şikâyet, konsolosluklara türbanlı kadınların alınmadığı ve resmi belgeler için "başı açık" fotoğraf istendiği şeklindedir.Başbakan soruyu alır almaz parlar ve yanda bulunan Türkiye Cumhuriyeti'nin Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik'e dönerek ağır azarlama tonuyla, suçlu öğrencinin ifadesini alan okul müdürü tarzıyla söz verir.Büyükelçi, uygulamanın yönetmelik ve talimatlara göre yapıldığını, yurt dışı temsilciliklerinde bu konularda kendi başlarına uygulama yapmalarının söz konusu olmadığını söylemeye çalışır...***Bu olayda en başta Başbakan'ın Dışişleri Bakanlığı'nın çalışma tarzıyla, konsolosluk ve büyükelçiliklerin görev alanlarıyla ilgili bir bilgisi bulunmadığı görülüyor.Büyükelçiler bulundukları ülkede Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eder ve her düzeyde diplomatik ilişkileri yürütürler. Konsolosluklar ise o ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarıyla uğraşmakla, vatandaşların kendi ülkeleriyle ilgili bağlantılarını sürdürmekle, onlara her konuda yardımcı olmakla görevlidir.Başbakan bilmiyor ki, pasaportlara hangi nitelikte fotoğraf konulacağı konusunda Büyükelçi'nin herhangi bir müdahalesi olamaz. Ayrıca konsolosluklar, tamamen Ankara'dan aldıkları talimatlara göre davranmakla yükümlüdür.Başbakan büyükelçilik ve konsoloslukların görevlerinin farklı olduğunu bilmiyor!Ayrıca da ziyarette bulunduğu ülkede Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na sürekli olarak "refakat etme" görevi bulunan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi'ni, üstelik sorumlu olmadığı bir konuda, üstelik kalabalık bir salon toplantısında ve hiçbir şekilde; azarlama hakkı yoktur. Başbakan büyükelçiyi azarlayınca da salondan protesto seslerinin gelmesi kadar doğal bir şey olamaz.***Başbakan'ın yaptığı cahilliğin de "ayıp" kavramının da ötesine geçmektedir. Hiçbir başbakanın kendi ülkesinin büyükelçisini küçük düşürme hakkı olamaz.Bu olay televizyon ekranlarından herkesin bilgisine ulaştı. Herhalde Dışişleri Bakanı'nın bilgisine de ulaşmıştır. Herhalde bir Dışişleri Bakanı bu olayı öğrenir öğrenmez gereğini yapacak ve bunu halka duyuracaktır. Okay Gönensin/ Vatan
Salonda Almanya'da yaşayan Türkler bulunmakta, ağırlığın da "muhafazakâr" kişilerde olduğu görülmektedir. Ve Başbakan bir şikâyet "alır". Gelen şikâyet, konsolosluklara türbanlı kadınların alınmadığı ve resmi belgeler için "başı açık" fotoğraf istendiği şeklindedir.Başbakan soruyu alır almaz parlar ve yanda bulunan Türkiye Cumhuriyeti'nin Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik'e dönerek ağır azarlama tonuyla, suçlu öğrencinin ifadesini alan okul müdürü tarzıyla söz verir.Büyükelçi, uygulamanın yönetmelik ve talimatlara göre yapıldığını, yurt dışı temsilciliklerinde bu konularda kendi başlarına uygulama yapmalarının söz konusu olmadığını söylemeye çalışır...***Bu olayda en başta Başbakan'ın Dışişleri Bakanlığı'nın çalışma tarzıyla, konsolosluk ve büyükelçiliklerin görev alanlarıyla ilgili bir bilgisi bulunmadığı görülüyor.Büyükelçiler bulundukları ülkede Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eder ve her düzeyde diplomatik ilişkileri yürütürler. Konsolosluklar ise o ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarıyla uğraşmakla, vatandaşların kendi ülkeleriyle ilgili bağlantılarını sürdürmekle, onlara her konuda yardımcı olmakla görevlidir.Başbakan bilmiyor ki, pasaportlara hangi nitelikte fotoğraf konulacağı konusunda Büyükelçi'nin herhangi bir müdahalesi olamaz. Ayrıca konsolosluklar, tamamen Ankara'dan aldıkları talimatlara göre davranmakla yükümlüdür.Başbakan büyükelçilik ve konsoloslukların görevlerinin farklı olduğunu bilmiyor!Ayrıca da ziyarette bulunduğu ülkede Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na sürekli olarak "refakat etme" görevi bulunan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi'ni, üstelik sorumlu olmadığı bir konuda, üstelik kalabalık bir salon toplantısında ve hiçbir şekilde; azarlama hakkı yoktur. Başbakan büyükelçiyi azarlayınca da salondan protesto seslerinin gelmesi kadar doğal bir şey olamaz.***Başbakan'ın yaptığı cahilliğin de "ayıp" kavramının da ötesine geçmektedir. Hiçbir başbakanın kendi ülkesinin büyükelçisini küçük düşürme hakkı olamaz.Bu olay televizyon ekranlarından herkesin bilgisine ulaştı. Herhalde Dışişleri Bakanı'nın bilgisine de ulaşmıştır. Herhalde bir Dışişleri Bakanı bu olayı öğrenir öğrenmez gereğini yapacak ve bunu halka duyuracaktır. Okay Gönensin/ Vatan
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.