Başvekillikten ayrılış hadisesi
İsmet Paşa sık sık hemen her gece sofranın müdavimi iken, son zamanlarda sofra ziyaretlerini seyrekleştirmiş; evvelce feyz ve zevk aldığı o sofraya adeta tehditkâr bir tavır takınmış görünmekte idi
18.11.2025 00:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"İsmet Paşa sık sık hemen her gece sofranın müdavimi iken, son zamanlarda sofra ziyaretlerini seyrekleştirmiş; evvelce feyz ve zevk aldığı o sofraya adeta tehditkâr bir tavır takınmış görünmekte idi."
Başvekillikten ayrılışı, Kılıç Ali'nin ifade ettiği bu hal yüzünden olmuştur.
"İsmet Paşa'nın neden başvekillikten çekildiğini Kazım Paşa, benimle Kılıç Ali Bey'e anlatmıştı:
Atatürk'e çiftlik ve bira fabrikası hakkında çiftlik müdürü Tahsin ve başkatip Hasan Rıza (Soyak) Beyler tarafından malumat verilirken, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey de Atatürk'ün yanlarında bulunuyormuş.
Vekiller toplantısında, Şükrü Kaya Bey'e, İsmet Paşa, neden geç kaldığını sorduğu zaman, Atatürk'ün yanlarında bulunduğunu ve orada konuşulanları söyledi. İsmet Paşa'nın bundan çok canı sıkılmıştı.
O günün akşamı bütün heyet-i vekile arkadaşları ile birlikte Atatürk'ün köşküne çıktık. Sonra da çiftlik ve bira fabrikası mevzu olunca İsmet Paşa gayet şiddetli bir lisanla Atatürk'e mukabelede bulundu.
Atatürk ise gayet sakin bir halde ve İsmet Paşa'nın işitemeyeceği kadar yavaş bir sesle, 'Yahu İsmet Paşa'ya ne olmuş, kendisini çok asabi görüyorum' dedikten sonra, Şükrü Kaya'ya, 'Sen mi bir şey söyledin?' diye sordular.
Şükrü Kaya anlatınca, kızdılar ve İsmet Paşa ile fazla münakaşada bulunmamak için sofra vaziyetine erkenden nihayet verdiler.
Kazım Paşa'nın ifadesine göre, İsmet Paşa asabiyetle şunları söylemiş:
'Çiftlik müdürü ile başkatip devlet işlerine müdahale ettiriliyor ve bu sofrada konuşulanlar karar halinde bize bildiriliyor.'
Ertesi gün Dil Kurultayı'nda bulunmak üzere İstanbul'a hareket edecek olan Atatürk, İsmet Paşa'yı İstanbul'a davet etmediğinden, İsmet Paşa kurultayda bulunmak için gitmek konusunda tereddütte kalmıştı… Kurultayda bulundular.
Yine Kazım Paşa'nın ifadesine göre, İsmet Paşa bir kağıda, Atatürk'e hitaben şunları yazmış:
'Paşam, bana el'an dargın mısınız?'
Atatürk de kendisine; 'Bizim aramızda dargınlık ne demektir, daima arkadaşız' cevabını vermişlerdir.
Fakat o gün Celal Bayar'ın kendisine vekalet etmek üzere bir müddet istirahat etmelerini de emir buyurmuşlardır.
İşte İsmet Paşa'nın başvekaletten çekilmesi bu şekilde olmuştur. Celal Bayar, bir müddet vekaletle başvekaleti idare ettikten sonra, asil başvekil olmuşlardı."
"Kılıç Ali, anılarında, Atatürk'ün İsmet Paşa'yı Başbakanlıktan uzaklaştırmak istediğini ve yerine Celal Bayar'ı getirmeyi düşündüğünü, öncelikle yalnızca kendisi ile Cevat Abbas'a söylediğini anlatır.
