(dünden devam…)
'Nimetleri de külfetleri de paylaşacağız' tarzındaki kulağa hoş gelen cümlelerle hitabelerinizi süslemez miydiniz?
Sizin yönettiğiniz yıllar boyunca payına sürekli külfet düşen geniş kitleler, ülke nimetlerinden ne zaman pay alacaklar?
Yoksa 'nimetler sizlere, yakın çevrenize, destekçilerinize külfetler ise millete' kuralı ve uygulaması asla değişmeyecek mi?
Peki, biz şimdi dünyaya ne diyeceğiz?
Hem merkezi idarede hem de yerel yönetimlerde ülkenin son çeyrek asrında söz sahibi olmuşsunuz.
Yönetim emanetine talip olmuşsunuz millet de bu emaneti sizlere tevdi etmiş.
Geride kalan yıllar içinde tekrarlanan her seçim öncesinde yeni vaadler sıralamış, yeni programlar açıklamışsınız ve o ana kadar yapamadıklarınızı da ondan sonra yapacağınıza söz vermişsiniz.
Kimsesizlerin kimsesi olacağınıza, yoksulluğa son vereceğinize, tüm yolsuzlukların defterini düreceğinize ve yasakları kaldıracağınıza nerdeyse her seçim arifesinde ant içmişsiniz.
Ülke çapında yapılan araştırmalar, yayınlanan geniş katılımlı istatistik sonuçları, bu ülkenin gençlerinin yarısından çoğu işsizlikten ötürü, aşsızlıktan ötürü bir başka ülkeye göçme hayalleri kuruyor.
Anlayana, alana ve birazcık arlanana bu sonuçlar çok şeyler söylüyor da biz dünyaya ne diyeceğiz, neler söyleyeceğiz?
Miting meydanlarındaki coşkulu hitabelerinizde bolca İslam tarihinin şeref levhalarına atıfta bulunmuşsunuz, konuşmalarınızı hak-hukuk ve adalet örnekleriyle süsleyerek kitleleri coşturmuşsunuz.
Yıllar yılları kovalamış, her seçimin ardından yeni seçimlere gidilmiş ama millete verilen sözlerin yerine getirilmesine bir türlü sıra gelmemiş.
Millete verilen sözlerin yerine getirilmesine bir türlü sıra gelmemiş ama milletin başına, millete ait kaynakların başına da gelmeyen kalmamış.
Millete verilen sözler tutulmamış ama millete yarar sağlayacak olan bütün yollar tutulmuş.
Yıllar yılları kovalarken, küresel tefeciler ve onların içerdeki iş birlikçileri de sürekli fırsatlar kollamışlar, ihaleleri kovalamışlar ve kendi servetlerini katlayacakları bir ekonomik zemin oluşturmak için hep acele etmişler.
Elinize geçen iktidar fırsatını, şahsi servetlerinizi artırmak için, eş-dost akraba ve yandaş çevrelerin heybelerini doldurmak için kullanmanız yetmezmiş gibi, attığınız her adımla, attığınız her imza ile de küresel tefecilerin ekmeklerine sürekli yağ sürmüşsünüz.
Babaları, dedeleri, büyük dedeleri bu toprakları vatan olarak elde tutmak için can vermiş, şehit olmuş olan bu çilekeş millet sizin iktidarınızda hep kaybeden, hep fakirleşen, daha önceki birikimlerini tüketen tarafta iken, dedelerini şehit eden ecnebilerin torunları, çeşitli ayak oyunları ile, bin bir çeşit dalavereler ile ve tabii sizlerin destekleri ile bu toprakların kaynaklarına kolayca çöreklenmişler.
Dedelerimiz, çok daha zor şartlar altında, çok daha kıt imkânlarla vatan savunmasında başarılı oldular, bize bir vatan emanet ettiler ama bizler, özellikle iktidarınız sayesinde vatanın içini boşalttık, altını-üstünü boşalttık ve torunlarımızın boyunlarına koca koca borçlar takan dedeler-nineler haline geldik.
2020 yılını bitirmek üzere iken, sürekli torunlarının geleceğinden yiyen bir millet haline gelmiş bulunuyoruz.
Artık bu çıplak gerçeği saklamak için çırpınıp-didinen yandaş kanalların ve kalemlerin çırpınıp-didinmeleri de bir işe yaramıyor.
Bundan böyle millet fertlerinin boş umut ve hayal satıcılarına inançları kalmadı, çünkü yıllardan beridir güvendikleri dağlara kar yağdığını gördüler.
Millet artık yaşadıkları gerçeklere, hayatın gerçeklerine inanıyor, aldığı paranın neyi ne kadar aldığına bakıyor, geçen pazardan bu pazara, geçen aydan bu aya aldığı paranın ne kadar eridiğini hesap ediyor.
Oturduğu mahallede, çalıştığı iş yerinde, vakit geçirdiği arkadaş çevresinde şahit olduğu torpilleri, adam kayırmalarını, dönen rüşvet çarklarını ve bir türlü tecelli etmeyen adalet örneklerini parmaklarını ısırarak izliyor.
Yandaş kanalların ve yandaş kalemlerin anlattıkları hayat ile bizzat yaşanan gerçek hayat arasındaki makas günden güne, aydan aya ve yıldan yıla açıldı ve açılmaya da devam ediyor.
İçerde yetim-yoksul, fakir-fukara nasıl da umutlanmıştı, dışarıda, özellikle de İslam coğrafyasında mazlum milletler nasıl da umutlanmıştı.
Hem içerdeki umut besleyenleri hem de dışarıdaki umut besleyenleri hayal kırıklığına uğrattınız.
İçerde işsizliği artırarak, aşsızlığı artırarak, var olan fakir-fukara, yetim-yoksul kitlelere daha büyük kitleleri ekleyerek beslenen umutları suya düşürdünüz.
Dışarıda da küresel tefecilerle, emperyalizmin çağdaş temsilcileri ile iş tutarak, onların mazlum milletler üzerine ve kaynaklarına çöreklenmelerine aracılık ederek ve çoğu zaman lojistik destekler sağlayarak mazlum milletlerin beklentilerini boşa çıkardınız.
Biz şimdi dünyaya ne diyeceğiz?
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025