Sorun öğrencinin başarısızlığından değil, sistemin aksaklığından kaynaklanıyor.
Dünyada genç nüfusu ile öğünen ender ülkelerden biriyiz. Maalesef plansız gelişen yüksek nüfus artışına karşılık derslik ve alt yapı yetersizliği ve plansızlığı nedeniyle bugün çok sayıda genç yaşamlarını rahat sürdürebilme kapısı olarak üniversiteyi görmektedirler. Gerçek anlamda ilkokuldan itibaren çocuğun yeteneğine göre yönlendirme yapılamamış, herkes aynı cenderede lise sona kadar aynı ortamda üniversite sınavına hazırlanmaktadır. Üniversitelerin kapasitesi, kadrosu ve yarattığı bilim ve teknoloji olanakları ortada. Üniversiteye girme yaşına gelmiş her yıl 2 milyon genç 200 bin kişilik üniversite kontenjanı için dershane yarışına sürüklenmektedirler. Parası olup iyi dershaneye gidebilen belirli bir puan alarak kayıt yaptırıyor, kayıt yaptıramayanlar yine parasına göre özel üniversiteye veya yurtdışında üçüncü derecede üniversiteye gitme yolu aramaktadırlar.
Sorun Öğrencinin yeteneğine göre tercih yapamamasından
kaynaklanıyor
Batıda bilindiği gibi bizdeki ÖSS sınavından farklı sınavlarda belirli bir puanı alan öğrenciler eğilimleri ve yetenekleri doğrultusunda üniversiteler ile görüşüp kayıt yaptırılır. Güzel sanatlar, resim, müzik ve beden eğitimi gibi yetenek sınavı ile üniversiteye kayıt yaptırılmaktadır. Amerika'da her öğrenci tıp okuyamaz. Önce bir biyoloji eğitimi alması gerekir, oradan başarılı olan kişi tıp fakültesine kayıt yaptırır. Mühendislik eğitimi yaratıcılığı olan insanların başvurduğu bir alandır. Ancak herkes bilir ki okula kayıt yaptırmak okulu bitirmek anlamına gelmiyor. Bir sınıfa 100 kişi kayıt yaptırır ancak birinci ve ikinci sınıfta önemli ölçüde elemeden sonra üçte biri kadarı okulu bitirir. Derste düşük not alan öğrenci ne kapı kapı dolaşarak not dilenir ne de devlet onlara aralıklarla af getirir. Üniversiteyi bitiren öğrenci her şeyden önce üniversitelilik bilincine sahiptir, dünyada olup bitenleri analiz ve sentez edebilecek yetenektedirler. ABD ve İngiltere dışındaki diğer Avrupa ülkelerinin gençlerinin yabancı dil bilgisi seviyesi yüksektir. Söz konusu üniversitelerde kalite de son derece yüksektir.
Temel Bilimlerin
Esaslarını Bilmeden
Üniversiteli Olunur mu?
Bugün ÖSS sınavında sorulan sorular kişinin yeteneğini ayrıt etmeye değil daha çok ezber bilgiye dayalıdır. Alınan puan türü çok seçici olmadığı için öğrenci tercihlerine yardımcı olacak nitelikte değildir. Örneğin matematik sorularını ağırlıklı olarak çözerek fen puanı yüksek bir öğrenci ister tıp, isterse de mühendisliğe gidebilmektedir. Temel fizik kurallarını bilmeden mühendis olunur mu? Ayrıca perspektif ve teknik resim yeteneği olmayan kişinin mühendislik ya da mimarlık eğitiminde başarılı olması beklenir mi? Veya temel biyoloji kurallarını, insan kaynakları, psikoloji ve felsefe bilmeyen veya bu konularda yeteneği olmayan bir insan nasıl tıpta başarılı olacak diye düşünülmüyor.
Diğer taraftan bugün bütün yetkililerin de kabul etiği üzere eğitim sistemimiz ciddi derecede sorunludur. Üniversiteyi bitiren mezunların ciddi derecede Türkçe dil bilgisini kullanamadığı, dilekçe yazamadığı sıkça işlenmektedir.