Trende geçen olaylar ve konuşma şöyledir:
Uyku arasında birdenbire kompartımanın kapısının vurulduğunu duydum… Berber Rıdvan, 'Atatürk sizi çağırıyor' diye seslendi. Hemen giyindim ve Atatürk'ün salonuna gittim. Rıdvan'ın benden sonra Cevat Abbas'ı da uyandırdığını öğrenecektim.
Atatürk büyük bir koltuğun içinde bağdaş kurmuş oturuyordu. Ceketini çıkarmıştı. Üzerinde yelek vardı. Fakat yakasında yakalık ve boynunda kıravat yoktu. Sigara içiyordu.
Karşısında da giyinik olduğu için benden önce kalkıp gelmiş olan Cevat Abbas oturuyordu. Emretti, ben de karşısına oturdum. Sigarasından birkaç nefes çektikten sonra ikimize birden sordu: 'Eee söyleyin bakalım, ne var ne yok?' 'Sağlığınız Paşam' dedik.
Tekrar buyurdu: 'Neler oluyor, neler bitiyor? Hiçbir havadisiniz yok mu?'
Atatürk bu şekilde bizden havadis almak istiyordu.
Dayanamadım, rica ettim.
Paşam, olan bitenden haberimiz yok. Fakat muhakkak ki, bir olağanüstülük var. Bundan dolayı da meraktayız. Lütfediniz, bizi meraktan kurtarınız.'
Atatürk, gayet doğal bir sesle cevap verdi:
'Önemli bir şey yok. İsmet Paşa biraz yorulmuş da kendisine bir süre için izin verdim:'
Atatürk'ün asabiyeti geçmişti. Aksine neşeliydi. Yine ikimize sordu:
'Şimdi söyleyin bakalım. Başbakan kim olacak?' Ben yine atıldım:
'Paşam, İsmet Paşa'ya izin veren sizsiniz. Elbette izni verirken vekili de seçmişsinizdir. Lütfediniz, merak ediyoruz, vekilleri kimdir efendim?'
Atatürk güldü, yavaş bir sesle:
'Bayar' dedi.
Cevat Abbas'la aynı anda cevap verdik: 'Ne büyük isabet buyurmuşsunuz.'
'Evet, İsmet Paşa da aynen sizin gibi isabet ettiğimden söz etti.'
Atatürk, İsmet Paşa ile aralarında geçen konuşmayı da şöyle anlattı:
'Akşam Ankara garından hareket ettikten ve sizi yanımdan gönderdikten sonra kendisini karşıma aldım. 'Gel buraya bakalım. Sen çok aşırı hareketlere başladın. Bu durumundan memnun değilm, seninle ne yapacağız?' diye sordum. Gayet ürkek, bitkin bir durumda adeta mektep çocuğu gibi başını önüne eğdi. Sağ elini göğsüne koyarak, 'Ne emredersiniz?' diye cevap verdi.
'O halde seninle bir süre arkadaşlığa ara verelim ve birbirimizden uzak kalalım. Başbakanlığa kimi aday olarak önerirsin?' Bunu duyunca önce şaşırdı, sonra şu cevabı verdi:
'Her şeyde olduğu gibi bunda da isabet büyüktür efendim.'
Herhalde benden böyle bir tavır beklemiyordu. Korkmuş, ürkmüş bir hali vardı. Bir şeyler söylemek istedi, dinlemedim. Sözünü kestim, ayağa kalktı, yürüdüm. Bununla birlikte adamın yine şansı varmış.
Eğer dün meclisi toplantı halinde bulsaydım, meseleyi daha başka, kendisi için daha fena halde halledecektim.'
Atatürk, bunları anlattıktan sonra birdenbire hatırlamış gibi sözü sofrada geçen olaya getirdi. Hatırladıkça sinirlendiği belli oluyordu:
'Akşam sofrayı dağıttıktan sonra hayli düşündüm. Bu adamı artık iş başından çekme zamanının geldiğine kani oldum. Kararımı verdim.'
