Türkiye'de öyle şeyler yaşanıyor ki, birkaç ay öncesine kadar Avrupa'ya vizesiz gideceğiz diye sevinenler bugün Avrupa Birliği'ne girmeyeceğimiz için seviniyorlar.
53 yıllık Avrupa Birliği sürecinde Birliğe gireceğimizden emin olanları da gördük, Birliğe girince zengin olacağımızı zannedenleri de...
Gündüz vakti havai fişek fırlatanları da gördük, Avrupa Birliği ile Katolik nikâhı kıyanları da...
Avrupa Birliği için yasalar da çıkardık, yasalarda değişiklik de yaptık.
Neler gördük neler...
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci, 1963 yılında Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla başlamıştı. Şimdi yıl 2016... 53 yıl sonra Avrupa Birliği'ni ancak sorgulamaya başladık!
Hâlbuki şöyle biraz geriye dönüp bakarsak, Avrupa Birliği'nin ülkemize yönelik terörü her zaman desteklediğini rahatlıkla görürüz.
Hatırlayın, 1998 yılında İtalya ile yaşadığımız bir Apo krizi vardı.
Yine hatırlayın, Fransa'nın eski Cumhurbaşkanlarından Francois Mitterand'ın eşi Bayan mitterand da Kürdistan benim ikinci vatanım demiş ve Türkiye'yi her fırsatta Kürt vatandaşlarını ezmekle suçlamıştı.
Danimarka yıllarca, PKK'nın yayın organı olan TV kanalına ev sahipliği yapmıştı.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler değil miydi PKK'nın ülkelerinde örgütlenmesine göz yumanlar?
Bunlar ortaya yeni çıkmış değil ki! Yani Avrupa Birliği'nin terörü desteklemesi yeni bir durum değil.
Sadece PKK konusunda mı, FETÖ konusunda da Avrupa Birliği zanlı durumundadır. Unutmayın ki Vatikan, Avrupa'nın göbeğindedir ve bütün dünya siyasetini etkiler. FETÖ'nün elebaşı 1998 yılında Vatikan'a giderek; Vatikan misyonu olan Dinlerarası Diyalog'un bir parçası olduğunu ilan etmişti. Özellikle bu tarihten itibaren Türkiye'de müthiş bir misyonerlik faaliyetleri başlamış öncülüğünü de Fetullah Gülen ve şakirtleri yapmıştı.
Bütün bunların yanında İslam kisvesi altında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleri aleyhinde faaliyet yürüten her türlü hareket yine Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından fonlandı yıllarca.
Türkiye Cumhuriyeti'nin şeriatından (yasalarından) kaçanların ilk sığındıkları ülkeler yine Avrupa Birliği üyesi ülkeler oldu. Hatta bunların birçoğuna pasaport dahi verdiler. Bugün cebinde İngiliz pasaportu, Alman pasaportu, Fransız pasaportu taşıyan yazarlarımız, siyasilerimiz ve danışmanları bulunmakta.
Avrupa Birliği'nin sadece ekonomik bir birlik olmadığını, aynı zamanda siyasi bir birlik olduğunu ve bu siyasi birliğin içende Türkiye'ye yer olmadığını hatta bu birliğin Türkiye'ye karşı kurulduğunu söyleyen birini hatırlıyorsunuz değil mi!
Fakat bunu anlamak için maalesef Türkiye'nin başına bir darbe yemesi gerekiyormuş?
İngiltere'nin ayrıldığı, Hollanda'nın ayrılmak için fırsat kolladığı, Yunanistan'ın, İspanya'nın, Portekiz'in, İrlanda'nın, İtalya'nın ve diğerlerinin çaresizce ekonomik krizle boğuştuğu bu Birlik, zaten bizim derdimize çare olamazdı.
Şu sıralar Türkiye'nin gündeminde yerimizin Batı mı, yoksa Doğu mu olduğu tartışılıyor!
Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntıların çaresini başka yerlerde aramaya gerek yok! Türkiye'nin sorunlarının çaresi Türkiye'de bulunuyor.
Gerek Avrupa Birliği'nin gerekse FETÖ'nün gerçek yüzünü bizlere uzun yıllar öncesinden gösteren Sayın Prof. Dr. Haydar Baş değil miydi! Aynı Haydar Baş senelerdir yine bize demiyor mu "Türkiye'yi ekonomik darboğazdan kurtaracak ve kâinat devleti yapacak anahtar bende" diye!
Dünyanın önde gelen profesörlerine dahi hocalık yapan, ekonomi dersi veren ve kapitalizmi bitiren kişi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Yepyeni bir ekonomik model geliştiren; barışçıl, insan odaklı, sanayicisinden emeklisine kadar herkesin yüzünü güldürecek modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Şu an Türkiye ekonomik olarak büyük bir sıkıntı içerisinde. Hiç boşuna pembe tablolar göstermeye kalkmasın kimse. Günlerdir ekonomi zirveleri yapılıyor fakat hiçbir çözüm üretilemiyor. Türkiye'nin çok acil sıcak paraya ihtiyacı var ancak bulunamıyor, bulunsa bile deve yüküyle faiz ödüyoruz?
İçinde bulunduğumuz bu ekonomik sıkıntının çaresinin kimde olduğunu sayın idarecilerimiz aslında gayet iyi biliyorlar. "Türkiye'nin yeri Batı mıdır yoksa Doğu mudur" türünden tartışmalarla zaman kaybetmeye gerek yok.
