Osmanlı artık ömrünü tamamlamış. İçteki ve dıştaki leş avcıları üzerine üşüşmüştü. Ama bu milletin bırak kolay lokma olmayı lokma olma halini bile kabul etmeyen yiğitleri vardı. Ve o yiğitler tüm imkansızlıklara, içteki ve dıştaki düşman odaklarına rağmen milli mücadeleyi başlatmış ve dünyaya bir daha kendini kabul ettirmiştir. Bu millet Türk milletiydi. Tarihiyle, imanıyla bir milletti. Lozan görüşmelerinde savaş alanında kaybettiklerini masa başında elde etme gayretine giren bu Haçlı ittifakı, azınlık hakları adı altında, devletimizin, milletimizin altına adeta bomba koymaya kalkmışlar ama zamanın devlet-millet şuurundaki asil yöneticileri, bu heveslerini kursaklarında bırakmıştır. Atatürk, İsmet Paşa'nın duruma dair telgrafını yırtmış ve tarihe geçecek ve bugünkü sözde mücahitlere ders olacak o sözü söylemiştir; "Bu ülkede yaşayan, Müslüman olan herkes bir millettir. O milletin adı da Türk milletidir."Tabi bu duruş karşısında afallayan Haçlılar ve onların temsilcisi Lord Curzon, o an yenilgiyi kabullense de, bu istek ve ideallerini bir gün mutlaka gerçekleşeceklerini söylemiştir. "Konferansta bir neticeye varacağız. Ama memnun ayrılmayacağız. Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Hiçbir dediğimizi makul olduğuna, haklı olduğuna bakmaksızın kabul etmiyorsunuz. Hepsini reddediyorsunuz. En nihayet şu kanaate vardık ki; ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. İmar etmeyecek misiniz? Bunun için paraya ihtiyacınız olacaktır. Parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var, bir de -Amerikan murahhasını göstererek- bu yanımdakinde. Unutmayın, ne reddederseniz hepsi cebimdedir."Bugün birilerinin doğuda oluşturmak istedikleri sözde Kürt devletinin hayalleri taa o günlere dayanır. Tabi bu arzuları, Kürtleri çok sevdiklerinden dolayı olmadığını aklı olan herkes biliyor. O günlerde ticaret yollarının güvenliği ve petrol havzalarının kontrolü, bu günlerde ise bir Müslüman(!) İsrail devleti kurma amacındaydılar. Tabi o zamanlar bir millet, bir yürek anlayışı tüm vatan sathında mevcuttu. Bugün dış odakların tahrikine kapılıp, kardeşi kardeşe düşüren sözde Kürt haklarını savunanların dedeleri bakın ne diyordu;"Lozan Konferansında İngiliz Delegasyonu'nun Kürtlere bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atması üzerine, Umum Kürt Amele ve Esnaf Cemiyeti Reisi Salih Kahya namına Erzurumlu İsa-zâde Ahmet, İstanbul'da umum Kürtler namına Lolan aşireti reisi ve eski Kürt Gençler Cemiyeti Reisi Düzer-zâde Dersimli Mehmet Sabri'nin tarihi mektubunu Türk Arşivciler derneği Araştırma Komisyonu ortaya koydu. Başkan Hacı Haldun Şahin ve araştırmacılar Yaşar Çelep, Abdurrahman Yarar belgeyi gün ışığına çıkardılar. (Ufuk Ötesi dergisi, Ocak 2008, s.18-19)İşte bu tarihi belgenin sadeleştirilmiş şekli: (Kaynak: Başbakanlık Osmanlı Arşivi HR, im 60/3)Bugünlerde (Lozan Konferansı görüşmelerinde) İngiltere Delegasyonu Reisi Lord Curzon'un Kürtlere bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atarak, Kürtlerin hamisi tavrını takınmasını hayret ve şaşkınlıkla karşıladık.Biz Kürtler, Turan neslinden bir kavimiz. Milli ananelerimiz ve özelliklerimizden (yiğitlik, kahramanlık vb.) dolayı Türkler bize "yiğit ve cesur" manasına gelen Kürt ismini vermişlerdir.Kürt adıyla anılan ve büyük hizmetleri geçen kahramanların isimlerinin yaşaması amacıyla Deminan, Hayderan, Kureyşan ve Lolan gibi isimler kabile ve aşiretlere verilmiştir. Bu aşiretler, bugün anavatanın Doğu Türklerini oluşturmaktadırlar.Kürtlerin 1876 tarihinden önceki ve sonraki durumları araştırılacak olursa, İranlı misyonerlerin aşiretler üzerinde yaptıkları çalışmaların sonucunda Kürtler kendi öz lisanları olan Türkçe lehçesini ve öz kültürlerini yavaş yavaş kaybettiler. Bundan dolayı Erzurum, Van, Bitlis ve Musul taraflarındaki aşiretler Farsçadan başka bir şey olmayan Kırmanç adı verilen Farisi lehçeyi konuşmaya başladılar. Bu misyoner faaliyetlerinden az etkilenen Harput ve Diyarbakır taraflarındaki aşiretler ise ana dilleri olan Türk lehçesi ile karışık Zaza lehçesini konuşmaya başladılar.Bu öz Türkoğlu Türkleri Yavuz Sultan Selim Han Kürtlerin Hanı Şeyh İdris-i Bitlisi'ye gönderdiği fermanla kendi ülkesine dâhil etti. O günden bu güne kadar Türk akrabalarının şefkat ve himayelerinde huzurlu ve rahat yaşamakta ve Türk lehçesi ile de konuşmaktadırlar."Evet, bu tarihi cevaba rağmen Haçlı mağlubiyeti kabul etmemiş, yeni arayışlara girmiştir. (Yarın İngiliz belgelerinde o günlerde yaşanan gerçekleri anlatmaya çalışacağız)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024