Tüpraş'ın satışı, yine tozu dumana kattı.Bütün bu tartışmalar arasında, bu hükümet döneminde özelleştirmeye dair belirgin olan inanç, bu yolun geriye dönüşünün olmamasıdır. AKP İktidarına göre, ekonomi iyi yolda ve cari açık önemli değil. Çünkü sıcak parayla finanse edilebiliyor. Enflasyon yüzde 10'ların altında. Her şey güllük gülistanlık ama yinede en değerli ve stratejik kuruluşlar satılmalı!Ülkemizin ekonomik bağımsızlığının simgesi olan, birer göz nuru olarak kurulup büyütülen, bu günlere getirdiğimiz en değerli, en stratejik kuruluşlarımızı satarken dahi gözünü kırpmayan bir iktidarla tanıştı Türk Milleti bu dönemde.Eleştirilere verilen yanıtlar çok ilginç. Daha doğrusu hiçbiri yanıt değil. 80'li yıllarda Özal'la birlikte sıkça bahsedilmeye başlanan özelleştirme tezi, o dönemdeki en önemli fikir ithalimiz oldu. O zamanlar, özelleştirmenin gerekliliği, hantal, kendi kendini idare edemeyen, teknolojisini yenileyemeyen kitler bahane edilerek açıklanmaya çalışılıyordu. O dönemde sırf bu propagandayı yapabilmek için kitlerin ölüme terk edildiğini bugün daha iyi anlıyoruz. AKP Hükümeti başlarda bu bahaneyi kullanmak istediyse de, kamuoyunu bu şekilde ikna edemeyeceğini erken fark etti.Özelleştirme konusundaki sıkıştırmalardan bunalan Başbakan Erdoğan en sonunda dayanamadı ve bir şeyler söylemiş olmak için, bu kuruluşların AKP İktidarı döneminde kara geçtiğini ağzından kaçırdı. Yıllardır altın yumurtlayan tavuklarımız hakkındaki bu geçersiz iddia maalesef, geçmemesi gerekenler tarafından es geçildi. Gelişmiş ülkelerin, bütün kuruluşlarını özelleştirerek ekonomide devletin ağırlığını azalttıkları yönündeki propaganda sürekli kullanılıyordu. Yalnız bunun da içinin boş olduğunu bize veriler söylüyor. Bırakın devletin elindeki kuruluşları, Amerika'da özel bir petrol şirketini almaya hak kazanan Çin firmasını baskılarla vazgeçirttiler. Her şey bir yana hükümetin anlamsız, "ille de yabancıya satış" inadı kafalarda soru işaretleri oluşturuyordu. Fakat kamuoyunun merakı fazla sürmedi. 17 Aralık müzakerelerinde Başbakan Erdoğan'ın AB desteği karşılığında, Erdemir için Chirac'a söz verdiği kamuoyuna bomba gibi düştü. Bildiğim kadarıyla halen yalanlanmış değil. Hükümet eveliyor geveliyor, lakin geçerli bir sebep üretmeye bir türlü muvaffak olamıyordu. Ama altın yumurtlayan tavuklar satılmalıydı. Orası kesindi. Millet, satışlardan ne kadar rahatsız olursa olsun bu iş bitecekti.Bulmacanın bütün taşlarını yerine oturtmak yine Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a nasip oldu. Unakıtan Tüpraş'ı satmanın keyfiyle asıl sebebi basın toplantısında itiraf etti: "Bakın arkadaşlar beni sıkıştırmayın, bu özelleştirmeyi yapmazsak bizim için fevkalade kötü olur." Merak ettiğim tek şey kaldı. Cümlede geçen "bizim için" kelimeleriyle, T.C. Devleti'ni mi kastetti, yoksa oturmuş oldukları ceylan derisi iktidar koltuklarını mı?
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007