'Biz, peygamberlerin varisleriyiz, vasilerin oğullarıyız'
Muhammed sallallahu aleyhi ve alih, Allah'ın yaratıkları arasındaki eminiydi (güveniliriydi). O vefat edince, biz Ehlibeyt onun varisleri olduk. Dolayısıyla da biz Allah'ın yeryüzündeki eminleriyiz
05.05.2025 00:28:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Abdullah bin Cündep'den, dedi ki: Hz. Rıza (İmam Ali bin Musa) aleyhisselam kendisine gönderdiği bir mektupta şunları yazmışlardır:
"Amma ba'du; Muhammed sallallahu aleyhi ve alih, Allah'ın yaratıkları arasındaki eminiydi (güveniliriydi). O vefat edince, biz Ehlibeyt onun varisleri olduk. Dolayısıyla da biz Allah'ın yeryüzündeki eminleriyiz.
Belaların, ölümlerin, Arap soylarının ve İslam'ın doğuşu ilmi bizim katımızdadır. Biz bir kişiye baktığımızda onun iman ya da nifak hakikatini anlarız.
Bizim Şialarımız, isimleriyle babalarının isimleriyle yazılmıştır. Allah bizden ve onlardan ahit almıştır. Bizim indiğimiz suya onlar da inerler, bizim girdiğimiz yere onlar da girerler. Bizden ve onlardan başkası (gerçek anlamda) İslam milleti üzerine değildir.
Biz, kurtuluşa eren soylularız. Biz, peygamberlerin varisleriyiz. Biz, vasilerin oğullarıyız. Biz, Allah Azze ve Celle'nin Kitabında özgü kılınanlarız. Biz, insanlar içinde Allah'ın Kitabı'na en öncelikli olanız. Biz, insanlar içinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alih'e en öncelikli olanız. Biz, kendileri için Allah dinini yasalaştırdığı kimseleriz.
Allah Teala Kitabında buyuruyor ki: "Yasalaştırdı sizler için dinden" (Ey Muhammed'in Ehlibeyt'i)! "Nuh'a tavsiye ettiğini" (Nuh'a tavsiye ettiklerini bize de tavsiye etmiştir). "Sana da vahyettiğimizi" (Ey Muhammed)! "İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi de." (Şüphesiz bildiğimiz ilmi, o bize öğretmiştir ve tebliği etmiştir, onların (peygamberlerin) ilmini bize emanet etmiştir, biz Ulu'l-Azim resullerin varisleriyiz). "Dini ayakta tutun" (Ey Muhammed'in Ehlibeyt'i)! "Ve onda bölünmeyin" (Birlikte olun). "Müşriklere" (Ali'nin velayetine ortak koşanlara) "çok ağır gelmek-tedir, kendisine çağırdığın şey" (Ali'nin velayeti). "Şüphesiz Allah…" (Ey Muhammed), "kendine hidayet eder rücu edeni " (Ali aleyhisselam'ın velayeti hususunda sana icabet edeni)."
Abdurrahman bin Kesir'den, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam buyurdular ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurmuşlardır: "Yeryüzündeki ilk vasi, Âdem'in oğlu Hibetullah idi. Gelip geçen hiç bir peygamber yoktur ki, onun bir vasisi olmasın.
Peygamberlerin toplamı yüz yirmi (dört) bindir. Onların beşi Ulu'l-Azim'dir: Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed (Allah'ın selamı üzerlerine olsun).
Ali bin Ebu Talip aleyhisselam da Allah'ın Muhammed'e hibesidir.
Bütün vasilerin ve kendinden öncekilerin ilmini miras almıştır. Bilin ki, Muhammed de kendinden önceki bütün peygamberlerin ve resullerin ilmini miras almıştır.
Arşın direğine yazılmıştır ki: "Hamza, Allah'ın ve Resulünün aslanı ve şehitlerin efendisidir." Arşın şerefesinde de: "Ali aleyhisselam müminlerin emiridir." diye yazılmıştır.
Bu, bizim hakkımızı inkâr edenlere, mirasımıza karşı çıkanlara karşı kanıtımızdır. Önümüzde yakin (ölüm) varken, bizi konuşmaktan ne alıkoyabilir? Hangi kanıt bundan daha açık olabilir?"
Mufazzel bin Ömer'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Süleyman Davud'a varis oldu. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih de Süleyman'a varis oldu. Biz de Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e varis olduk. Bu yüzden Tevrat'ın, İncil'in, Zebur'un ilmi ve Levhalar'da olan bizim katımızdadır." Râvi der, dedim ki: "İşte ilim budur."