Dünyada genç nüfusu ile öğünen ender ülkelerden biriyiz. Maalesef plansız gelişen yüksek nüfus artışına karşılık derslik ve alt yapı yetersizliği ve plansızlığı nedeniyle bugün çok sayıda genç yaşamlarını rahat sürdürebilme kapısı olarak üniversiteyi görmektedirler. Gerçek anlamda ilkokuldan itibaren çocuğun yeteneğine göre yönlendirme yapılamamış, herkes aynı cenderede lise sona kadar aynı ortamda üniversite sınavına hazırlanmaktadır. Üniversitelerin kapasitesi, kadrosu ve yarattığı bilim ve teknoloji olanakları ortada. Üniversiteye girme yaşına gelmiş her yıl 2 milyon genç 200 bin kişilik üniversite kontenjanı için dershane yarışına sürüklenmektedirler. Parası olup iyi dershaneye gidebilen belirli bir puan alarak kayıt yaptırıyor, kayıt yaptıramayanlar yine parasına göre özel üniversiteye veya yurtdışında üçüncü derecede üniversiteye gitme yolu aramaktadırlar.
Sorun Öğrencinin yeteneğine göre tercih yapamamasından
kaynaklanıyor
Batıda bilindiği gibi bizdeki ÖSS sınavından farklı sınavlarda belirli bir puanı alan öğrenciler eğilimleri ve yetenekleri doğrultusunda üniversiteler ile görüşüp kayıt yaptırılır. Güzel sanatlar, resim, müzik ve beden eğitimi gibi yetenek sınavı ile üniversiteye kayıt yaptırılmaktadır. Amerika'da her öğrenci tıp okuyamaz. Önce bir biyoloji eğitimi alması gerekir, oradan başarılı olan kişi tıp fakültesine kayıt yaptırır. Mühendislik eğitimi yaratıcılığı olan insanların başvurduğu bir alandır. Ancak herkes bilir ki okula kayıt yaptırmak okulu bitirmek anlamına gelmiyor. Bir sınıfa 100 kişi kayıt yaptırır ancak birinci ve ikinci sınıfta önemli ölçüde elemeden sonra üçte biri kadarı okulu bitirir. Derste düşük not alan öğrenci ne kapı kapı dolaşarak not dilenir ne de devlet onlara aralıklarla af getirir. Üniversiteyi bitiren öğrenci her şeyden önce üniversitelilik bilincine sahiptir, dünyada olup bitenleri analiz ve sentez edebilecek yetenektedirler. ABD ve İngiltere dışındaki diğer Avrupa ülkelerinin gençlerinin yabancı dil bilgisi seviyesi yüksektir. Söz konusu üniversitelerde kalite de son derece yüksektir.
Temel Bilimlerin
Esaslarını Bilmeden
Üniversiteli Olunur mu?
Bugün ÖSS sınavında sorulan sorular kişinin yeteneğini ayrıt etmeye değil daha çok ezber bilgiye dayalıdır. Alınan puan türü çok seçici olmadığı için öğrenci tercihlerine yardımcı olacak nitelikte değildir. Örneğin matematik sorularını ağırlıklı olarak çözerek fen puanı yüksek bir öğrenci ister tıp, isterse de mühendisliğe gidebilmektedir. Temel fizik kurallarını bilmeden mühendis olunur mu? Ayrıca perspektif ve teknik resim yeteneği olmayan kişinin mühendislik ya da mimarlık eğitiminde başarılı olması beklenir mi? Veya temel biyoloji kurallarını, insan kaynakları, psikoloji ve felsefe bilmeyen veya bu konularda yeteneği olmayan bir insan nasıl tıpta başarılı olacak diye düşünülmüyor.
Diğer taraftan bugün bütün yetkililerin de kabul etiği üzere eğitim sistemimiz ciddi derecede sorunludur. Üniversiteyi bitiren mezunların ciddi derecede Türkçe dil bilgisini kullanamadığı, dilekçe yazamadığı sıkça işlenmektedir.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012