Atatürk bunları anlattıktan sonra şunu da söylemeyi ihmal etmedi:
'Bu durumdan henüz Bakanlar Kurulu'nun ve diğer arkadaşların hiç birinin haberi yok, yalnız siz biliyorsunuz.' (Prof. Dr. Haydar Baş hoş Geldin Atatürk eserinden)
Başvekillikten ayrılışı, Kılıç Ali'nin ifade ettiği bu hal yüzünden olmuştur.
"İsmet Paşa'nın neden başvekillikten çekildiğini Kazım Paşa, benimle Kılıç Ali Bey'e anlatmıştı:
Atatürk'e çiftlik ve bira fabrikası hakkında çiftlik müdürü Tahsin ve başkatip Hasan Rıza (Soyak) Beyler tarafından malumat verilirken, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey de Atatürk'ün yanlarında bulunuyormuş.
Vekiller toplantısında, Şükrü Kaya Bey'e, İsmet Paşa, neden geç kaldığını sorduğu zaman, Atatürk'ün yanlarında bulunduğunu ve orada konuşulanları söyledi. İsmet Paşa'nın bundan çok canı sıkılmıştı.
O günün akşamı bütün heyet-i vekile arkadaşları ile birlikte Atatürk'ün köşküne çıktık. Sonra da çiftlik ve bira fabrikası mevzu olunca İsmet Paşa gayet şiddetli bir lisanla Atatürk'e mukabelede bulundu.
Atatürk ise gayet sakin bir halde ve İsmet Paşa'nın işitemeyeceği kadar yavaş bir sesle, 'Yahu İsmet Paşa'ya ne olmuş, kendisini çok asabi görüyorum' dedikten sonra, Şükrü Kaya'ya, 'Sen mi bir şey söyledin?' diye sordular.
Şükrü Kaya anlatınca, kızdılar ve İsmet Paşa ile fazla münakaşada bulunmamak için sofra vaziyetine erkenden nihayet verdiler.
Kazım Paşa'nın ifadesine göre, İsmet Paşa asabiyetle şunları söylemiş:
'Çiftlik müdürü ile başkatip devlet işlerine müdahale ettiriliyor ve bu sofrada konuşulanlar karar halinde bize bildiriliyor.'
Ertesi gün Dil Kurultayı'nda bulunmak üzere İstanbul'a hareket edecek olan Atatürk, İsmet Paşa'yı İstanbul'a davet etmediğinden, İsmet Paşa kurultayda bulunmak için gitmek konusunda tereddütte kalmıştı… Kurultayda bulundular.
Yine Kazım Paşa'nın ifadesine göre, İsmet Paşa bir kağıda, Atatürk'e hitaben şunları yazmış:
'Paşam, bana el'an dargın mısınız?'
Atatürk de kendisine; 'Bizim aramızda dargınlık ne demektir, daima arkadaşız' cevabını vermişlerdir.
Fakat o gün Celal Bayar'ın kendisine vekalet etmek üzere bir müddet istirahat etmelerini de emir buyurmuşlardır.
İşte İsmet Paşa'nın başvekaletten çekilmesi bu şekilde olmuştur. Celal Bayar, bir müddet vekaletle başvekaleti idare ettikten sonra, asil başvekil olmuşlardı."
"Kılıç Ali, anılarında, Atatürk'ün İsmet Paşa'yı Başbakanlıktan uzaklaştırmak istediğini ve yerine Celal Bayar'ı getirmeyi düşündüğünü, öncelikle yalnızca kendisi ile Cevat Abbas'a söylediğini anlatır.
Trende geçen olaylar ve konuşma şöyledir:
Uyku arasında birdenbire kompartımanın kapısının vurulduğunu duydum… Berber Rıdvan, 'Atatürk sizi çağırıyor' diye seslendi. Hemen giyindim ve Atatürk'ün salonuna gittim. Rıdvan'ın benden sonra Cevat Abbas'ı da uyandırdığını öğrenecektim.
