Bu ülkede birileri ısrarla doğru ile yanlışı birbirine karıştırıyor. Bunda da öylesine başarılı oluyor ki, bir anda haklılar haksız ve haksızlar haklı konumuna gelebiliyorlar.
Bu ölçüsüzlüğün doğurduğu karmaşada ortaya fırlayan talancılar, yağmacılar ele geçirdikleri her şeyi de talan etmekte, yağmalamakta adeta yarışa giriyorlar.
Batılılaşma adına böyle bir talan ve yağma döneminden geçtiğimizi zaten biliyorduk. Takriben 200 yıllık bir mazisi var bu hareketin.
Ancak son iki yılda yaşananlar hepimize rahmet okuttu.... Öylesine rahmet okuttu ki, bu kadar kısa birzamanda ülkenin devleti ve milleti ile bütünlüğünün bütün temel unsurları yarın teslim edilmek üzere şimdiden ipotek olarak verildi.
5 bin yıllık bağımsızlık, devlet, millet ve vatan anlayışları, din, ahlak, örf ve topyekün kültür ve medeniyet anlayışları "batılılaşma" adına ayaklar altına alındı.
"Muasır medeniyet" yerine "batılılaşma" esas alınınca işte asıl kıyametin koptuğu noktalardan biri de burası oldu.
İsteseniz de istemeseniz de "Muasır medeniyet" yerine "batılılaşma" koydunuz mu kendinizden, maddi ve manevi varlığınızdan, kimliğinizden, şahsiyetinizden ve değerlerinizden bahsedemezsiniz.
Bu "hem eşyanın tabiatına aykırıdır", hem de yoldaki yoldaşlarınız size müsaade etmezler.
Siz "muasır medeniyet" yerine "batılılaşmayı" esas alırsanız sizin yaşama şansınız kalmaz. Çünkü siz peşinen bir "asimilasyonu" kabul etmişsiniz. Bu asimilasyon da sizin siz olmanız, kimlik sahibi olmanız söz konusu değil ki kendinize ait bir kültürünüz, ortak değerleriniz, kalkınma hedefleriniz olsun.
Eğer siz ve sizin gibiler "batılılaşma" yerine "muasır medeniyeti" tercih etse, o zaman kendi hayatınızı yaşama hakkını tercih etmiş olacaktınız ki, işte o zaman kimliğinizden, kültürünüzden ve kalkınma hedeflerinizden hayatınız pahasına vazgeçemeden ilimde, teknikte, kültürde ve topyekün bir medeniyet yarışında hem söz sahibi olacaktınız ve hem de milletimize ve bütün insanlığa hizmet etmiş olacaktınız.
Bağımsız Türkiye Partisi'ni ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı farklı ve üstün kılan siyasette, ekonomide, kültürde ve her konudaki bu bağımsızlık inancı ve anlayışıdır.
Bir asimilasyondan başka manaya gelen gelmeyen "batılılaşma" eğer en kısa zamanda "bağımsızlık" inancına dönmezse, bunun vebalini hiç bir fani ödeyemez. AKP'nin ve ona hangi maksatla olursa olsun rey verenlerin, umut bağlayanların çok fazla düşünmeye gerek duymadan yaşanan tehlikelerden yaşanacak tehlikeleri görerek bir durum değerlendirmesi yapmaları şarttır. Bu onlar için bir fırsat olabilir, bu gemi batarsa -ki durum onu gösteriyor- eğer ilk terk edenlerden olmuyorlarsa kendileri de bu gemiyle batacaklardır.
Bu ölçüsüzlüğün doğurduğu karmaşada ortaya fırlayan talancılar, yağmacılar ele geçirdikleri her şeyi de talan etmekte, yağmalamakta adeta yarışa giriyorlar.
Batılılaşma adına böyle bir talan ve yağma döneminden geçtiğimizi zaten biliyorduk. Takriben 200 yıllık bir mazisi var bu hareketin.
Ancak son iki yılda yaşananlar hepimize rahmet okuttu.... Öylesine rahmet okuttu ki, bu kadar kısa birzamanda ülkenin devleti ve milleti ile bütünlüğünün bütün temel unsurları yarın teslim edilmek üzere şimdiden ipotek olarak verildi.
5 bin yıllık bağımsızlık, devlet, millet ve vatan anlayışları, din, ahlak, örf ve topyekün kültür ve medeniyet anlayışları "batılılaşma" adına ayaklar altına alındı.
"Muasır medeniyet" yerine "batılılaşma" esas alınınca işte asıl kıyametin koptuğu noktalardan biri de burası oldu.
İsteseniz de istemeseniz de "Muasır medeniyet" yerine "batılılaşma" koydunuz mu kendinizden, maddi ve manevi varlığınızdan, kimliğinizden, şahsiyetinizden ve değerlerinizden bahsedemezsiniz.
Bu "hem eşyanın tabiatına aykırıdır", hem de yoldaki yoldaşlarınız size müsaade etmezler.
Siz "muasır medeniyet" yerine "batılılaşmayı" esas alırsanız sizin yaşama şansınız kalmaz. Çünkü siz peşinen bir "asimilasyonu" kabul etmişsiniz. Bu asimilasyon da sizin siz olmanız, kimlik sahibi olmanız söz konusu değil ki kendinize ait bir kültürünüz, ortak değerleriniz, kalkınma hedefleriniz olsun.
Eğer siz ve sizin gibiler "batılılaşma" yerine "muasır medeniyeti" tercih etse, o zaman kendi hayatınızı yaşama hakkını tercih etmiş olacaktınız ki, işte o zaman kimliğinizden, kültürünüzden ve kalkınma hedeflerinizden hayatınız pahasına vazgeçemeden ilimde, teknikte, kültürde ve topyekün bir medeniyet yarışında hem söz sahibi olacaktınız ve hem de milletimize ve bütün insanlığa hizmet etmiş olacaktınız.
Bağımsız Türkiye Partisi'ni ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı farklı ve üstün kılan siyasette, ekonomide, kültürde ve her konudaki bu bağımsızlık inancı ve anlayışıdır.
Bir asimilasyondan başka manaya gelen gelmeyen "batılılaşma" eğer en kısa zamanda "bağımsızlık" inancına dönmezse, bunun vebalini hiç bir fani ödeyemez. AKP'nin ve ona hangi maksatla olursa olsun rey verenlerin, umut bağlayanların çok fazla düşünmeye gerek duymadan yaşanan tehlikelerden yaşanacak tehlikeleri görerek bir durum değerlendirmesi yapmaları şarttır. Bu onlar için bir fırsat olabilir, bu gemi batarsa -ki durum onu gösteriyor- eğer ilk terk edenlerden olmuyorlarsa kendileri de bu gemiyle batacaklardır.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010