"Yanlış söz, sahibine tasmadır." (Kutadgu Bilig) Şahsiyetimi inciterek bir âletliğe niyetlensem, kesinlikle paratoner olurdum! Veya –kalem dışında– herhangi bir âlet kullanmaya niyetlensem göğsümde bir paratonerle dolaşırdım!Bütün şimşekleri üzerime çekip; ne zaman, nerede, kimi vuracağı belli olmayan yıldırımları, göğsümde söndürmeği denerdim! Bu aynı zamanda yalnız kurtluğumu, tescîllemem olurdu!Öğrendikçe hiçbir şey bilmediğini öğrenen insanın, insanlığın en büyük belâsının cehâlet olduğunu, Hz. Âdem'den beri anlatamadığı kesin!Gerçek anlamda bilgelerin olduğu bir yerde; kimsenin, kimseyi incitmek gibi bir zulmü olabilir mi? Bilmediğini bilen bilgelerin olduğu yerde, biliyorum diye ukalalaşan câhile iltifât edilir mi?Öğrenmenin sonunun olmadığını, en çok bilenin bile Mutlak Bilgi karşısında bir hiç olduğunu bilmeyenin, bilgeliği söz konusu mudur?Sakallı Celâl'e; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsîl ile mümkündür." dedirtenleri, tahmîn etmek zor mudur?Her konuşanın; meselâ bir bebek veya papağanın, bilerek konuştuğu, söylenebilir mi? Dört işlemin adını duyup hesap makinesiyle işlem yapan kişinin matematiğine güvenilir mi?Edebî sanatların, meselâ teşbîh'in adını bile duymamışlardan; neyin, ne zaman, niye söylendiğini bilmeyen ve merak etmeyenlerden hikmet ve doğru hitâbet beklenebilir mi?Nâdan nobranların, edepsizlerin danışmanlığıyla idare edenlerin, hatâdan başka işi olabilir mi?"Altın bilezik" in ne olduğunu bilmeden, "Altın tasma" ile çalım atan, kendini hür zanneden en tehlikeli kölelerin; kurumlaştığı, kurumsallaştığı bir yerde, –adı ister demokrasi, ister ileri demokrasi olsun– düzenden, huzûrdan, istikrârdan söz edilebilir mi?Bütün demokratların tenkît ettiği, her Cuma namazı sonrası; "Mağrûr olma pâdişâhım! Sen'den büyük Allah var!" uygulamasını unutan Müslümanlardan demokrat olabilir mi?"Kulağından tutar kapının önüne koyarım" diye ezbere kullanılan teşbîhten, eşeğin kulağından tutularak yönetildiğini bilmeyerek kabinesindeki Bakanlara hakaret eden birinin; "Merd–i Kıptî şecaat arz ederken sirkâtin söyler" meselini sıkça kullanırken Kıpti'nin Çingene yani Roman olduğunu ve bu sözle bütün Romanları incittiğinin farkında olmayan birinin papağandan farkı olur mu?Kuş olduğunun farkında olmayan papağanın, yüzdüğünün farkında olmayan balığın, havada–karada–suda ve suyun altında hareket kabiliyetinin farkında olmayan karabatağın, kudret veya gücünden bahsedilebilir mi? "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diyen; kalemine ve yazdıklarına Allah'ın and içtiği kalem erbâbına "tasmalı" diye aynasındaki sûreti tarif eden birine, kendinin övünerek taşıdığı tasma bağının, taa okyanus ötesine uzandığının bilindiğini anlatabilmenin bir imkânı, var mıdır? ''Ne günlere kaldık ey Gâzi hünkâr, Katır defterdâr oldu, eşek mühürdâr'' diye devrini tarihe resmeden Ziya Paşa'yı, ne kadar görmüş, anlamışız?Kalabalıkları cemaatleştirerek yönlendiren "Rey Sahîbi Kişiler" hâlâ rahlelerinden başlarını kaldırmayacaklar mı? Geç kalanın vebâlinin artacağını söyleyecek cesarette münevver var