Buyurdular ki: "Asıl ilim bu değildir, ilim, gün be gün, saat be saat vaki olandır."
Zureysi'l-Kinasi'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'ın yanında bulunuyordum. Ebu Besir de oradaydı. Bu esnada Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam buyurdular ki:
"Davud, peygamberlerin ilmine varis olmuştu. Süleyman da Davud'a varis olmuştu. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih de Süleyman'a varis olmuştu. Biz ise, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e varis olmuşuzdur. Dolayısıyla İbrahim'in sahifeleri ve Musa'nın Levhaları bizim katımızdadır."
Bu arada Ebu Besir dedi ki: "İşte ilim budur."
Buyurdular ki: "Ey Ebu Muhammed! Asıl ilim bu değildir, asıl ilim gece, gündüz, gün be gün, saat be saat vaki olandır."
Ebu Besir'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam bana şöyle buyurdular: "Ey Ebu Muhammed! Allah Azze ve Celle peygamberlere ne verdiyse, mutlaka onu Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e de verdi."
Yine buyurdular ki: "Allah, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e peygamberlere verdiğinin tamamını vermiştir. Allah Azze ve Celle'nin: "İbrahim'in ve Musa'nın sahifeleri." diye buyurduğu sahifeler bizim katımızdadır."
Dedim ki: "Fedanız olayım, onlar Levhalar mıdır?" "Evet." buyurdular.
Abdullah bin Sinan'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'a, Allah Azze ve Celle'nin: "Andolsun, Zikir'den sonra Zebur'da da yazmıştık ki…" buyruğuyla ilgili olarak: "Zebur nedir, zikir nedir?" diye sordum.
Buyurdular ki: "Zikir Allah katındadır. Davud'a indirilen Zebur ve inen bütün kitaplar ilim ehlinin nezdindedir, onlar da biziz."
İbrahim, babasından naklen dedi ki: Hz. Birinci Ebu'l-Hasan (İmam Musa Kazım) aleyhisselam'a: "Fedanız olayım, bana Nebiyi Ekrem sallallahu aleyhi ve alih'den haber veriniz.
Peygamberlerin tamamının mı mirasçısıydı?" dedim. "Evet." buyurdular. Dedim ki: "Âdem'den kendisine kadar mı?"
Buyurdular ki: "Allah hiçbir nebi göndermedi ki Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ondan daha bilgili olmasın."
Ravi der; dedim ki: "İsa bin Meryem Allah'ın izniyle ölüleri diriltiyordu."
Buyurdular ki: "Doğru söyledin. Süleyman bin Davud da kuşların dilini biliyordu. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ise bu makamların tamamına muktedirdi."
Râvi der: Sonra da şöyle buyurdular: "Süleyman bin Davud Hüthüt kuşunu görmeyip de hakkında kuşkulanınca: "...Neden Hüthüt'ü göremiyorum yoksa kayıplardan mı oldu?"482 dedi. Onu görmeyince de öfkelenerek: "Onu ya şiddetle cezalandıracağım yahut boğazlayacağım, ya da bana açık bir delil getirecektir." dedi.
Süleyman ona şu nedenle öfkelenmişti ki, o Süleyman'a suyu(n yerini) gösteriyordu. O sadece bir kuştu. Ama ona Süleyman'a verilmeyen bir ilim verilmişti. Oysa rüzgâr, karınca, insanlar ve serkeş şeytanlar ona itaat ederdi. Buna rağmen o, havanın (yerin) altındaki suyu bilemiyordu, ama bir kuş bunu biliyordu.
Bu arada Allah kitabında buyuruyor ki: "Eğer Kur'ân ile dağlar yürütülür, yeryüzü parçalanır (kat'edilir) yahut ölüler ko nuşturulsa…"
İşte biz, içinde dağların yürütülme, beldelerin kat'edilme ve ölülerin diriltilme ilmi bulunan Kur'an'ı miras almışız. Biz havanın (yerin) altındaki suyu biliriz. Allah'ın kitabında öyle ayetler vardır ki, onlarla istenen her şeyin olmasına Allah izin verir.
Buna ilaveten Allah, izin verdiği, geçmişlerin kaydettiği her şeyi Ümmü'l-Kitap'da bize bahşetmiştir. Allah buyuruyor ki: "Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, Apaçık Kitap'da olmasın."
