Giriş
Her uygarlığın tarihsel süreç içerisinde oluşturduğu belli başlı unsurları, bu unsurların da maziden gelen bir hikâyesi vardır. Sözkonusu olan Batı medeniyeti ise, bu hikâye oldukça ilgi çekici olmalıdır. Çünkü kendisinden önceki bütün uygarlıklardan farklı bir biçimde gelişen, İslam'dan başka bütün kültür ve inançları bir kara delik gibi emerek acuzeye çeviren, dünyanın her yerindeki millî, dinî, kültürel farklılıkları yok etmeye çalışarak bireysellik, kapitalizm, tüketim ve sözde özgürlük vaad eden Batı zihniyeti yeryüzü varolalı beri maneviyatı olmayan tek medeniyettir.
Modernizm öncesi zamanlarda dünyaya hiç bir dönemde tek bir kültür hakim olmamıştır. Ve aynı arzın üzerinde aynı tip giyinen, aynı gıdalarla beslenen, aynı müziği dinleyen, hatta mimarisi, sanatı, edebiyatı bu derece aynılaşan insanlar yaşamadı.
Halen yürürlükte olan mevcut Batı medeniyetinin artık coğrafyaları aşıp bir zihniyet -kafa yapısı- olarak sınır tanımadığı ise aşikârdır. İşte bu zihniyeti anlamada modern bilimi tanımak büyük önem taşımaktadır. Çünkü modern dünyayı kuran modern bilimdir!
Amacımız; incelememizde daha da ayrıntılı olarak ele alınacak olan modern bilimin aslında Batının "kültürel emperyalist" yönünün en temel direği olduğunu gözler önüne sermektir. Sadece ana hatlarıyla baktığımızda modern bilim tarihi, farklı uygarlıklar ya da kültürlere ait bilimleri tanımamış; Batı bilimini, bilimin zirvesi olarak göstermiş ve temelde dört yolla kendi biliminin tekelini kurmuştur. Öncelikle, Batılı olmayan kültür ve uygarlıkların başarıları gerçek bilim olarak kabul edilmeyip, bâtıl itikat, mit ve folklor denilerek dışlanmıştır. İkincisi, Batılı olmayan kültürlerin bilim tarihleri genel bilim tarihinden dışlanmıştır. Üçüncüsü Avrupa uygarlığının kökenleri bu uygarlığın kendiliğinden doğduğunu gösterecek biçimde yeniden yazılmıştır. Son olarak da işgal ve sömürgecilik yoluyla Avrupa, diğer uygarlıkların bilimlerini almış, bunların kökenine dair bilgileri gizlemiş ve Avrupalı kılığına büründürerek yeniden dolaşıma sokmuştur. Kökenlerine dair herhangi bir açıklamada bulunmadan birçok bilimsel bilginin Batılı bilimlere eklendiğini ve bunlara dahil edildiğini biliyoruz. (Thomas Kuhn ve Bilim Savaşları, Everest Yay. s. 71).
Her uygarlığın tarihsel süreç içerisinde oluşturduğu belli başlı unsurları, bu unsurların da maziden gelen bir hikâyesi vardır. Sözkonusu olan Batı medeniyeti ise, bu hikâye oldukça ilgi çekici olmalıdır. Çünkü kendisinden önceki bütün uygarlıklardan farklı bir biçimde gelişen, İslam'dan başka bütün kültür ve inançları bir kara delik gibi emerek acuzeye çeviren, dünyanın her yerindeki millî, dinî, kültürel farklılıkları yok etmeye çalışarak bireysellik, kapitalizm, tüketim ve sözde özgürlük vaad eden Batı zihniyeti yeryüzü varolalı beri maneviyatı olmayan tek medeniyettir.
Modernizm öncesi zamanlarda dünyaya hiç bir dönemde tek bir kültür hakim olmamıştır. Ve aynı arzın üzerinde aynı tip giyinen, aynı gıdalarla beslenen, aynı müziği dinleyen, hatta mimarisi, sanatı, edebiyatı bu derece aynılaşan insanlar yaşamadı.
Halen yürürlükte olan mevcut Batı medeniyetinin artık coğrafyaları aşıp bir zihniyet -kafa yapısı- olarak sınır tanımadığı ise aşikârdır. İşte bu zihniyeti anlamada modern bilimi tanımak büyük önem taşımaktadır. Çünkü modern dünyayı kuran modern bilimdir!
Amacımız; incelememizde daha da ayrıntılı olarak ele alınacak olan modern bilimin aslında Batının "kültürel emperyalist" yönünün en temel direği olduğunu gözler önüne sermektir. Sadece ana hatlarıyla baktığımızda modern bilim tarihi, farklı uygarlıklar ya da kültürlere ait bilimleri tanımamış; Batı bilimini, bilimin zirvesi olarak göstermiş ve temelde dört yolla kendi biliminin tekelini kurmuştur. Öncelikle, Batılı olmayan kültür ve uygarlıkların başarıları gerçek bilim olarak kabul edilmeyip, bâtıl itikat, mit ve folklor denilerek dışlanmıştır. İkincisi, Batılı olmayan kültürlerin bilim tarihleri genel bilim tarihinden dışlanmıştır. Üçüncüsü Avrupa uygarlığının kökenleri bu uygarlığın kendiliğinden doğduğunu gösterecek biçimde yeniden yazılmıştır. Son olarak da işgal ve sömürgecilik yoluyla Avrupa, diğer uygarlıkların bilimlerini almış, bunların kökenine dair bilgileri gizlemiş ve Avrupalı kılığına büründürerek yeniden dolaşıma sokmuştur. Kökenlerine dair herhangi bir açıklamada bulunmadan birçok bilimsel bilginin Batılı bilimlere eklendiğini ve bunlara dahil edildiğini biliyoruz. (Thomas Kuhn ve Bilim Savaşları, Everest Yay. s. 71).