Hayata geldiğimiz yer ile hayatta gelmek istediğimiz yer arasında geçiyor ömrümüz. Hayatın bize sunduğu zorluklardan seçmeli hayatlar yaşıyoruz. İsteklerimiz, imkânlarımızla orantılı değil. Çok istediğimiz şeyleri yapmayı hayal ederken, hiç istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda olmanın verdiği mutsuzlukla çelişiyoruz.
Aslında birçoğumuz yaşam mücadelesinde sessizce geçi(ni)p gidiyoruz.
Geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, aile düzeni, eğitim, sağlık, işsizlik gibi sorunlarla baş etmeye çalışırken, dünyanın nimet ve güzelliklerini yaşayamıyoruz.
Bu güzellikleri yaşamak şöyle dursun, göremiyoruz. Çünkü beynimiz dolu, ruhumuz aç, vücudumuz yorgun.
Oysa ömür çok kısa, iki nefes arası.
Bu kısacık ömrü öyle bir hengâmede yaşıyoruz ki, birbirimizden habersizce…
Herkes kendi sıkıntısıyla dolu, dertleşecek adam bulamıyor. çünkü herkesin bir derdi var. Çarşıda pazarda selamlaşıyor sohbet ediyor belki ama sen sıkıntını anlatınca karşı taraf ta başlıyor kendi sıkıntısını anlatmaya. Birbirlerinin sıkıntılarını duymuyorlar, duysa da anlamıyorlar belki de.
- "Nasılsın, iyi misin?"
- "İyiyim, sen nasılsın?"
Aslında iyi değil, konuşmayı uzatmak istemiyor ya da kötüyüm dese, param yok, işim yok dese eline ne geçecek? Çare olmayacak ki. İşte bu yüzden iyiyim sözü de bir refleks söz olmuş aslında.
Böylesine herkes kendi derdiyle doluyken birbirini görebilir mi insanlar.
Memur çiftçinin, çiftçi öğrencinin, öğrenci öğretmenin, öğretmen esnafın, esnaf hamalın halinden anlayabilir mi?
Böyle toplumlarda karanlık her geçen gün daha da zifiridir.
Aydınlığa nasıl çıkarız derseniz?
Bizi yönetenlerin biz olmasıyla derim. Hayallerimizi, isteklerimizi, sıkıntılarımızı, bizi anlayabilmeli ki, çözüm sunabilsin.
Yani yeri geldiğinde tarla da çalışan çiftçi olsun. Yeri geldiğinde öğrenci, esnaf ya da memur olsun.
Kimsesiz olsun mesela, sokakta kalanlara el uzatsın, çare olsun.
Ya da bir pazarcının oğlu olsun, babasının çektiği zorlukları görsün gözlemlesin, ona kol olsun kanat olsun. Lider dediğin koltuğunda oturarak yönetmesin ülkesini, her kesimin hayatında olsun.
Empati kursun!
Genç olsun, dinamik olsun, çözümleri olsun.
Bu karanlığa aydınlığa çıkaracak inancı imanı olsun.
Tarif ettiğim kişi aslında çok açık. "Bu ülkenin sorunu empati eksikliği" diyen BTP Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş…
Biz bu karanlıkları onun liderliğinde yapacağı çözümlerle aşacağız. Bizim gibi düşünecek, biz olacak ve bize ışık tutacak.
Bizler de bu hayatı ona destek olarak güzelleştirelim, yoksa geçi(ni)p gideriz de, bir yere varamayız.