Doğum ve ölüm arasındaki hayat çizgisi nimetler, cilveler ve çilelerle doludur. Kimisi irademizin dışında, kimisi kendi irade ve ihtiyarımızla oluşan gelişmeler bunlar.
Mülk Sûresi'nin ikinci ayeti, doğum ve ölüm arasındaki hayat çizgisinin, "en güzel ameli kimlerin yapacağını ortaya çıkartacak bağlamda insan için ilahi imtihanlar manzumesi" olduğunu açıkça beyan eder. Nimetin şükürle, külfet ve meşakkatin ise sabırla karşılanması gereken kulluk imtihanı. İlk insandan bugüne hep bu imtihanlar, çeşitli formatlarda yaşana gelmiş.
Bugün de durum aynı. Hayat imtihandır, deriz. Öylece de inanırız. El-hak doğrudur. Lakin iş, hayatın gerçeği olarak karşımıza geldiğinde imtihan sırrını, dolayısıyla imtihanın türüne göre şükür veya sabır tavrını yitirdiğimiz olur. İşte tam bu noktada Kur'an'ı Kerim'in "sırat-ı müstakîm" diye nitelediği dosdoğru yolda sabit kadem olmak kulluktaki en yüce maharetlerdendir.
Hafta içi Giresun'dan Mustafa Şahin ağabeyimiz ve Hasan Seyis'in yanısıra Ordu'dan Bülent ve Fatih kardeşlerimizle Ordu'yu turladık. Bir ara deniz kenarında çaylarımızı yudumlarken söz dönüp dolaşıp hayat ve imtihan meselesine geldi. Kendi imtihan sorularımızı kendimiz belirlemek gibi bir temayüle düşüyor gibiyiz, dedim. Hepimiz bunu onaylayıp gülüştük; epeyce konuştuk.
Kulluk yolunda kişiye düşen vazife nimet karşısında şükrünü, külfet karşısında sabrını göstererek "doğru olduğunda şüphe bulunmayan yol"da gayretini sürdürmesidir.
Handikapımız burada. İstiyoruz ki, sağlığımızla imtihan olmayalım. Darlıkla-yoklukla imtihan olmayalım. Çileyle-meşakkatle imtihan olmayalım. Evlatla imtihan olmayalım. Malla-canla imtihan olmayalım. Eeee?
Yüce Allah, şöööyle kolayından birkaç sual ederek cennetinin kapılarını açsın, cemaline de kavuştursun? Yüce Allah'ın bizden istediklerine kulak asmasak da, ihmal etsek de dünyamızı lüks içinde geçirelim; bu arada ahiretimizi de garanti edelim. Biraz böylesi gönül taşıyor gibiyiz sanki. İmtihanların pratik sonuçlarından çıkan tablolar bunu andırıyor. Bilmem yanılıyor muyum?
Bu, kulluktaki imtihan sırrını yitirmek, haddi aşan noktalatda gezinmek olur.
Meşakkatlerin en büyüklerine peygamberlerin ve yakınlık derecelerine göre Allah'ın dostlarının muhatap olduğu insanlık tarihinden bu güne böylesi bir "kolay imtihanlar karşılığında büyük kazançlar"ın elde edildiği görülmemiştir. Hatta Ashab-ı Kiram, zaman zaman nimetler ve bollukların arttığı dönemlerde, bu nimetlerin ahiretteki nimetlere karşılık sanki "dünyada peşin ödeme" şeklinde olmasından korktukları için gözyaşlarına boğuldukları vakidir.
Nimet veya meşakkatin insan için hayırlar getirip getirmemesi, kişinin her işte imtihan sırrına erişip sırat-ı müstakîm üzere istikametini bozup-bozmamasına bağlıdır. İslam büyükleri, sabır gösterilen meşakkatin, şükrü eda edilemeyen nimetten mukayese edilmeyecek derecede hayırlı; hatta sabır gösterilen meşakkatin, şükrü eda edilen nimetin getireceği manevi kazançtan daha bereketli olduğunu beyan ederler. Bütün mesele bu "kulluk ve imtihan sırrı"nı, ister nimette, ister meşakkatte olalım hiçbir halde yitirmeden istikamet üzere Yüce Allah'a kavuşmaktır. Hem dünyamızı, hem de ahiretimizi kazanmak için bocalamadan yürümek şarttır.
Zorda sıvışmak, istikameti yitirmek gibi aksi durumlar insanın, hem dünyası, hem de ahireti için kayıp hallerdir.
Nitekim bu bağlamda Hac Suresi'nin 11. ayet-i kerimesi çok manidardır: "İnsanlardan bâzısı var ki, sanki bir yar kenarındaymış gibi, Allah'a, dininin yalnız bir tarafından tutup ibâdet eder, kulluk eder. Bu yolda eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır, sevince gark olur, pek memnun olur. Yok şayet bu uğurda bir fitne isabet ederse, darlık gelirse yüzü üstü geri döner, kaçar, sıvışır. Dünyada da, âhirette de hüsrâna uğramıştır o. Bu, hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek apaçık ziyanın ta kendisidir."