Yüce Allah Enbiya Sûresi'nde şöyle buyuruyor: "Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun."
53 yıllık Avrupa Birliği sürecinde Birliğe gireceğimizden emin olanları da gördük, Birliğe girince zengin olacağımızı zannedenleri de...
Gündüz vakti havai fişek fırlatanları da gördük, Avrupa Birliği ile Katolik nikâhı kıyanları da...
Avrupa Birliği için yasalar da çıkardık, yasalarda değişiklik de yaptık.
Neler gördük neler...
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci, 1963 yılında Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla başlamıştı. Şimdi yıl 2016... 53 yıl sonra Avrupa Birliği'ni ancak sorgulamaya başladık!
Hâlbuki şöyle biraz geriye dönüp bakarsak, Avrupa Birliği'nin ülkemize yönelik terörü her zaman desteklediğini rahatlıkla görürüz.
Hatırlayın, 1998 yılında İtalya ile yaşadığımız bir Apo krizi vardı.
Yine hatırlayın, Fransa'nın eski Cumhurbaşkanlarından Francois Mitterand'ın eşi Bayan mitterand da Kürdistan benim ikinci vatanım demiş ve Türkiye'yi her fırsatta Kürt vatandaşlarını ezmekle suçlamıştı.
Danimarka yıllarca, PKK'nın yayın organı olan TV kanalına ev sahipliği yapmıştı.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler değil miydi PKK'nın ülkelerinde örgütlenmesine göz yumanlar?
Bunlar ortaya yeni çıkmış değil ki! Yani Avrupa Birliği'nin terörü desteklemesi yeni bir durum değil.
Sadece PKK konusunda mı, FETÖ konusunda da Avrupa Birliği zanlı durumundadır. Unutmayın ki Vatikan, Avrupa'nın göbeğindedir ve bütün dünya siyasetini etkiler. FETÖ'nün elebaşı 1998 yılında Vatikan'a giderek; Vatikan misyonu olan Dinlerarası Diyalog'un bir parçası olduğunu ilan etmişti. Özellikle bu tarihten itibaren Türkiye'de müthiş bir misyonerlik faaliyetleri başlamış öncülüğünü de Fetullah Gülen ve şakirtleri yapmıştı.
Bütün bunların yanında İslam kisvesi altında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleri aleyhinde faaliyet yürüten her türlü hareket yine Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından fonlandı yıllarca.
Türkiye Cumhuriyeti'nin şeriatından (yasalarından) kaçanların ilk sığındıkları ülkeler yine Avrupa Birliği üyesi ülkeler oldu. Hatta bunların birçoğuna pasaport dahi verdiler. Bugün cebinde İngiliz pasaportu, Alman pasaportu, Fransız pasaportu taşıyan yazarlarımız, siyasilerimiz ve danışmanları bulunmakta.
Avrupa Birliği'nin sadece ekonomik bir birlik olmadığını, aynı zamanda siyasi bir birlik olduğunu ve bu siyasi birliğin içende Türkiye'ye yer olmadığını hatta bu birliğin Türkiye'ye karşı kurulduğunu söyleyen birini hatırlıyorsunuz değil mi!
Fakat bunu anlamak için maalesef Türkiye'nin başına bir darbe yemesi gerekiyormuş?
İngiltere'nin ayrıldığı, Hollanda'nın ayrılmak için fırsat kolladığı, Yunanistan'ın, İspanya'nın, Portekiz'in, İrlanda'nın, İtalya'nın ve diğerlerinin çaresizce ekonomik krizle boğuştuğu bu Birlik, zaten bizim derdimize çare olamazdı.
Şu sıralar Türkiye'nin gündeminde yerimizin Batı mı, yoksa Doğu mu olduğu tartışılıyor!
Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntıların çaresini başka yerlerde aramaya gerek yok! Türkiye'nin sorunlarının çaresi Türkiye'de bulunuyor.
Gerek Avrupa Birliği'nin gerekse FETÖ'nün gerçek yüzünü bizlere uzun yıllar öncesinden gösteren Sayın Prof. Dr. Haydar Baş değil miydi! Aynı Haydar Baş senelerdir yine bize demiyor mu "Türkiye'yi ekonomik darboğazdan kurtaracak ve kâinat devleti yapacak anahtar bende" diye!
Dünyanın önde gelen profesörlerine dahi hocalık yapan, ekonomi dersi veren ve kapitalizmi bitiren kişi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Yepyeni bir ekonomik model geliştiren; barışçıl, insan odaklı, sanayicisinden emeklisine kadar herkesin yüzünü güldürecek modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Şu an Türkiye ekonomik olarak büyük bir sıkıntı içerisinde. Hiç boşuna pembe tablolar göstermeye kalkmasın kimse. Günlerdir ekonomi zirveleri yapılıyor fakat hiçbir çözüm üretilemiyor. Türkiye'nin çok acil sıcak paraya ihtiyacı var ancak bulunamıyor, bulunsa bile deve yüküyle faiz ödüyoruz?
İçinde bulunduğumuz bu ekonomik sıkıntının çaresinin kimde olduğunu sayın idarecilerimiz aslında gayet iyi biliyorlar. "Türkiye'nin yeri Batı mıdır yoksa Doğu mudur" türünden tartışmalarla zaman kaybetmeye gerek yok.
Yüce Allah Enbiya Sûresi'nde şöyle buyuruyor: "Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022