Bir devlet düşünün ve o devlette gerek seçilmiş, gerek atanmış ve gerekse ilmi ve bilgisi ile toplumun önüne geçmiş insanları düşünün. Düşündünüz mü? Yine düşünmeye devam edin; Bu etkin vasfı taşıyan insan gruplarının kendi devletlerine, kendi milletlerine, kendi tarihlerine, kendi inançlarına bırakın yaşamayı, yaşatmayı adeta kötüleme, karalama, suçlama hatta küfretme misyonunu üslenmiş olsunlar.
Böyle bir ülke olur mu? Olur. Böyle insan tipleri var mı? Var kardeşim var. Ülkemiz bu alanda da boş değil maalesef. Yukarıda saydığım tüm negatif özellikleri taşıyan insan tipleri maalesef hayatın ve ülke yönetiminin en etkin konumundalar.
Biri çıktı; din adına (!) cumhuriyeti, cumhuriyeti kuranları suçladı, hedef aldı, aşağıladı vs.
Diğeri çıktı; Dinsizlik adına koskoca milleti kendine hedef seçti. En aşağılık şekilde milletin kültürüyle, inancıyla dalga geçti. Yobaz dedi, gerici dedi, dedi de dedi.
Bir diğeri; Sözde hepsine kucak açtı. (Ehl–i Beyt yolunda olanlar hariç) Ve bu kucağa oturanları sevgi (!) ve hoşgörü (!) ile Vatikan’a götürdü, Papaya elleri ile teslim etti.
Ermeni dönmesi, Yahudi azması olan bir başkaları ise, meydanı boş bulduklarında; Bağımsızlık için ‘savaşsa savaş, kansa kan’ sloganları atarken, uzaktan uçak seslerini duyduklarında barıııış, demokrasiiii çığlıkları atmaya başladılar…
İşin garibi ise bu anlayışların hepsi toplumda geniş taban buldu. Adam dini kullandı, alkışlandı. Adam koskoca millete aptal dedi, saygı gördü. Adam dinine küfretti, alkışlandı. Tarihine küfretti, alkışlandı. Kurtuluş savaşını yalanladı, alkışlandı…
Şöyle bir etrafınıza bakın! Oy verdiğiniz, Meclis’e gönderdiğiniz insanlara bakın! Kitaplarını okuduğunuz, filmlerini izlediğiniz, müziklerini dinlediğiniz, gözyaşları ile manevi heyecanlara kapıldığınız insanlara bir bakın! Ne olur, Allah aşkına bir bakın!
Allah–u Teala ayetlerinde Müslümanlara; Tek hak dinin İslam olduğunu ve kim ki, İslam’dan başka bir din ararsa, o dinin asla kabul olunmayacağını, onların ebedi hüsrana uğrayacaklarını haber verdi. (Ali İmran 19 ve 85) Biz ne yaptık? Gittik, sözde üç dini birleştirmeye çalışanlara, İbrahim’i din diye bir şeyler uyduranlara artı İslam’ın ılımlısından (nasıl oluyorsa artık) söz edenlere destek olduk. Bunu cihat saydık. Gözyaşları ile ağızlarına baktık. Ama sonuçta nura değil nara gark olacağımızı Allah ve Resulü açıkça bildirmesine rağmen biz narı seçtik.
Allah–u Teâlâ en büyük zalimin, kendisini tanımayan, inkar eden, eş koşan (Lokman suresinde) olduğunu artı Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmememiz gerektiğini. Çünkü onların kendi kendilerini tuttuklarını ve bizi kendi dinlerine girmedikçe asla dost kabul etmeyeceklerini artı bu ilahi ikazlara rağmen onlarla dost olanların da onlardan olduğunu (bkz; Maide 51, Ali İmran 100, Bakara 120) kesin bir anlamda beyan etmesine rağmen, biz Allah’a muhalefet ettik. Allah’a muhalefet edenler asla galip gelemezler. Artı Allah’a muhalefet edenleri, Müslümanım diyen bir kişi asla sevemez, peşine gidemez, destekleyemez. Hatta bu muhalifler (Allah’a) babaları, kardeşleri veya yakın akraba, dost, arkadaş vs. şeyleri olsa bile. (bkz; Mücadele 22)
Hele tek bayrak, tek millet iken şimdi ayrılık şarkıları, marşları okuyanlara değil, onlara bu şansı veren sivil ve askeri otoriteye ne demeli, bilmiyorum.
Unutmayın ki, bu gemi bizim. Hepimiz bu gemideyiz. Batarsak hepimiz batacağız. O halde tekrar tek bilek, tek yürek, tek bayrak, tek dil, tek HAK DİN için herkes ne yapılması gerekiyorsa onu yapsın.
