TRT'de, 90'lı yılların sonlarında yaşanan, başörtüsü sorunuyla ilgili bir belgesel yayınlandı geçtiğimiz günlerde.
Başörtülü kızlarımızın o dönemde üniversitelerde ne tür zorluklar yaşadıklarını, keyfi uygulamalar yüzünden okumak isteyen kızlarımızın, üniversite kapılarından nasıl geri çevrildiğini anlatan bir belgesel.
Sadece üniversitelere değil, Meclis'e de başörtülü milletvekilinin sokulmaması ve protestolara rağmen Genel Kurul Salonuna giren Merve Kavakçı'nın o döneme ait görüntüleri de yer aldı aynı belgeselde.
Yasaların bu konuda bir engelinin olmadığı halde, hukuka aykırı olarak insanların dini inançları yüzünden mağdur edildiklerinden bahsediyordu dönemin mağdureleri. Başörtülerini çıkarmaları için üniversite kapılarında kurulan ikna odaları da hatırlatılıyordu.
Sonra da Fetullah Gülen'in o dönemde "başörtüsü teferruattır" açıklamasıyla birlikte yüzlerce başörtülünün başlarını hemencecik nasıl açtıkları ve Gülen'in bu tutumu yüzünden başörtüsü mücadelesinin nasıl baltalandığı işleniyordu.
Üniversite kapısına kadar başörtüsüyle gelen Fetullahçı kızların, üniversite kapısında hemencecik başörtüsünü çıkardıkları hem anlatılıyor hem de o görüntüler ekranlara yansıyordu?
Evet, bahsedilen dönem bizim jenerasyona ait bir dönem. O günleri çok iyi hatırlıyorum. O dönemde mağdur edilen çok sayıda tanıdıklarımız da var.
Amma?
O dönemin yaşayan tanıkları olarak bizim de söyleyecek birkaç sözümüz ve belgeselde anlatılanlara ilaveten bir "ama?"mız olacak.
O yıllarda yaşanan başörtüsü sorununun suni bir sorun olduğunu, kanunlarda böyle bir yasanın olmadığını, basit bir kararnameyle bu sorunun giderileceğini biliyor ve anlatıyorduk.
Bugün başörtüsü yasağının arkasında FETÖ'nün olduğunu söyleyenlere, Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20 yıl önce yani 1998 yılında yazdığı mektuptan bir örnekle cevap verelim:
"Bir müddet evvel basına yansıyan bir beyanatınızda başörtüsüne "teferruat" demişsiniz. Bu söz, İslam'ı tahrif etmeyi meslek edinenler tarafından ele alınarak neredeyse tesettürün lüzumsuzluğuna hükmedildi? Çok iyi bilirsiniz ki tesettür, başörtüsü bir vecibedir, farzdır. Ayetlerle sabittir? Yine biliriz ki, bir farzı basite almak, helâli haram, haramı helâl kabul etmek, itikadı açıdan pek vahim sonuçlar doğurur. Neden Allah'ın emirlerini tartışma konusu yapmaya sebep oluyoruz? Bu bir mecburiyet midir? Mecburiyet ise nereden kaynaklanmaktadır? ?"
Sayın Haydar Baş hocamız 20 yıl önce Fetullah Gülen'i, itikadî sapma konusunda uyarırken; FETÖ'yü başörtüsü mücadelesini baltalamakla suçlayan bugünkü siyasi anlayış, birkaç yıl sonra FETÖ'yü iktidar ortağı yaptı!
Merve Kavakçı'yı, Meclis Genel Kurul Salonu'nda gösterdiği duruş nedeniyle başörtüsü kahramanı gösterenlere ise Merve Kavakçı'nın yanındaki Nazlı Ilıcak'ı hatırlatırız! Ilıcak bugün müebbet hapse mahkûmdur. Casusluk suçlamasıyla açılan bir davası da var!
Bir de o günün 'başörtüsü kahramanlarına' söyleyecek bir çift sözüm var:
Başörtüsü yasağının kaldırılması için verilen mücadele, zinanın ve domuz eti yasağının kaldırılmaması için niye verilmedi?
Başörtüsü İslam'ın emri sayılırken zina ve domuz eti yasağı İslam'ın bir emri olarak nazarınızda görülmedi mi yoksa? O gün Beyazıt Meydanı'nı dolduran samimi Müslümanlar bugün neden en küçük bir tepkiyi bile gösteremez oldu?
O günün başörtüsü kahramanları, Müslümanlara oynanan büyük oyunu görmezden gelip, Mülümanların Müslümanlar tarafından katledilmesine niye seyirci kaldı? Başörtüsü için Beyazıt Meydanı'nda bir araya gelen 'kahraman bacılarımız', "Şii'leri ördürmek caizdir" diyerek Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere karşı Beyazıt Meydanı'nı niye boş bıraktı?
Bugüne gelirsek; ekonomik sıkıntılardan dolayı namusunu satılığa çıkaran kadınların sayıları her gün artarken; bu soruna kökten çözüm getiren Milli Ekonomi Modeli'nin her ev hanımına maaş tezine niye sarılmadınız. Faizin ve küresel lobilerin sistemi olan Kapitalizm'e niye destek vermeye devam ettiniz?
Bu ve benzeri soruları her Müslüman kendisine sormalı. Sormalı ki, geçmişte inancı için verdiği mücadeleler boşa çıkmasın.
Eğer bu tür soruları her vicdan sahibi kendisine sormaz ise gün gelir elbet soran biri çıkar. O yüzden Hz. Peygamber'in (s.a.v.) dediğini yapalım ve "Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim."