Bu ilahi beyan üstüne başka söze hacet yok sanırım.
Mülk Sûresi'nin ikinci ayeti, doğum ve ölüm arasındaki hayat çizgisinin, "en güzel ameli kimlerin yapacağını ortaya çıkartacak bağlamda insan için ilahi imtihanlar manzumesi" olduğunu açıkça beyan eder. Nimetin şükürle, külfet ve meşakkatin ise sabırla karşılanması gereken kulluk imtihanı. İlk insandan bugüne hep bu imtihanlar, çeşitli formatlarda yaşana gelmiş.
Bugün de durum aynı. Hayat imtihandır, deriz. Öylece de inanırız. El-hak doğrudur. Lakin iş, hayatın gerçeği olarak karşımıza geldiğinde imtihan sırrını, dolayısıyla imtihanın türüne göre şükür veya sabır tavrını yitirdiğimiz olur. İşte tam bu noktada Kur'an'ı Kerim'in "sırat-ı müstakîm" diye nitelediği dosdoğru yolda sabit kadem olmak kulluktaki en yüce maharetlerdendir.
Hafta içi Giresun'dan Mustafa Şahin ağabeyimiz ve Hasan Seyis'in yanısıra Ordu'dan Bülent ve Fatih kardeşlerimizle Ordu'yu turladık. Bir ara deniz kenarında çaylarımızı yudumlarken söz dönüp dolaşıp hayat ve imtihan meselesine geldi. Kendi imtihan sorularımızı kendimiz belirlemek gibi bir temayüle düşüyor gibiyiz, dedim. Hepimiz bunu onaylayıp gülüştük; epeyce konuştuk.
Kulluk yolunda kişiye düşen vazife nimet karşısında şükrünü, külfet karşısında sabrını göstererek "doğru olduğunda şüphe bulunmayan yol"da gayretini sürdürmesidir.
Handikapımız burada. İstiyoruz ki, sağlığımızla imtihan olmayalım. Darlıkla-yoklukla imtihan olmayalım. Çileyle-meşakkatle imtihan olmayalım. Evlatla imtihan olmayalım. Malla-canla imtihan olmayalım. Eeee?
Yüce Allah, şöööyle kolayından birkaç sual ederek cennetinin kapılarını açsın, cemaline de kavuştursun? Yüce Allah'ın bizden istediklerine kulak asmasak da, ihmal etsek de dünyamızı lüks içinde geçirelim; bu arada ahiretimizi de garanti edelim. Biraz böylesi gönül taşıyor gibiyiz sanki. İmtihanların pratik sonuçlarından çıkan tablolar bunu andırıyor. Bilmem yanılıyor muyum?
Bu, kulluktaki imtihan sırrını yitirmek, haddi aşan noktalatda gezinmek olur.
Meşakkatlerin en büyüklerine peygamberlerin ve yakınlık derecelerine göre Allah'ın dostlarının muhatap olduğu insanlık tarihinden bu güne böylesi bir "kolay imtihanlar karşılığında büyük kazançlar"ın elde edildiği görülmemiştir. Hatta Ashab-ı Kiram, zaman zaman nimetler ve bollukların arttığı dönemlerde, bu nimetlerin ahiretteki nimetlere karşılık sanki "dünyada peşin ödeme" şeklinde olmasından korktukları için gözyaşlarına boğuldukları vakidir.
Nimet veya meşakkatin insan için hayırlar getirip getirmemesi, kişinin her işte imtihan sırrına erişip sırat-ı müstakîm üzere istikametini bozup-bozmamasına bağlıdır. İslam büyükleri, sabır gösterilen meşakkatin, şükrü eda edilemeyen nimetten mukayese edilmeyecek derecede hayırlı; hatta sabır gösterilen meşakkatin, şükrü eda edilen nimetin getireceği manevi kazançtan daha bereketli olduğunu beyan ederler. Bütün mesele bu "kulluk ve imtihan sırrı"nı, ister nimette, ister meşakkatte olalım hiçbir halde yitirmeden istikamet üzere Yüce Allah'a kavuşmaktır. Hem dünyamızı, hem de ahiretimizi kazanmak için bocalamadan yürümek şarttır.
Zorda sıvışmak, istikameti yitirmek gibi aksi durumlar insanın, hem dünyası, hem de ahireti için kayıp hallerdir.
Nitekim bu bağlamda Hac Suresi'nin 11. ayet-i kerimesi çok manidardır: "İnsanlardan bâzısı var ki, sanki bir yar kenarındaymış gibi, Allah'a, dininin yalnız bir tarafından tutup ibâdet eder, kulluk eder. Bu yolda eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır, sevince gark olur, pek memnun olur. Yok şayet bu uğurda bir fitne isabet ederse, darlık gelirse yüzü üstü geri döner, kaçar, sıvışır. Dünyada da, âhirette de hüsrâna uğramıştır o. Bu, hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek apaçık ziyanın ta kendisidir."
Bu ilahi beyan üstüne başka söze hacet yok sanırım.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019