BTP Genel Başkan Yardımcısı Değirmenci, Türkiye'nin uyguladığı IMF'ya bağlı ekonomik politikalarla, tıpkı Osmanlı gibi borç batağını sürüklendiğini söyledi
BTP Genel Başkan Yardımcısı Ali Değirmenci, hükümetin ekonomi programını eleştirerek, üretimden uzak, spekülatif para politikaları ve yüksek faiz oranlarıyla borç sarmalının her geçen gün ekonomiyi çökertmekte olduğunu belirtti. Değirmenci, "Nitekim ecdadımız Osmanlı da benzer şekilde çökertilmiş ve sonunda işgal edilerek parçalanmıştır" dedi.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Değirmenci, Türkiye'nin, ekonomide uygulanan dışa bağımlı (IMF) politikalar sebebiyle ağır faiz yükü altında borçlarını katlayarak iflasın eşiğine geldiğini söyledi. Üretimden uzak, spekülatif para politikaları ve yüksek faiz oranlarıyla borç sarmalının her geçen gün ekonomiyi çökertmekte olduğunu belirten Değirmenci şöyle devam etti: "Devletin Senyoraj Hakkını kullanamaması, Merkez Bankası'nın hükümet denetimi dışına çıkarılması (dolayısıyla) emisyon hacminin arttırılamaması; ihtiyaç duyulan paranın sendikasyon kredileriyle karşılanması sonucu borç yükü hızla ağırlaşmakta; devleti ve milleti çöküşe zorlamaktadır."
AKP borcu ikiye katladı
Özellikle AKP iktidarı döneminde Cumhuriyet Tarihinin en büyük borçlanmasının gerçekleştiğini belirten Değirmenci, "2003 yılı başında 200 milyar dolar borç yüküyle ülkeyi teslim alan AKP iktidarı daha iki yıl olmadan bu rakamı 335 milyar doların üstüne çıkarmıştır.
Bu yıl milli gelir 110 katrilyon, faize ödenen miktar 84 katrilyondur.
Gerçekleşecek faiz oranı asgari % 30 düşünülürse 2005 yılında 145-150 katrilyonluk bir faiz yükü karşımıza çıkacak demektir.
2005'te tahmin edilen Milli Gelirin 130 katrilyon olacağı düşünülürse Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa faiz borcu tutarı milli geliri aşmış olacaktır.
Artık bundan sonra borçların aslı değil faizleri bonolarla takas edilerek tehir edilecek ve ödenemez duruma gelecektir. Bunun ekonomik anlamı milli iflastır.
Milli iflas, milli felaket demektir" diye konuştu.
Osmanlı da böyle
işgal edilmişti
Bu durumun sonucunun ülkenin işgali olduğunu belirten Ali Değirmenci açıklamasını şöyle devam ettirdi:
"Nitekim ecdadımız Osmanlı da benzer şekilde çökertilmiş ve sonunda işgal edilerek parçalanmıştır.
Tarihe bir göz atalım:
1875'de Osmanlı'nın bütçe geliri 25 milyon lira, iç ve dış borç taksidi ise 30 milyon lira idi. 6 Ekim 1875 tarihinde yapılan bir açıklama Avrupa'yı ayağa kaldırdı. "Tenzil-i Faiz" kararıyla Osmanlı Hükümeti, beş yıl süreyle faiz borçlarının ancak yarısını ödeyeceğini, ödeyemeyeceği faizlere karşılık ise yüzde beş faizli tahviller vereceğini açıkladı. Ekonomi gittikçe, çöküyordu.
1876'da borç ve faiz ödemeleri, durduruldu. Esasen bu karar mali iflasın ilanıydı.
Bundan 2 ay sonra Bulgarlar, 3 ay sonra da Sırplar isyan etti.
Romanya, Sırbistan, Karadağ tam, Bulgaristan ise fiilen bağımsız oldu.
Bosna-Hersek ve Yenipazar Sancağı Avusturya işgaline bırakıldı.
Rusya, Kars, Ardahan, Batum, Beserabya'yı aldı. Yunanistan Teselya'yı, Fransa Tunus'u aldı.
İngiltere ise; Sudan ve Kuveyt üzerinden fiili egemenlik kurdu.
20 Aralık 1881 de Düyun-u Umumiye kuruldu. Alacaklı devletler başkentte bir şirket kurarak devlet adına bir kısım vergi ve gelir tahsil etti.
Duyun-u Umumiye zamanla Osmanlı'nın "birinci maliyesi" oldu. 1911'de Osmanlı maliyesinde 5472, Duyun-u Umumiye'de ise 8931 memur çalışır oldu.
Duyun-u Umumiye tahsil ettiği vergi ve gelirde kaçakçılığı önlemek için silahlı jandarma gücü bile kurdu. Sonunda vatan işgale uğradı.
Bu manzara ekonomik iflasa sürüklenen bir devlet ve milletin nasıl yabancılarca yağmalanacağının ibretli bir örneği idi.
İşte Türkiye de benzer akıbete doğru gidiyor.
Eğer tedbir alınmaz, bu vahim gidiş durdurulamazsa (IMF politikalarından vazgeçilmezse) zaten yabancılara satılmakta olan Vatan toprakları işgale uğrayabilir.
