Gazze'de Müslüman kanı oluk oluk akıyor. Yandaş medya bön bön bakıyor.Belki, niye öyle söylüyorsun kardeşim, yandaş medyanın neredeyse bütün sayfaları İsrail zulmünden ve bu zulüm karşısında Başbakanın kükremesinden geçilmiyor, diyecektir.İyi de, "gazetecilik" bütün dünya televizyonlarının cümle âleme naklen gösterdiği İsrail vampirliğini her sayfadan tekrar etmek ve bu tekrarların arasına Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy toplamak için meydan meydan gezen Başbakanın gürlemelerini serpiştirmek değil ki..Gazetecilik, "Gürleyen ve Kükreyen" Erdoğan ve hükümetinin İsrail'e, hem de "Wan münit"ten sonra verdiği pek çok desteği niye kesmediğini ve oğlunun İsrail'e, gemicikleri ile stratejik malzeme taşımasına niye son verdirmediğini gündem etmektir?Asıl gazetecilik meselâ Erdoğan'a, "Türk mahkemeleri Mavi Marmara'da onlarca Türk'ü öldüren ve pek çoğunu da yaralayan İsrailli komutanlar için niye kırmızı bülten hazırlayıp İnterpol'e verme cesareti gösteremiyorsun?" diye sormaktır, sorabilmektir.Asıl gazetecilik, "Ey Başbakan, konuşurken mangalda kül bırakmıyorsun amma iş icraata gelince kılın kıpırdamıyor. Meselâ, Kürecik'te kurulan NATO radarları İsrail'i koruyor, Kürecik senin topraklarında değil mi, o günlerde, 'Türkiye NATO toprağıdır' demiştin, yoksa buna gerçekten inanıyor musun? Türkiye NATO toprağı ise, siz de Türk milletinin Başbakanı değil NATO'nun valisi mi oluyorsunuz?" diye sigaya çekebilmektir! Gazze halkının yanında laf kalabalığı ile olunmaz, işte bu işleri yaparak olunur.Ve "Gazeteciyim" diyebilmek için, IŞİD teröristlerinin kaçırdığı konsolosluk görevlilerinin akıbetini her gün sormak, Türk toprağı Musul Konsolosluğu'nu işgal edip Konsolosluğu bölgedeki ana karargâh olarak kullanan militanlar için, "Vatan toprağını niye korumuyorsun, yoksa Türk konsolosluk toprakları da NATO toprağı mı oldu?" sorusunu manşete döşeyebilmektir?Sayfalarını İsrail'in Gazze barbarlığı ile doldurup araya ustaca Erdoğan propagandası yerleştirenlerin gazeteciliği, "İstanbul'daki su kıtlığının arkasında muslukları kasten açık bırakan Geziciler" haberleri yapmak ve IŞİD'in Musul baskını bile parelel yapıya bağlamak, bu kadar?İşte böyle bir Türkiye'de..Basın ilân kurumu, "Basın ahlakı ilkelerine uymadıkları" gerekçesi ile iki gazeteye birer gün "reklâm vermeme" cezası kesmiş. RÜTÜK de, Meltem Yayın Gurubu'nu, bitkisel ürün tanıtımlarını bahane ederek tarihte misli görülmemiş maddi cezalarla susturmak için elinden geleni yapmamış mıydı? Oysa Türkiye'de sabahtan akşama balın kilosu bir liradan (1 TL) yıllardır satılıyor, yanında bir de takı seti hediye ediliyor, çekilişle Mercedes otomobil veriliyor, onlara hiç ses çıkartan yok? Bu ne biçim bal ki, verdikleri ile birlikte bir kilosu 250 gram şekerden bile ucuza geliyor?!Evet, "Basın İlân Kurumu" tutmuş "Meslek ilkeleri" demiş ve iki gazeteye "Reklâm vermeme cezası" kesmiş..Erdoğan'ın hitap tarzı ile biz de diyoruz ki:"-Yahu, basında ilke mi kaldı Allah aşkına?.."Siz şu cezanın sebebini "Basın Ahlak ilkelerine uymamak" olarak göstereceğinize, "Erdoğan'ın ayıplarını yüzüne vurma cezası" deseniz .. Biz de, "Türkiye'de işleri yanlış olsa da, sözleri doğru olan kurumlar da varmış" desek, daha iyi olmaz mı?
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015