Başörtülü kızlarımızın o dönemde üniversitelerde ne tür zorluklar yaşadıklarını, keyfi uygulamalar yüzünden okumak isteyen kızlarımızın, üniversite kapılarından nasıl geri çevrildiğini anlatan bir belgesel.
Sadece üniversitelere değil, Meclis'e de başörtülü milletvekilinin sokulmaması ve protestolara rağmen Genel Kurul Salonuna giren Merve Kavakçı'nın o döneme ait görüntüleri de yer aldı aynı belgeselde.
Yasaların bu konuda bir engelinin olmadığı halde, hukuka aykırı olarak insanların dini inançları yüzünden mağdur edildiklerinden bahsediyordu dönemin mağdureleri. Başörtülerini çıkarmaları için üniversite kapılarında kurulan ikna odaları da hatırlatılıyordu.
Sonra da Fetullah Gülen'in o dönemde "başörtüsü teferruattır" açıklamasıyla birlikte yüzlerce başörtülünün başlarını hemencecik nasıl açtıkları ve Gülen'in bu tutumu yüzünden başörtüsü mücadelesinin nasıl baltalandığı işleniyordu.
Üniversite kapısına kadar başörtüsüyle gelen Fetullahçı kızların, üniversite kapısında hemencecik başörtüsünü çıkardıkları hem anlatılıyor hem de o görüntüler ekranlara yansıyordu?
Evet, bahsedilen dönem bizim jenerasyona ait bir dönem. O günleri çok iyi hatırlıyorum. O dönemde mağdur edilen çok sayıda tanıdıklarımız da var.
Amma?
O dönemin yaşayan tanıkları olarak bizim de söyleyecek birkaç sözümüz ve belgeselde anlatılanlara ilaveten bir "ama?"mız olacak.
O yıllarda yaşanan başörtüsü sorununun suni bir sorun olduğunu, kanunlarda böyle bir yasanın olmadığını, basit bir kararnameyle bu sorunun giderileceğini biliyor ve anlatıyorduk.
Bugün başörtüsü yasağının arkasında FETÖ'nün olduğunu söyleyenlere, Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20 yıl önce yani 1998 yılında yazdığı mektuptan bir örnekle cevap verelim:
"Bir müddet evvel basına yansıyan bir beyanatınızda başörtüsüne "teferruat" demişsiniz. Bu söz, İslam'ı tahrif etmeyi meslek edinenler tarafından ele alınarak neredeyse tesettürün lüzumsuzluğuna hükmedildi? Çok iyi bilirsiniz ki tesettür, başörtüsü bir vecibedir, farzdır. Ayetlerle sabittir? Yine biliriz ki, bir farzı basite almak, helâli haram, haramı helâl kabul etmek, itikadı açıdan pek vahim sonuçlar doğurur. Neden Allah'ın emirlerini tartışma konusu yapmaya sebep oluyoruz? Bu bir mecburiyet midir? Mecburiyet ise nereden kaynaklanmaktadır? ?"
Sayın Haydar Baş hocamız 20 yıl önce Fetullah Gülen'i, itikadî sapma konusunda uyarırken; FETÖ'yü başörtüsü mücadelesini baltalamakla suçlayan bugünkü siyasi anlayış, birkaç yıl sonra FETÖ'yü iktidar ortağı yaptı!
Merve Kavakçı'yı, Meclis Genel Kurul Salonu'nda gösterdiği duruş nedeniyle başörtüsü kahramanı gösterenlere ise Merve Kavakçı'nın yanındaki Nazlı Ilıcak'ı hatırlatırız! Ilıcak bugün müebbet hapse mahkûmdur. Casusluk suçlamasıyla açılan bir davası da var!
Bir de o günün 'başörtüsü kahramanlarına' söyleyecek bir çift sözüm var:
Başörtüsü yasağının kaldırılması için verilen mücadele, zinanın ve domuz eti yasağının kaldırılmaması için niye verilmedi?
Başörtüsü İslam'ın emri sayılırken zina ve domuz eti yasağı İslam'ın bir emri olarak nazarınızda görülmedi mi yoksa? O gün Beyazıt Meydanı'nı dolduran samimi Müslümanlar bugün neden en küçük bir tepkiyi bile gösteremez oldu?
O günün başörtüsü kahramanları, Müslümanlara oynanan büyük oyunu görmezden gelip, Mülümanların Müslümanlar tarafından katledilmesine niye seyirci kaldı? Başörtüsü için Beyazıt Meydanı'nda bir araya gelen 'kahraman bacılarımız', "Şii'leri ördürmek caizdir" diyerek Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere karşı Beyazıt Meydanı'nı niye boş bıraktı?
Bugüne gelirsek; ekonomik sıkıntılardan dolayı namusunu satılığa çıkaran kadınların sayıları her gün artarken; bu soruna kökten çözüm getiren Milli Ekonomi Modeli'nin her ev hanımına maaş tezine niye sarılmadınız. Faizin ve küresel lobilerin sistemi olan Kapitalizm'e niye destek vermeye devam ettiniz?
Bu ve benzeri soruları her Müslüman kendisine sormalı. Sormalı ki, geçmişte inancı için verdiği mücadeleler boşa çıkmasın.
Eğer bu tür soruları her vicdan sahibi kendisine sormaz ise gün gelir elbet soran biri çıkar. O yüzden Hz. Peygamber'in (s.a.v.) dediğini yapalım ve "Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022