AKP hükümeti kurmayları ve yandaşları, Türk milletine biçtikleri Başkanlık Sistemi kefenini, halka hazmettirmek için ABD Başkanlık modeline endeksliyorlar.
Bu anlayış, usul ve esastan batıldır.
Amerikan milleti diye bir millet yoktur.
Adı üstünde, birleşik devletlerdir.
ABD gibi millet olamamış toplulukların sığındıkları limandır Başkanlık Modeli.
Uniter yapı ve ulus devlet ise, Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifadesiyle, toplumların ulaşmak istedikleri ideal modeldir.
Türk milleti, böyle bir ideal modeli, üniter devlet yapısını benimsemiştir.
Anayasa’nın 2. Maddesi şöyledir:
“Türkiye Cumhuriyeti… demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Anayasa’nın 3. Maddesi şöyle:
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür”
Üniter devlet demek, işte böyle bir bölünmez bütün devlet demektir.
Başkanlık Sistemi ile parçalanmak veya ortadan kaldırılmak istenen bu “bölünmez bütünlük”tür.
Anayasa 4. Maddesi ise şöyle diyor: “Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Başkanlık Sistemi tartışmaları ve çalışmaları, bu bağlamda devletin temeline dinamit yerleştirmek, Anayasa’yı baştan ihlal etmektir.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti ise ve Anayasa geçerli ise, Başkanlık Sistemi usul ve esastan batıldır, Anayasa’yı yok saymaktır.
Türk milleti, bir millettir… Tarihi bir, örfü bir, dini bir, dili bir, medeniyeti bir, asırlar boyunca aynı sevinç, aynı kader ve aynı kederle yoğrulmuş tek millettir.
M. Kemal Atatürk, Lozan görüşmelerinde Kürtleri azınlık statüsüne oturtarak ayırmak ve bölmek isteyen Amerikan delegelerine, İsmet Paşa riyasetinde “Türkiye’de Müslüman olan herkes Türk milletidir, tek millettir. Kürtler de Müslümandır, asla azınlık değillerdir. Azınlıklar, ancak gayr-ı müslim olanlardır” diyerek rest çekmiştir.
M. Kemal, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bütünlüğünü, işte bu “İslam esaslı Türk milleti tanımı” üzerine yükseltmiştir. Üniter yapı, yani bölünmez bütünlük de bu esasa oturtulmuştur.
Bugün Başkanlık Sistemi manevralarıyla son vuruş yapılmak istenen hedef, Vatikan’ın dinlerarası diyalog furyasıyla çökertilemeyen bu “İslam esaslı Türk milleti”dir.
M. Kemal, Lozan Anlaşmasına endeksli 30 Ocak 1923’te yaptığı 19 maddelik Mübadele Mukavelesiyle, Balkanlardaki “Müslüman Türk”leri Türkiye’ye almış, buna mukabil Türkiye’deki gayr-ı müslim azınlıkları Balkanlara göndermiştir.
1923-1938 arasındaki dönemde Bulgaristan’dan 180.979, Yugoslavya’dan 111.273 ve Romanya’dan 113.760 göçmen Türkiye’ye gelmiştir. Bu dönemin başında ise Yunanistan’dan 350 bin civarında mübadil gelmiştir (Bkz. Atatürk Döneminde Balkan Göçmenlerinin İskân Çalışmaları (1923-1938), Doç. Dr. Önder Duman, Ankara Ünv. Türk İnkılâp Tarihi Enst. Atatürk Yolu Dergisi, sy. 43, Bahar 2009, s. 473-490).
Prof. Dr. Haydar Baş bey, yıllardan beri işte bu birlik esasını ve Türk milletinin varoluş gerçeğini hatırlatmaktadır.
Bugün Başkanlık Sistemi çalışmaları ve tartışmaları, Türkiye’nin bu üniter yapısını bozmaya ve Türk milletini bölüp parçalamaya teşebbüstür.
