Pazar günü Bağımsız Türkiye Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nın tertip ettiği iftar programına davetliydik. İftar programı İstanbul'un en büyük salonlarından birinde gerçekleşti. En az ikibin kişilik böyle dev bir salondaki iftara, 4 binden fazla İstanbullunun gelmiş olması, davete icabetin fazlasıyla gerçekleştiğinin göstergesiydi. Tabi salonun kapasitesinin iki katından fazla insanın böyle bir davete icabet etmesindeki sebep BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş beyi yakından görebilmek, onu dinleyebilmekti. İftar bahaneydi, çünkü gelenlerin yarıdan fazlası iftarlarını bir hurma ile açıp Baş'ın yapacağı konuşmayı pür dikkat dinlemek üzere ayakta bekliyordu. Prof. Dr. Baş'a gösterilen sevgi seli, davetlilerin 1 saat boyunca Prof. Dr. Baş'ı nefes almadan dinlemeleri ve konuşmanın her bir başlığına verilen tepkilerle ortaya çıkıyordu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Türkiye'de olup bitenlere getirdiği yorumlar, ülkemizin geleceğine dair ortaya koyduğu projeler ve hepsinden önemlisi milletle yakaladığı ortak frekans farkını hemen ortaya koyuyordu. Baş, adeta bir doktordu ve ülkenin içinde bulunduğu derin rahatsızlıkları ve hastalıkları teşhisle işe başlıyordu. Teşhis aşamasından sonra tedavinin nasıl olacağını ortaya koyuyordu. Elinde, yılların birikimiyle meydana getirdiği ve dünyanın onayladığı (İstanbul ve Bakü kongreleriyle) Milli Ekonomi Modeli gibi tarihi bir reçete bulunuyordu Baş'ın. Ve bu reçete sadece Türkiye'yi değil, dünyayı iyileştirip ayağa kaldıracak bir etkiye ve güce sahipti. Milletimizin, ağırlıklı olarak ekonomiye dair görüşlerin ortaya konulduğu böyle bir esere ve teze sahip çıkıp, tezin her bir başlığını ezbere biliyor olması, Baş'ın ve tezinin farkını ortaya koyar nitelikteydi. Düşünsenize, 70 yaşında bir dede, Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni bizlere anlatıyor; paranın tanımını, tüketim eksenli analizleri ve diğer konu başlıklarını adeta kendi yazmış gibi rahatlıkla savunabiliyordu. Salonda gördüğümüz her kesimden insan; yaşlısından gencine, kadınından erkeğine, esnafından ev hanımına, işadamından işçisine varıncaya kadar bu modelin en ince ayrıntılarına vâkıftı. İşte BTP lideri Baş'ın milletle kurduğu frekans da buydu...Aynı dili konuşuyorlar, aynı duyguları yaşıyorlar ve aynı idealleri paylaşıyorlar. Hepsinden önemlisi aynı vatanın evlatları ve bu vatanın geleceği için kaygılanıyorlar. Hepsi vatansever, hepsinde gelecek ve memleket endişesi hakim. Devleti, milleti, askeri, dini, kültürü ayrım gözetmeksizin sahiplenip, kucaklıyorlar...Salona gelenlerin neredeyse tamamı Baş'la ilk kez aynı ortamda bulunuyor olmasına rağmen, Baş'ın bütün söylediklerine, sanki günler öncesinden çalışmış gibiydiler. Hepsi Baş'ın tespit, tenkit ve projelerini biliyor ve ona göre de alkışlıyorlardı.BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye siyaset arenasında bugüne kadar görmediğimiz, çok farklı bir lider. Duruşuyla, sözleriyle ve milletle kurduğu bu derin frekansla birlikte karşımızda çok farklı bir lider, farklı bir siyaset adamı vardı. Ülkede bütün siyasetçiler konuşuyor ama Baş'ın söylediklerini söyleyen tek bir siyasetçi, akademisyen ve medya mensubu görmeniz mümkün değil. Mesela, Büyükanıt Paşa'nın Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmaya dair Baş'ın yaptığı tespitler gerçekten tarihi geçecek nitelikteydi. Baş, ülkenin içişlerine AB'nin en sıradan memurunun ve ABD'nin sıradan komiserlerinin müdahale edip, burnunu soktuğu bir ortamda, Anayasal görevi bu devleti korumak ve kollamak olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en tepedeki temsilcisinin ülke meseleleriyle ilgili yaptığı tespitlerin gayet normal olduğunu ve bu konuşmayı eleştirenlerin AB ve ABD komiserlerine neden ses çıkaramadıklarını haklı olarak sorguluyor. Ülkenin içinde bulunduğu bu vahim manzarada, tek kurtuluşun birlik ve beraberlik olduğunun altını özellikle çizen Baş; devlet-millet, sivil-asker kaynaşmasının zaruretini özellikle vurguluyor. Bu siyasi olgunluk ve firasetin sahibinin en önemli özelliklerinden bir tanesi de, sırtını sadece ve sadece Türk milletine dayamış olması. Gittiği her ilde, katıldığı her toplantıda bunu üzerine basa basa vurguluyor Baş: "Ben Atlantik ötesinden değil, sizlerden icazet almak üzere geldim."Millet de kendinden olana, icazeti kendinde arayana ve kendi için mücadele edene sonuna kadar sahip çıkıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012