Atatürk büyük bir koltuğun içinde bağdaş kurmuş oturuyordu. Ceketini çıkarmıştı. Üzerinde yelek vardı. Fakat yakasında yakalık ve boynunda kıravat yoktu. Sigara içiyordu.
Karşısında da giyinik olduğu için benden önce kalkıp gelmiş olan Cevat Abbas oturuyordu. Emretti, ben de karşısına oturdum. Sigarasından birkaç nefes çektikten sonra ikimize birden sordu: 'Eee söyleyin bakalım, ne var ne yok?' 'Sağlığınız Paşam' dedik.
Tekrar buyurdu: 'Neler oluyor, neler bitiyor? Hiçbir havadisiniz yok mu?'
Atatürk bu şekilde bizden havadis almak istiyordu.
Dayanamadım, rica ettim.
Paşam, olan bitenden haberimiz yok. Fakat muhakkak ki, bir olağanüstülük var. Bundan dolayı da meraktayız. Lütfediniz, bizi meraktan kurtarınız.'
Atatürk, gayet doğal bir sesle cevap verdi:
'Önemli bir şey yok. İsmet Paşa biraz yorulmuş da kendisine bir süre için izin verdim:'
Atatürk'ün asabiyeti geçmişti. Aksine neşeliydi. Yine ikimize sordu:
'Şimdi söyleyin bakalım. Başbakan kim olacak?' Ben yine atıldım:
'Paşam, İsmet Paşa'ya izin veren sizsiniz. Elbette izni verirken vekili de seçmişsinizdir. Lütfediniz, merak ediyoruz, vekilleri kimdir efendim?'
Atatürk güldü, yavaş bir sesle:
'Bayar' dedi.
Cevat Abbas'la aynı anda cevap verdik: 'Ne büyük isabet buyurmuşsunuz.'
'Evet, İsmet Paşa da aynen sizin gibi isabet ettiğimden söz etti.'
Atatürk, İsmet Paşa ile aralarında geçen konuşmayı da şöyle anlattı:
'Akşam Ankara garından hareket ettikten ve sizi yanımdan gönderdikten sonra kendisini karşıma aldım. 'Gel buraya bakalım. Sen çok aşırı hareketlere başladın. Bu durumundan memnun değilm, seninle ne yapacağız?' diye sordum. Gayet ürkek, bitkin bir durumda adeta mektep çocuğu gibi başını önüne eğdi. Sağ elini göğsüne koyarak, 'Ne emredersiniz?' diye cevap verdi.
'O halde seninle bir süre arkadaşlığa ara verelim ve birbirimizden uzak kalalım. Başbakanlığa kimi aday olarak önerirsin?' Bunu duyunca önce şaşırdı, sonra şu cevabı verdi:
'Her şeyde olduğu gibi bunda da isabet büyüktür efendim.'
Herhalde benden böyle bir tavır beklemiyordu. Korkmuş, ürkmüş bir hali vardı. Bir şeyler söylemek istedi, dinlemedim. Sözünü kestim, ayağa kalktı, yürüdüm. Bununla birlikte adamın yine şansı varmış.
Eğer dün meclisi toplantı halinde bulsaydım, meseleyi daha başka, kendisi için daha fena halde halledecektim.'
Atatürk, bunları anlattıktan sonra birdenbire hatırlamış gibi sözü sofrada geçen olaya getirdi. Hatırladıkça sinirlendiği belli oluyordu:
'Akşam sofrayı dağıttıktan sonra hayli düşündüm. Bu adamı artık iş başından çekme zamanının geldiğine kani oldum. Kararımı verdim.'
Atatürk bunları anlattıktan sonra şunu da söylemeyi ihmal etmedi:
'Bu durumdan henüz Bakanlar Kurulu'nun ve diğer arkadaşların hiç birinin haberi yok, yalnız siz biliyorsunuz.' (Prof. Dr. Haydar Baş hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.













































































