Beşer her daim sıkıntıdadır. Çünkü o, kendini ve varoluşu bilmek üzere yaratılmıştır. Ancak bunları yapmaz ve doğasına karşı gelir.
Bu ayrımların bilinmemesi ise, çoğunlukla karmaşaya ve yanlış anlamalara neden olur.
Bahsi geçen kavramların başında "beşer" ve "insan" kavramları gelir.
Bu iki kavram çoğu insan için aynı şeyi anlatmaktadır.
Oysa Kadim Tasavvuf Geleneği'nde bu sözcükler birbirlerinden çok farklı, hatta neredeyse zıt kutupları anlatmaktadırlar.
Dışı insan görüntüsü ile bezenen ancak içinde farklı sıfatların, huyların, ezbere anlayışların ve kalıpların esareti altında yaşayan, onlar tarafından yönlendirilen ve sorgulama bilincine henüz gelmemiş varlığa "beşer" ismi verilir.
Beşer kendini her ne kadar özgür zannetse de, inanç kalıplarının, ödünç aldığı fikirlerin, sorgulamadan inandıklarının ve onu sürekli aynı döngüde tutan huylarının kölesi durumundadır.
Bu huylar, ezberler ve özgün olmayan düşünce davranış kalıpları onun üzerinden yaşar ve açığa çıkarken, onların emirlerini yerine getirebilmenin özgürlük olduğunu zanneden beşer, dünyada en yaygın ve hakim canlı türünün de adıdır.
Maddi dünyanın gücü de, anlayış ve bilinç piramidinde aslında en düşük seviyede olan beşere verilmiştir.
Çünkü maddi bir güce ulaşmak gayesiyle hayatını heba etmek, ancak beşerin yapabileceği bir deliliktir.
İnsan, böyle bir deliliğe girmek bir yana, yakınından dahi geçmeyi düşünmeyecek bir varlık olarak ne bu boş güce, ne de dışarıdan parıltılar içinde görünürken içinde aslında sıkıntı ve diş gıcırtılarıyla dolu o cehennem gibi yaşamlara taliptir.
Beşer, nefsinin tatmin edilemeyen açlığı, içi boş arzuları ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan daimi iç sıkıntısı ile yaşamaya mahkumdur.
Beşerin yaşamı, içinde tohumunu taşıdığı insan adlı varlık filiz verene dek, ne yaparsa yapsın, sıkıntı dolu olacaktır.
Çünkü beşer, aslında bilmeden, sürekli olarak kendi doğası ile mücadele ve kendine ihanet etmektedir.
Beşer her daim sıkıntıdadır. Çünkü o, kendini ve varoluşu bilmek üzere yaratılmıştır. Ancak bunları yapmaz ve doğasına karşı gelir.
İnsan kelimesi üns kökünden gelir. Üns, bağ kurmak anlamındadır.
İnsan, kendi varlığının kökleriyle, yani Allah ile bağ kurabilen varlığın ismidir.
Beşer ise, insanın bu bağdan bihaber olan halidir.
Bu anlamda, insan kelimesinin bir diğer kökü kabul edilen nesy yani unutmak.
Beşer, ünsiyet hali içine girip, kendi köklerini hatırlayıp, Allah ile bağ kurmaya yöneldiğinde insan olur.
Beşer, nesnel bilgi biriktirmekle kendi özünü kandıramaz, ruhunu doyuramaz ve kendini dönüştüremez.
İhtiyacı diri bilgidir.
Kadim Tasavvuf Yolu'nda ölü bilgi biriktirmekle insan olunmaz cevabı verilir. Yolcunun kalbine dokunmayan, onu varlıksal bir dönüşüme ve saflaşma yoluna sokmayan, dışarıdan alınmış ama yaşama geçirilmemiş her emanet bilgi, ölü bilgidir.
Ve bu tür bilgiler binlerce sene dahi biriktirilse, biriktireni dönüştürmedikten, arındırmadıktan, aşka düşürmedikten sonra, pratikte ve yaşam içinde birer hiçtirler. Çünkü işlevsizdirler.
Ve işlevi olmayan her yükü taşımak, taşıyan için ancak boşa hamallıktır.
Doğasının ihtiyacı diri bilgidir.