Yapılması gereken kendi özkaynaklarımızı devreye koymak yanlış para politikasını değiştirmektir. Bunu yapmak ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomik modelini hayata geçirmekle mümkündür."
BTP Genel Başkan Yardımcısı Ali Değirmenci, hükümetin ekonomi programını eleştirerek, üretimden uzak, spekülatif para politikaları ve yüksek faiz oranlarıyla borç sarmalının her geçen gün ekonomiyi çökertmekte olduğunu belirtti. Değirmenci, "Nitekim ecdadımız Osmanlı da benzer şekilde çökertilmiş ve sonunda işgal edilerek parçalanmıştır" dedi.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Değirmenci, Türkiye'nin, ekonomide uygulanan dışa bağımlı (IMF) politikalar sebebiyle ağır faiz yükü altında borçlarını katlayarak iflasın eşiğine geldiğini söyledi. Üretimden uzak, spekülatif para politikaları ve yüksek faiz oranlarıyla borç sarmalının her geçen gün ekonomiyi çökertmekte olduğunu belirten Değirmenci şöyle devam etti: "Devletin Senyoraj Hakkını kullanamaması, Merkez Bankası'nın hükümet denetimi dışına çıkarılması (dolayısıyla) emisyon hacminin arttırılamaması; ihtiyaç duyulan paranın sendikasyon kredileriyle karşılanması sonucu borç yükü hızla ağırlaşmakta; devleti ve milleti çöküşe zorlamaktadır."
AKP borcu ikiye katladı
Özellikle AKP iktidarı döneminde Cumhuriyet Tarihinin en büyük borçlanmasının gerçekleştiğini belirten Değirmenci, "2003 yılı başında 200 milyar dolar borç yüküyle ülkeyi teslim alan AKP iktidarı daha iki yıl olmadan bu rakamı 335 milyar doların üstüne çıkarmıştır.
Bu yıl milli gelir 110 katrilyon, faize ödenen miktar 84 katrilyondur.
Gerçekleşecek faiz oranı asgari % 30 düşünülürse 2005 yılında 145-150 katrilyonluk bir faiz yükü karşımıza çıkacak demektir.
2005'te tahmin edilen Milli Gelirin 130 katrilyon olacağı düşünülürse Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa faiz borcu tutarı milli geliri aşmış olacaktır.
Artık bundan sonra borçların aslı değil faizleri bonolarla takas edilerek tehir edilecek ve ödenemez duruma gelecektir. Bunun ekonomik anlamı milli iflastır.
Milli iflas, milli felaket demektir" diye konuştu.
Osmanlı da böyle
işgal edilmişti
Bu durumun sonucunun ülkenin işgali olduğunu belirten Ali Değirmenci açıklamasını şöyle devam ettirdi:
"Nitekim ecdadımız Osmanlı da benzer şekilde çökertilmiş ve sonunda işgal edilerek parçalanmıştır.
Tarihe bir göz atalım:
1875'de Osmanlı'nın bütçe geliri 25 milyon lira, iç ve dış borç taksidi ise 30 milyon lira idi. 6 Ekim 1875 tarihinde yapılan bir açıklama Avrupa'yı ayağa kaldırdı. "Tenzil-i Faiz" kararıyla Osmanlı Hükümeti, beş yıl süreyle faiz borçlarının ancak yarısını ödeyeceğini, ödeyemeyeceği faizlere karşılık ise yüzde beş faizli tahviller vereceğini açıkladı. Ekonomi gittikçe, çöküyordu.
1876'da borç ve faiz ödemeleri, durduruldu. Esasen bu karar mali iflasın ilanıydı.
Bundan 2 ay sonra Bulgarlar, 3 ay sonra da Sırplar isyan etti.
Romanya, Sırbistan, Karadağ tam, Bulgaristan ise fiilen bağımsız oldu.
Bosna-Hersek ve Yenipazar Sancağı Avusturya işgaline bırakıldı.
Rusya, Kars, Ardahan, Batum, Beserabya'yı aldı. Yunanistan Teselya'yı, Fransa Tunus'u aldı.
İngiltere ise; Sudan ve Kuveyt üzerinden fiili egemenlik kurdu.
20 Aralık 1881 de Düyun-u Umumiye kuruldu. Alacaklı devletler başkentte bir şirket kurarak devlet adına bir kısım vergi ve gelir tahsil etti.
Duyun-u Umumiye zamanla Osmanlı'nın "birinci maliyesi" oldu. 1911'de Osmanlı maliyesinde 5472, Duyun-u Umumiye'de ise 8931 memur çalışır oldu.
Duyun-u Umumiye tahsil ettiği vergi ve gelirde kaçakçılığı önlemek için silahlı jandarma gücü bile kurdu. Sonunda vatan işgale uğradı.
Bu manzara ekonomik iflasa sürüklenen bir devlet ve milletin nasıl yabancılarca yağmalanacağının ibretli bir örneği idi.
İşte Türkiye de benzer akıbete doğru gidiyor.
Eğer tedbir alınmaz, bu vahim gidiş durdurulamazsa (IMF politikalarından vazgeçilmezse) zaten yabancılara satılmakta olan Vatan toprakları işgale uğrayabilir.
Yapılması gereken kendi özkaynaklarımızı devreye koymak yanlış para politikasını değiştirmektir. Bunu yapmak ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomik modelini hayata geçirmekle mümkündür."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.