Birliğin adresi Kur’an ve onun canlı örneği Ehl-i Beyt

Ehl-i Beyt'in örnek insanlar olmaları, rol model olup insanların, mü'minlerin İslam'ı anlamalarına yardımcı olmaları gibi çok önemli vazifesi vardır. Çünkü Allah (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de; Ehl-i Beyt'in kendisi tarafından tertemiz kılındığını (Ahzap/33), Onların "ihtiyaçları olduğu halde Allah razı olsun diye yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire yedirerek (İnsan/8) üstün bir ahlak sahibi olduklarını, Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğunu (Şura/23), Peygamber'in (s.a.v.) ahiret âlemine rıhletinden sonra uymamız gereken insanın Hz Ali ve O'nun soyundan gelen Resûlullah'ın neslinin hakkı olduğunu (Maide/67) bize bildirdi.

Veda haccında sahabenin tamamının şahit olduğu ve 16 Ehlisünnet kaynağında "sakaleyn" hadisi olarak bilinen meşhur hadiste Peygamberimiz(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: 

"Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Onlara sarıldığınız sürece, Benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın kitabı Kur'an ve Benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi Kevser havuzu başında bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar." 

İşte, Resûlullah (s.a.v.) "sarıldığınızda asla benden sonra sapıklığa düşmezsiniz" buyurarak biz Müslümanlara birliğin adresinin Kur'an ve O'nun canlı örneği Ehl-i Beyt olduğunu göstermiştir.

Bu konuyla ilgili birçok ayet-i kerime ve yüzlerce sahih hadis-i şerif vardır. Allah ve Resûlullah bu kadar önemli bir konuda Ümmet-i Muhammed'i kendi haline bırakmamıştır. Havz-ı Kevser'in başına kadar Kur'an'dan ayrılmayacak olan Ehl-i Beyt'i, hilafet emrini, emanet olarak bıraktığı neslini tek tek, isim isim sayıp bildirmiştir.

Cabir Bin Abdullah'tan (r.a.) şöyle naklediliyor. "Allah'a, Resûlüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat etmenin vacip olduğunu (Nisa/59) bildiren ayet indiği gün, Resûlullah'a sordum. "Ya Resûlullah, Allah ve Resûlünü tanıyoruz, ama emir sahipleri kimlerdir?" Resul u Ekrem şöyle buyurdu; "Onlar benim halifelerimdir. Onların ilki Ali Bin Ebu Talip'tir. Sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali Bin Hüseyin (İmam Zeynelabidin) sonra Tevrat'ta Bakîr diye anılan Muhammed Bin Ali'dir. Ey Cabir sen O'nu göreceksin. Gördüğünde benim selamımı O'na iletirsin. Ondan sonra Cafer Bin Muhammed Es sadık, sonra Musa Bin Cafer, Sonra Ali Bin Musa Rıza, sonra Muhammed Bin Ali Et Taki, sonra Ali Bin Muhammed Naki, sonra Hasan Ali Bin Askeri, sonra Muhammed Bin Hasan El MEHDİ'dir."

İşte, tam burada bu hak yolu, hiç bir kınayıcının kınamasından çekinmeden 14 ciltlik muhteşem Ehl-i Beyt külliyatıyla bize bildiren muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan Allah razı olsun. Bizim dinimizi, Peygamberimizin mirasını öğrendiğimiz, bu Ehl-i Beyt imamlarının hayatını, dinimizin ölçüsü olarak öğrenmek Ümmet-i Muhammed için büyük bir lütuftur. Muhterem Hocamız yıllarca gece gündüz çalışmış, on binlerce sayfa, binlerce kaynak eserlerden istifade ile bu eserleri kaleme almış, önümüze hazır bilgi ve belgeleri koymuş; yüzlerce ayet ve binlerce hadislerle, âlimlerin kaynak eserleri ve en az 220 Sünni İslam âliminin kaynak eserlerinden alıntılarla uymamız gereken Ehl-i Beyt yolunu önümüze koymuştur.

O zaman bize düşen vazife bu eserleri dikkatlice okumak ve okutmaktır. Böylece dinimizi bu Ehl-i Beyt imamlarının hayatından öğrenip kurtuluşa ermektir.

Türkiye çapında Ehl-i Beyt sempozyumlarını yaparken Rize'de yaşlı bir amcadan duyduğum dua ile yazımı bitirmek istiyorum; "Haydar Baş hocamıza lütfen selamlarımı söyleyin, Allah Haydar hocamdan razı olsun. 80 yıllık ömrümün ahirinde onun sayesinde dinimizin aslını öğrenerek imanımızı kurtardım, ne mutlu bize."

Ümmetin ve milletimizin birliği, dirliği ve kurtuluşumuz için yazılmış olan Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın eserleri her Müslümanın baş tacı eserleridir.