Bir varmış bir yokmuş... Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir Suriye varmış. Halkı müreffeh, maneviyatı güçlü, dost ve düşmanını tanıyan ve bilen bir ülkeymiş. Vatandaşlarını hiç kimseye muhtaç etmez, kaynaklarını halkına seferber edermiş.
Sultanları Esad, Alevi, yasaları ise Hanefi fıkhına göreymiş. Sultan Esad, Aleviliği halkına dikta etmemiş, Allah’ın hükmünü ölçü alarak “Bütün mü’minler kardeştir” (Hucurat 10) anlayışıyla bütün İslam halklarına aynı mesafede davranmış.
Gel zaman git zaman, Suriye Sultanı, babası dönemindeki ülkesi aleyhinde oluşan kötü imajı yıkarak, komşu İslam devletleriyle iyi ilişkiler içerisine girmiş. Özellikle komşusu Türkiye ile ilişkilerini üst düzeye çıkarmış. Komşu Türkiye bu iyi niyete muhabbetle cevap vermiş. Hatta o kadar ki, Türkiye’nin Sultanı ailecek, Suriye Sultanı ile muhabbet deryasında kulaç atıyorlarmış.
Günlerden bir gün komşu Türkiye’nin Sultanı, Suriye Sultanı ile deryada yüzerken Okyanus Ötesi vurgunu yemiş olacak ki, dost bildiği Suriye Sultanını bir anda düşman zannetmiş.
O vurgundan sonra Türkiye Sultanı, Suriye Sultanını düşman görmeye ve göstermeye başlamış. Türkiye Sultanı düşmanlığını o kadar ileriye götürmüş ki, Suriye Sultanına karşı bütün isyancılara ve İslam karşıtı görüş ve ülkelere kucak açmış. Böylece Suriye Sultanının ülkesini tarumar edeceğini zannetmiş.
Hatta isyancılar o kadar ileri gitmişler ki, camilerde adam kesmeyi tavuk kesmeyle karıştırmışlar.
Türk Sultanı, arkasında halkının desteği ile ayakta duran Suriye Sultanına karşı isyancıları destekliyormuş. Öyle ki, en büyük düşman İsrail’in Suriye halkına havadan bombalar yağdırmasına bile ses çıkaramıyormuş. Bir de bir zamanlar kanka olduğu Suriye Sultanına beddualar ediyormuş…
Nasıl hikaye ama! Böyle bir hikaye gerçek olsa çok acı olurdu değil mi? Maalesef herkesin bildiği gibi bu bir hikaye değil, gerçek. Biz ne yaptık da Müslümanları kendimize düşman edindik. Allah’ın bundan daha büyük bir belası olabilir mi? Bu hikaye Müslüman’a çok ağır.
Sultanları Esad, Alevi, yasaları ise Hanefi fıkhına göreymiş. Sultan Esad, Aleviliği halkına dikta etmemiş, Allah’ın hükmünü ölçü alarak “Bütün mü’minler kardeştir” (Hucurat 10) anlayışıyla bütün İslam halklarına aynı mesafede davranmış.
Gel zaman git zaman, Suriye Sultanı, babası dönemindeki ülkesi aleyhinde oluşan kötü imajı yıkarak, komşu İslam devletleriyle iyi ilişkiler içerisine girmiş. Özellikle komşusu Türkiye ile ilişkilerini üst düzeye çıkarmış. Komşu Türkiye bu iyi niyete muhabbetle cevap vermiş. Hatta o kadar ki, Türkiye’nin Sultanı ailecek, Suriye Sultanı ile muhabbet deryasında kulaç atıyorlarmış.
Günlerden bir gün komşu Türkiye’nin Sultanı, Suriye Sultanı ile deryada yüzerken Okyanus Ötesi vurgunu yemiş olacak ki, dost bildiği Suriye Sultanını bir anda düşman zannetmiş.
O vurgundan sonra Türkiye Sultanı, Suriye Sultanını düşman görmeye ve göstermeye başlamış. Türkiye Sultanı düşmanlığını o kadar ileriye götürmüş ki, Suriye Sultanına karşı bütün isyancılara ve İslam karşıtı görüş ve ülkelere kucak açmış. Böylece Suriye Sultanının ülkesini tarumar edeceğini zannetmiş.
Hatta isyancılar o kadar ileri gitmişler ki, camilerde adam kesmeyi tavuk kesmeyle karıştırmışlar.
Türk Sultanı, arkasında halkının desteği ile ayakta duran Suriye Sultanına karşı isyancıları destekliyormuş. Öyle ki, en büyük düşman İsrail’in Suriye halkına havadan bombalar yağdırmasına bile ses çıkaramıyormuş. Bir de bir zamanlar kanka olduğu Suriye Sultanına beddualar ediyormuş…
Nasıl hikaye ama! Böyle bir hikaye gerçek olsa çok acı olurdu değil mi? Maalesef herkesin bildiği gibi bu bir hikaye değil, gerçek. Biz ne yaptık da Müslümanları kendimize düşman edindik. Allah’ın bundan daha büyük bir belası olabilir mi? Bu hikaye Müslüman’a çok ağır.
Osman Baş / diğer yazıları
- EMPATİ (Buram buram merhamet) / 15.08.2020
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019