Ki bu da yolcuyu bilgelik kavramına götürür.
Ermişlerin ermişi evrenin sırrını bir kağıda yazsa ve bir gün o kâğıdı biri bulup okusa, onu okuyan için o bilgi dahi diri bilgi değildir.
Çünkü onu yazan insan bunu doğrudan deneyim ile bilmiş, yaşamış ve anlayışına varmıştır.
Ancak bunu okuyan için bu ödünç alınmış bir bilgidir.
Ne bunu okuduktan sonra bir anda huyları değişecektir, ne de titreşimi.
Sokağa çıktığında aynı kalacaktır.
Olaylara verdiği tepkiler kısa bir süreliğine ve suni olarak değişebilecek olsa dahi, sürenin sonunda yine eski haline dönecektir.
Hayat yolunda her an bir seçim yapıyoruz.
Peki, iş büyük seçime geldiğinde hangisini seçiyoruz.
Beşer olmayı mı insan olmayı mı?
Gelmiş geçmiş en sarsıcı kuantum deneylerini yapan ve akıl almaz sonuçlarını ilk elden gören bilim insanlarının samimi itirafları, bu konuda oldukça açıklayıcıdır.
Evet, deneyleri yaptık ve sonuçlarını açık seçik gördük. Ancak bunlar o kadar inanılmaz neticeler ki, keşfettiğimiz şeyi idrak edemiyoruz.
Yani, bu bilgiyi yaşantılayamıyoruz.
Bu nedenle yaşantılamak, bir bilginin o insanda yarattığı etkinin sağlamasının yapılması açısından en önemli değerdir. Bir bilgi, okuyanda bir arayışa ve yönelmeye yol açıyorsa, onun varoluşunu dönüştürebilecek bir etki yaratması bakımından hedefine ulaşmış ve köprülük vazifesini gerçekleştirmiş olacaktır. Arayışa sahip insanı yönlendiren ve ona bu yolda destek olan bilgi köprü bilgidir. Ancak yine de diri bilgiden bir farkı vardır.
İşlevi olduğu gibi, tek başına yeterli değildir.
Bir haritadır.
Onu nerede ve nasıl kullanacağı, o haritayı elinde tutana ait bir seçim olacaktır.
Beşerin bahsedilen anlamlara varması için ilk başta yol haritasına ihtiyacı olacaktır.
Çeşitli kitapları araştıracak, konu üzerine yazılanları okuyacak ve akli bilgilenme sürecini belirli bir olgunluğa getirecektir.
Temelinde samimiyet ve arayış olduğunda, bu tür bilgiler onun için hayati bir işlev görecekler ve onu diri bilgi yoluna yönlendireceklerdir.
Manevi alanlara ilgili nicesi aslında her gün kendilerine faydası olmayan bilgilerle akıllarını doldurarak, bizzat deneyimleme bilme yolunu kapattıklarından habersizdirler. Zihin dinginleşmekten korkar ve dinginleşmek isteyen insana da, buna göre tuzaklar kurar. Diğerleri film izleyerek, oyun oynayarak veya işlerine odaklanarak zihinlerini meşgul ederken, maneviyata merakı olanların da aynı şeyi manevi bilgiler üzerinden yapması yaygındır.
Değişmekten, dönüşmekten, eski kimliğini bırakmaktan, evrimleşmekten, o yolculuğa gerçekten başlamaktan içten içe korktuğundan, hakikat adı altında aslında kendini oyaladığını kendine itiraf edecektir. İşte ancak bu samimi itirafını takiben, köprü bilginin yerini diri bilgiye bırakma zamanı gelmiş olacaktır.
Tasavvuf Yolculuğu, ancak o anda başlar…
- Kentin boş duvarları / 11.07.2025
- Muharrem ayı ve Ehl-i Beyt / 09.07.2025
- Düzeltme / 07.07.2025
- Kul Himmet / 06.07.2025
- “Meşhur” mu, “meçhul” mü? / 19.06.2025
- Gebze Lisesi, FSM Anadolu Lisesi ve okul dergisi / 17.06.2025
- Kim? / 16.06.2025
- İnsanın dört zindanı / 13.06.2025
- Ulaşım / 12.06.2025