mıdır? Varsa neyi beklerler? Türk Milleti olarak biz neler yaşayıp, neler atlatmışız, neler! Hz. Yusuf gibi defalarca atıldığımız kuyulardan çıkmışız, tek tek! Allah'ın da yardımlarıyla her Türk Yusuf, kardeşlerince atıldığı kuyusunu kendisine yol başlangıcı etmiş tek tek! Kuyu çok! Kuyuya atılan Türk Yusuf çok! Türk Yusufları kuyudan çıkaracak kervan da yoktu ama her çıkanın hedefi tekti! Her Türk Yusuf'un kardeşlerince kuyuya atılması, başlı başına bir dram; her Türk Yusuf'un kuyuyu kendisine yol edişi, başlı başına bir destândı... Kuyulardan tek tek çıkan Türk Yusufların yollarının kesiştiği kavşaklar, hikâyelerinin kaynaştığı destânlar, ideâllerinin buluştuğu, sohbethâneler icâd olundu yokluktan! Yumurtadan çıkan deniz kaplumbağalarının içgüdüsel olarak denize yönelmesi gibi, kuyudan çıkan her Türk Yusuf, adını duyduğu sohbethânelere yöneldi!Benzer hikâye ve usûllerle atıldıkları kuyularından, benzer uğraşlarla çıkan Türk Yusuflar'ı, Mısır'da sultanlık beklemiyordu! Onlar sultanlık da istemiyorlardı zaten! Her biri ayrı ayrı, benzer kuyulara atıldıklarında ortak hayâlleri vardı. Sekteye uğratılan hayâllerini tamamlamak için dağıldıkları adreste yeniden biraraya gelmekten başka hayâl kurmadılar!Güzergâhları, yol haritaları Kitâb–ı Ekmel'de Kur'ân'da çiziliydi. Hayâlleri Türk Birliği, "Büyük ve müebbed bir ülke Tûran"dı. Hedef belliydi, yol belliydi, kılavuz belli...Ve "Kervan yolda dizilir" tecrübesiyle kuyudan çıkıp kaldıkları yerden, yeniden sefere atılan Türk Yusufları hedeflerine ulaştırabilecek yetenekte ve donanımda bir rehbere, bir öndere ihtiyaç vardı. Tekler Tek'ine sığınıp Millî hedefe ulaşmak heyecânıyla, yoluna denk düşen kuyulardaki Türk Yusufları tek tek çıkararak menzîle erdirmek hevesiyle kuyuları patlatan bir yürek lazımdı!"Türkoğlu Türk'üm!" diye kükreyen, "Gök çadırımız, güneş bayrağımız" idealini takip ile "Kâinat Devleti" hayâl eden bir Baştürk, sesleniyor artık! Duymayan var mı?"Kâinat Devleti" adlı Tûran'a doğru seferdeki kervanı, durdurulduğu yerden Kutlu Hedef'e doğru yeniden yola çıkardı! Haberi olmayan var mı? Kuyusundan çıkan, kuyusundan çıkarılan Türk Yusuflar buluşmalılar yeniden, Kutlu Sefere başlamalılar sil–baştan... Bu defa kervan çok büyük! Kuyu patlatan savaşçılardan oluşan kervan, çok cesâretli! Moskova'da, DUMA koridorlarında seccâde serip cemaat namazı kılabilecek cesâmette! Bu cesâmetin, bu cesâretin yanında durmaya yürekleri yetmeyen korkak kardeşler de gelmeliler, bu kervanda herkese yer var! Gözleri ilerde olan Kurt Süvarilerin başları dikleşirken; "Adamın yere bakanı" tarifli, Haçlı güdümlü, kuduz it bakışlı harâmîlerin hükümrânlığını gördüğüm günden beri kendini cezalandıranlardanım! Ve kendi kendimi attığım bi'r–i gayyâm'dayım!O günden beri bi'r–i gayyâmda, Ehl–i Beyt rûhu ile Hoca Ahmet Yesevî'ce, Yunus'ça, Hünkâr Hacı Bektaş'ça Türkçe uğraşlardayım! "OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN!" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017



























































