Sonra da şöyle buyurmuştur: "Sonra Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık…" Allah Azze ve Celle'nin seçtiği ve her şeyin açıklaması bulunan bu Kitabı miras bıraktığı kimseler biziz."
"Amma ba'du; Muhammed sallallahu aleyhi ve alih, Allah'ın yaratıkları arasındaki eminiydi (güveniliriydi). O vefat edince, biz Ehlibeyt onun varisleri olduk. Dolayısıyla da biz Allah'ın yeryüzündeki eminleriyiz.
Belaların, ölümlerin, Arap soylarının ve İslam'ın doğuşu ilmi bizim katımızdadır. Biz bir kişiye baktığımızda onun iman ya da nifak hakikatini anlarız.
Bizim Şialarımız, isimleriyle babalarının isimleriyle yazılmıştır. Allah bizden ve onlardan ahit almıştır. Bizim indiğimiz suya onlar da inerler, bizim girdiğimiz yere onlar da girerler. Bizden ve onlardan başkası (gerçek anlamda) İslam milleti üzerine değildir.
Biz, kurtuluşa eren soylularız. Biz, peygamberlerin varisleriyiz. Biz, vasilerin oğullarıyız. Biz, Allah Azze ve Celle'nin Kitabında özgü kılınanlarız. Biz, insanlar içinde Allah'ın Kitabı'na en öncelikli olanız. Biz, insanlar içinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alih'e en öncelikli olanız. Biz, kendileri için Allah dinini yasalaştırdığı kimseleriz.
Allah Teala Kitabında buyuruyor ki: "Yasalaştırdı sizler için dinden" (Ey Muhammed'in Ehlibeyt'i)! "Nuh'a tavsiye ettiğini" (Nuh'a tavsiye ettiklerini bize de tavsiye etmiştir). "Sana da vahyettiğimizi" (Ey Muhammed)! "İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi de." (Şüphesiz bildiğimiz ilmi, o bize öğretmiştir ve tebliği etmiştir, onların (peygamberlerin) ilmini bize emanet etmiştir, biz Ulu'l-Azim resullerin varisleriyiz). "Dini ayakta tutun" (Ey Muhammed'in Ehlibeyt'i)! "Ve onda bölünmeyin" (Birlikte olun). "Müşriklere" (Ali'nin velayetine ortak koşanlara) "çok ağır gelmek-tedir, kendisine çağırdığın şey" (Ali'nin velayeti). "Şüphesiz Allah…" (Ey Muhammed), "kendine hidayet eder rücu edeni " (Ali aleyhisselam'ın velayeti hususunda sana icabet edeni)."
Abdurrahman bin Kesir'den, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam buyurdular ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurmuşlardır: "Yeryüzündeki ilk vasi, Âdem'in oğlu Hibetullah idi. Gelip geçen hiç bir peygamber yoktur ki, onun bir vasisi olmasın.
Peygamberlerin toplamı yüz yirmi (dört) bindir. Onların beşi Ulu'l-Azim'dir: Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed (Allah'ın selamı üzerlerine olsun).
Ali bin Ebu Talip aleyhisselam da Allah'ın Muhammed'e hibesidir.
Bütün vasilerin ve kendinden öncekilerin ilmini miras almıştır. Bilin ki, Muhammed de kendinden önceki bütün peygamberlerin ve resullerin ilmini miras almıştır.
Arşın direğine yazılmıştır ki: "Hamza, Allah'ın ve Resulünün aslanı ve şehitlerin efendisidir." Arşın şerefesinde de: "Ali aleyhisselam müminlerin emiridir." diye yazılmıştır.
Bu, bizim hakkımızı inkâr edenlere, mirasımıza karşı çıkanlara karşı kanıtımızdır. Önümüzde yakin (ölüm) varken, bizi konuşmaktan ne alıkoyabilir? Hangi kanıt bundan daha açık olabilir?"
Mufazzel bin Ömer'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Süleyman Davud'a varis oldu. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih de Süleyman'a varis oldu. Biz de Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e varis olduk. Bu yüzden Tevrat'ın, İncil'in, Zebur'un ilmi ve Levhalar'da olan bizim katımızdadır." Râvi der, dedim ki: "İşte ilim budur."
Buyurdular ki: "Asıl ilim bu değildir, ilim, gün be gün, saat be saat vaki olandır."