Yarın, konuyu Amerikan milleti diye bir millet olmayışı bağlamında ele alalım…
Bu anlayış, usul ve esastan batıldır.
Amerikan milleti diye bir millet yoktur.
Adı üstünde, birleşik devletlerdir.
ABD gibi millet olamamış toplulukların sığındıkları limandır Başkanlık Modeli.
Uniter yapı ve ulus devlet ise, Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifadesiyle, toplumların ulaşmak istedikleri ideal modeldir.
Türk milleti, böyle bir ideal modeli, üniter devlet yapısını benimsemiştir.
Anayasa’nın 2. Maddesi şöyledir:
“Türkiye Cumhuriyeti… demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Anayasa’nın 3. Maddesi şöyle:
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür”
Üniter devlet demek, işte böyle bir bölünmez bütün devlet demektir.
Başkanlık Sistemi ile parçalanmak veya ortadan kaldırılmak istenen bu “bölünmez bütünlük”tür.
Anayasa 4. Maddesi ise şöyle diyor: “Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Başkanlık Sistemi tartışmaları ve çalışmaları, bu bağlamda devletin temeline dinamit yerleştirmek, Anayasa’yı baştan ihlal etmektir.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti ise ve Anayasa geçerli ise, Başkanlık Sistemi usul ve esastan batıldır, Anayasa’yı yok saymaktır.
Türk milleti, bir millettir… Tarihi bir, örfü bir, dini bir, dili bir, medeniyeti bir, asırlar boyunca aynı sevinç, aynı kader ve aynı kederle yoğrulmuş tek millettir.
M. Kemal Atatürk, Lozan görüşmelerinde Kürtleri azınlık statüsüne oturtarak ayırmak ve bölmek isteyen Amerikan delegelerine, İsmet Paşa riyasetinde “Türkiye’de Müslüman olan herkes Türk milletidir, tek millettir. Kürtler de Müslümandır, asla azınlık değillerdir. Azınlıklar, ancak gayr-ı müslim olanlardır” diyerek rest çekmiştir.
M. Kemal, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bütünlüğünü, işte bu “İslam esaslı Türk milleti tanımı” üzerine yükseltmiştir. Üniter yapı, yani bölünmez bütünlük de bu esasa oturtulmuştur.
Bugün Başkanlık Sistemi manevralarıyla son vuruş yapılmak istenen hedef, Vatikan’ın dinlerarası diyalog furyasıyla çökertilemeyen bu “İslam esaslı Türk milleti”dir.
M. Kemal, Lozan Anlaşmasına endeksli 30 Ocak 1923’te yaptığı 19 maddelik Mübadele Mukavelesiyle, Balkanlardaki “Müslüman Türk”leri Türkiye’ye almış, buna mukabil Türkiye’deki gayr-ı müslim azınlıkları Balkanlara göndermiştir.
1923-1938 arasındaki dönemde Bulgaristan’dan 180.979, Yugoslavya’dan 111.273 ve Romanya’dan 113.760 göçmen Türkiye’ye gelmiştir. Bu dönemin başında ise Yunanistan’dan 350 bin civarında mübadil gelmiştir (Bkz. Atatürk Döneminde Balkan Göçmenlerinin İskân Çalışmaları (1923-1938), Doç. Dr. Önder Duman, Ankara Ünv. Türk İnkılâp Tarihi Enst. Atatürk Yolu Dergisi, sy. 43, Bahar 2009, s. 473-490).
Prof. Dr. Haydar Baş bey, yıllardan beri işte bu birlik esasını ve Türk milletinin varoluş gerçeğini hatırlatmaktadır.
Bugün Başkanlık Sistemi çalışmaları ve tartışmaları, Türkiye’nin bu üniter yapısını bozmaya ve Türk milletini bölüp parçalamaya teşebbüstür.
Yarın, konuyu Amerikan milleti diye bir millet olmayışı bağlamında ele alalım…
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019