Yapmasak ne olur? Rad Suresi 11. Ayetin tecellisi olur. Kendini düzeltmeyen kavmi Allah düzeltmez. O halde Ya Allah, bismillah deyip başlayalım… Şimdi…
Böyle bir ülke olur mu? Olur. Böyle insan tipleri var mı? Var kardeşim var. Ülkemiz bu alanda da boş değil maalesef. Yukarıda saydığım tüm negatif özellikleri taşıyan insan tipleri maalesef hayatın ve ülke yönetiminin en etkin konumundalar.
Biri çıktı; din adına (!) cumhuriyeti, cumhuriyeti kuranları suçladı, hedef aldı, aşağıladı vs.
Diğeri çıktı; Dinsizlik adına koskoca milleti kendine hedef seçti. En aşağılık şekilde milletin kültürüyle, inancıyla dalga geçti. Yobaz dedi, gerici dedi, dedi de dedi.
Bir diğeri; Sözde hepsine kucak açtı. (Ehl–i Beyt yolunda olanlar hariç) Ve bu kucağa oturanları sevgi (!) ve hoşgörü (!) ile Vatikan’a götürdü, Papaya elleri ile teslim etti.
Ermeni dönmesi, Yahudi azması olan bir başkaları ise, meydanı boş bulduklarında; Bağımsızlık için ‘savaşsa savaş, kansa kan’ sloganları atarken, uzaktan uçak seslerini duyduklarında barıııış, demokrasiiii çığlıkları atmaya başladılar…
İşin garibi ise bu anlayışların hepsi toplumda geniş taban buldu. Adam dini kullandı, alkışlandı. Adam koskoca millete aptal dedi, saygı gördü. Adam dinine küfretti, alkışlandı. Tarihine küfretti, alkışlandı. Kurtuluş savaşını yalanladı, alkışlandı…
Şöyle bir etrafınıza bakın! Oy verdiğiniz, Meclis’e gönderdiğiniz insanlara bakın! Kitaplarını okuduğunuz, filmlerini izlediğiniz, müziklerini dinlediğiniz, gözyaşları ile manevi heyecanlara kapıldığınız insanlara bir bakın! Ne olur, Allah aşkına bir bakın!
Allah–u Teala ayetlerinde Müslümanlara; Tek hak dinin İslam olduğunu ve kim ki, İslam’dan başka bir din ararsa, o dinin asla kabul olunmayacağını, onların ebedi hüsrana uğrayacaklarını haber verdi. (Ali İmran 19 ve 85) Biz ne yaptık? Gittik, sözde üç dini birleştirmeye çalışanlara, İbrahim’i din diye bir şeyler uyduranlara artı İslam’ın ılımlısından (nasıl oluyorsa artık) söz edenlere destek olduk. Bunu cihat saydık. Gözyaşları ile ağızlarına baktık. Ama sonuçta nura değil nara gark olacağımızı Allah ve Resulü açıkça bildirmesine rağmen biz narı seçtik.
Allah–u Teâlâ en büyük zalimin, kendisini tanımayan, inkar eden, eş koşan (Lokman suresinde) olduğunu artı Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmememiz gerektiğini. Çünkü onların kendi kendilerini tuttuklarını ve bizi kendi dinlerine girmedikçe asla dost kabul etmeyeceklerini artı bu ilahi ikazlara rağmen onlarla dost olanların da onlardan olduğunu (bkz; Maide 51, Ali İmran 100, Bakara 120) kesin bir anlamda beyan etmesine rağmen, biz Allah’a muhalefet ettik. Allah’a muhalefet edenler asla galip gelemezler. Artı Allah’a muhalefet edenleri, Müslümanım diyen bir kişi asla sevemez, peşine gidemez, destekleyemez. Hatta bu muhalifler (Allah’a) babaları, kardeşleri veya yakın akraba, dost, arkadaş vs. şeyleri olsa bile. (bkz; Mücadele 22)
Hele tek bayrak, tek millet iken şimdi ayrılık şarkıları, marşları okuyanlara değil, onlara bu şansı veren sivil ve askeri otoriteye ne demeli, bilmiyorum.
Unutmayın ki, bu gemi bizim. Hepimiz bu gemideyiz. Batarsak hepimiz batacağız. O halde tekrar tek bilek, tek yürek, tek bayrak, tek dil, tek HAK DİN için herkes ne yapılması gerekiyorsa onu yapsın.
Yapmasak ne olur? Rad Suresi 11. Ayetin tecellisi olur. Kendini düzeltmeyen kavmi Allah düzeltmez. O halde Ya Allah, bismillah deyip başlayalım… Şimdi…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025