"Kardeşiniz zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım ediniz."
Bu Nebevî tembihi kulağımıza küpe yapmış olsak ve gereğini yerine getirsek bugün cedelleştiğimiz birçok problem kökünden halledilmiş olacak.
Zalim kardeşimizin zulmüne engel olsak zaten onun ağına düşebilecek mazlumların sayısını da peşinen azaltmış olacağız.
Zalim kardeşimizin elini tutarak eli ile işleyecebileceği zulme dur diyebilsek, dilini tutarak dili ile işleyebileceği zulme engel olabilsek mazlumlara otomatik olarak yardım etmiş olacağız.
Bugün Türk toplumunda yaygın olan uygulama şu; zalim kardeşimizin zulüm olarak nitelenebilecek ne kadar icraatı varsa ya susarak onaylıyoruz ya da alkışlayarak onu daha çok zulüm daha çok haksızlık yapmaya teşvik ediyoruz.
Diğer taraftan, işlediği cürümlere bizzat muhatap olmuş, zarar görmüş, haksızlığa uğramış yakın tanıdıkları olarak onun çevirdiği filmleri ve fırıldakları diğer insanlara anlatarak hiç olmazsa tuzağa düşenlerin sayısını azaltmıyoruz.
"Biz düştük onlar da düşsün, biz yandık onlar da yansın" dercesine tuzakçı zalim kardeşimizin daha çok zulüm işlemesine, daha çok masum insanı avlamasına seyirci kalıyoruz.
Daha işin başında iken, ufak ufak zulümler, küçük küçük haksızlıklar işlemeye, azar azar kul hakkı yemeye başladığında onu ikaz etseydik, ona karşı sert tavır alıp kaşlarımızı çatsaydık belki de hatasını anlayacaktı ve daha yolun başında iken dönecekti ve bugün sırtında taşıdığı dağlar gibi kamburla, dalgalar gibi kul hakkıyla başı yerde dolaşmak zorunda kalmayacaktı.
Siyaset kulvarında koşarken yanlış adımlar atıp bütün bir milletin vebalini yüklenenler için de böyle, ticaretle uğraşırken kendisi ile beraber bütün bir çevresini batıranlar için de böyle, hatta diyanette olup bir yandan insanları irşad ederken diğer taraftan icraatları ile yakın ve uzak çevresini ifsad edenler için de böyle...
Düğünde?dernekte, bayramda?seyranda bir araya gelindiğinde, en yakın arkadaşlarının haklarını gasbetmiş olduğu için başı yerde, hep bir yanı alçak, içten içe kızaran bir arkadaşa elbette yine en çok acıyanlar o en yakın arkadaşları olacaktır.
Dünyalık toplamak uğruna, dostları dağıtmak, dostlukları bozmak, arkadaşları incitmek, arkadaşlıkları paramparça etmek akıl işi midir, vicdan işi midir Allah aşkına?
Gelin hep beraber, hiç olmazsa ömrümüzün kalan kısmında; "Kardeşiniz zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım ediniz" ilkesini uygulamaya and içelim.
Bu Nebevî tembihi kulağımıza küpe yapmış olsak ve gereğini yerine getirsek bugün cedelleştiğimiz birçok problem kökünden halledilmiş olacak.
Zalim kardeşimizin zulmüne engel olsak zaten onun ağına düşebilecek mazlumların sayısını da peşinen azaltmış olacağız.
Zalim kardeşimizin elini tutarak eli ile işleyecebileceği zulme dur diyebilsek, dilini tutarak dili ile işleyebileceği zulme engel olabilsek mazlumlara otomatik olarak yardım etmiş olacağız.
Bugün Türk toplumunda yaygın olan uygulama şu; zalim kardeşimizin zulüm olarak nitelenebilecek ne kadar icraatı varsa ya susarak onaylıyoruz ya da alkışlayarak onu daha çok zulüm daha çok haksızlık yapmaya teşvik ediyoruz.
Diğer taraftan, işlediği cürümlere bizzat muhatap olmuş, zarar görmüş, haksızlığa uğramış yakın tanıdıkları olarak onun çevirdiği filmleri ve fırıldakları diğer insanlara anlatarak hiç olmazsa tuzağa düşenlerin sayısını azaltmıyoruz.
"Biz düştük onlar da düşsün, biz yandık onlar da yansın" dercesine tuzakçı zalim kardeşimizin daha çok zulüm işlemesine, daha çok masum insanı avlamasına seyirci kalıyoruz.
Daha işin başında iken, ufak ufak zulümler, küçük küçük haksızlıklar işlemeye, azar azar kul hakkı yemeye başladığında onu ikaz etseydik, ona karşı sert tavır alıp kaşlarımızı çatsaydık belki de hatasını anlayacaktı ve daha yolun başında iken dönecekti ve bugün sırtında taşıdığı dağlar gibi kamburla, dalgalar gibi kul hakkıyla başı yerde dolaşmak zorunda kalmayacaktı.
Siyaset kulvarında koşarken yanlış adımlar atıp bütün bir milletin vebalini yüklenenler için de böyle, ticaretle uğraşırken kendisi ile beraber bütün bir çevresini batıranlar için de böyle, hatta diyanette olup bir yandan insanları irşad ederken diğer taraftan icraatları ile yakın ve uzak çevresini ifsad edenler için de böyle...
Düğünde?dernekte, bayramda?seyranda bir araya gelindiğinde, en yakın arkadaşlarının haklarını gasbetmiş olduğu için başı yerde, hep bir yanı alçak, içten içe kızaran bir arkadaşa elbette yine en çok acıyanlar o en yakın arkadaşları olacaktır.
Dünyalık toplamak uğruna, dostları dağıtmak, dostlukları bozmak, arkadaşları incitmek, arkadaşlıkları paramparça etmek akıl işi midir, vicdan işi midir Allah aşkına?
Gelin hep beraber, hiç olmazsa ömrümüzün kalan kısmında; "Kardeşiniz zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım ediniz" ilkesini uygulamaya and içelim.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024