Zureysi'l-Kinasi'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'ın yanında bulunuyordum. Ebu Besir de oradaydı. Bu esnada Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam buyurdular ki:
"Davud, peygamberlerin ilmine varis olmuştu. Süleyman da Davud'a varis olmuştu. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih de Süleyman'a varis olmuştu. Biz ise, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e varis olmuşuzdur. Dolayısıyla İbrahim'in sahifeleri ve Musa'nın Levhaları bizim katımızdadır."
Bu arada Ebu Besir dedi ki: "İşte ilim budur."
Buyurdular ki: "Ey Ebu Muhammed! Asıl ilim bu değildir, asıl ilim gece, gündüz, gün be gün, saat be saat vaki olandır."
Ebu Besir'den, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam bana şöyle buyurdular: "Ey Ebu Muhammed! Allah Azze ve Celle peygamberlere ne verdiyse, mutlaka onu Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e de verdi."
Yine buyurdular ki: "Allah, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih'e peygamberlere verdiğinin tamamını vermiştir. Allah Azze ve Celle'nin: "İbrahim'in ve Musa'nın sahifeleri." diye buyurduğu sahifeler bizim katımızdadır."
Dedim ki: "Fedanız olayım, onlar Levhalar mıdır?" "Evet." buyurdular.
Abdullah bin Sinan'dan, dedi ki: Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam'a, Allah Azze ve Celle'nin: "Andolsun, Zikir'den sonra Zebur'da da yazmıştık ki…" buyruğuyla ilgili olarak: "Zebur nedir, zikir nedir?" diye sordum.
Buyurdular ki: "Zikir Allah katındadır. Davud'a indirilen Zebur ve inen bütün kitaplar ilim ehlinin nezdindedir, onlar da biziz."
İbrahim, babasından naklen dedi ki: Hz. Birinci Ebu'l-Hasan (İmam Musa Kazım) aleyhisselam'a: "Fedanız olayım, bana Nebiyi Ekrem sallallahu aleyhi ve alih'den haber veriniz.
Peygamberlerin tamamının mı mirasçısıydı?" dedim. "Evet." buyurdular. Dedim ki: "Âdem'den kendisine kadar mı?"
Buyurdular ki: "Allah hiçbir nebi göndermedi ki Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ondan daha bilgili olmasın."
Ravi der; dedim ki: "İsa bin Meryem Allah'ın izniyle ölüleri diriltiyordu."
Buyurdular ki: "Doğru söyledin. Süleyman bin Davud da kuşların dilini biliyordu. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ise bu makamların tamamına muktedirdi."
Râvi der: Sonra da şöyle buyurdular: "Süleyman bin Davud Hüthüt kuşunu görmeyip de hakkında kuşkulanınca: "...Neden Hüthüt'ü göremiyorum yoksa kayıplardan mı oldu?"482 dedi. Onu görmeyince de öfkelenerek: "Onu ya şiddetle cezalandıracağım yahut boğazlayacağım, ya da bana açık bir delil getirecektir." dedi.
Süleyman ona şu nedenle öfkelenmişti ki, o Süleyman'a suyu(n yerini) gösteriyordu. O sadece bir kuştu. Ama ona Süleyman'a verilmeyen bir ilim verilmişti. Oysa rüzgâr, karınca, insanlar ve serkeş şeytanlar ona itaat ederdi. Buna rağmen o, havanın (yerin) altındaki suyu bilemiyordu, ama bir kuş bunu biliyordu.
Bu arada Allah kitabında buyuruyor ki: "Eğer Kur'ân ile dağlar yürütülür, yeryüzü parçalanır (kat'edilir) yahut ölüler ko nuşturulsa…"
İşte biz, içinde dağların yürütülme, beldelerin kat'edilme ve ölülerin diriltilme ilmi bulunan Kur'an'ı miras almışız. Biz havanın (yerin) altındaki suyu biliriz. Allah'ın kitabında öyle ayetler vardır ki, onlarla istenen her şeyin olmasına Allah izin verir.
Buna ilaveten Allah, izin verdiği, geçmişlerin kaydettiği her şeyi Ümmü'l-Kitap'da bize bahşetmiştir. Allah buyuruyor ki: "Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, Apaçık Kitap'da olmasın."
Sonra da şöyle buyurmuştur: "Sonra Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık…" Allah Azze ve Celle'nin seçtiği ve her şeyin açıklaması bulunan bu Kitabı miras bıraktığı kimseler biziz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.