BTP'den Mersin'de 'Geleceği Savunmak' programı: Konunun uzmanları doyurucu bilgiler paylaştı
Bağımsız Türkiye Partisi Mersin İl Başkanlığı, geçtiğimiz hafta sonu "Geleceği Savunmak: Gençlerimiz İçin El Ele" programı gerçekleştirdi. Programda konuşan BTP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Çetin, "Bugün gençlerimizin suç örgütleri, yasa dışı bahis ve yozlaşmış dijital içeriklere yöneldiğini endişeyle izliyoruz. Bu durum bireysel hataların değil; ekonomik sıkıntıların, eğitim sistemindeki çöküşün, aile yapısındaki kırılmaların, sosyal medyanın etkisinin ve dinin özünden uzaklaştırılmasının bir sonucudur" dedi
10.11.2025 21:31:00 / Güncelleme: 10.11.2025 21:41:42
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Bağımsız Türkiye Partisi Mersin İl Başkanlığı tarafında geçtiğimiz pazar günü saat 14.00'te, Şoförler Cemiyeti Kongre Salonunda "Geleceği Savunmak: Gençlerimiz İçin El Ele" programı yapıldı. Programa, BTP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Çetin de katılım gerçekleştirdi.

Programda; BTP Mersin İl Başkan Yardımcısı Garipcan Coşkun oturum başkanlığını yaparken, Dr. Işıl Özdemir, Hukukçu Gülsüm Gebel, Psikolog-Psikoterapist Filiz Tülek ve Yeşilay Yenişehir Şube Başkanı Hukukçu Beyza Korkmaz sunumlarıyla katılımcıları aydınlattı.

İsmail Çetin 'Andımız'ın önemine tarihi gerçeklerle vurgu yaptı
BTP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Çetin, konuşmadında şunları söyledi:
"Osmanlı Devleti'nde devletin bekası için Hacı Bektaş-ı Veli'nin milli ve manevi duyguları unutturmamak adına ortaya koyduğu Kılıç Kuşanma Andı nasıl bir milli ve manevi omurga oluşturduysa, Cumhuriyet döneminde okutulan Andımız da aynı ruhun modern bir yansımasıydı.
Ancak 1826'da II. Mahmut döneminde gerçekleşen Vak'a-i Hayriye ile bu gelenek ortadan kaldırıldı ve ardından başlayan çürüme süreci devletin çözülüşünün habercisi oldu.
Cumhuriyet döneminde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Hacı Bektaş-ı Veli'nin "Eline, beline, diline hâkim ol" felsefesini esas alarak genç nesillere milli ve manevi değerleri kazandırmayı amaçlayan Andımızı hayata geçirdi. Ancak Andımızın 2013 yılında kaldırılmasıyla birlikte değer aktarımındaki bu önemli köprü yıkılmış oldu.
Bugün gençlerimizin suç örgütleri, yasa dışı bahis ve yozlaşmış dijital içeriklere yöneldiğini endişeyle izliyoruz. Bu durum bireysel hataların değil; ekonomik sıkıntıların, eğitim sistemindeki çöküşün, aile yapısındaki kırılmaların, sosyal medyanın etkisinin ve dinin özünden uzaklaştırılmasının bir sonucudur. Gençlerimiz işsizlik, umutsuzluk ve yalnızlıkla mücadele ederken, emeğin karşılık bulmadığı bir düzende sahte başarı öykülerine yönelmek zorunda kalmaktadır.
Bu tablo karşısında "Gençlik nereye gidiyor?" sorusu toplumun ortak kaygısı hâline gelmiştir. Çözüm mümkündür ve gecikmeden hayata geçirilmelidir:
Milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalı, Atatürk'ün çizdiği yoldan sapmamalıyız. Dinî ve ahlaki eğitimin özüne dönmelidir. Eğitim, nitelikli ve değer kazandıran bir yapıya kavuşturulmalıdır. Gençlere sürdürülebilir istihdam ve ekonomik destek sağlanmalıdır. Yozlaştırıcı dijital içerikler denetlenmelidir. Aile yapısı güçlendirilmelidir. Adalet ve liyakat prensipleri yeniden tesis edilmelidir.
Unutulmamalıdır ki gençliği kaybetmek, bir milletin en ağır kaybıdır. Gençlerimize yalnızca öğüt vermek yeterli değildir; onlara güven vermeli, örnek olmalı ve umut aşılamalıyız. Doğru rehberlikle her genç ışığını bulabilir—yeter ki biz o ışığı çoğaltalım.
Aksi hâlde ülkemizde de çürümenin işaretleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Temennimiz, milli ve manevi değerlerimize daha büyük hassasiyetle sahip çıkarak bu gidişata dur diyebilmemizdir.
Tarih bize şunu açıkça göstermektedir: Manevî değerlerin zayıfladığı yerde devlet ve toplum da zayıflar. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan bu kültürel mirası yaşatmak, adalet ve doğruluk ekseninde ilerlemek milletimizin geleceği için hayati öneme sahiptir.


'Gençlerimiz en değerli hazinemizdir'
Oturum Başkanı Garipcan Coşgun konuşmacılara söz vermeden önce yaptığı konuşmada, "Gençlerimizi korumak, onları tehlikelerden uzak tutmak ve geleceğimizi güvence altına almak için çalışacağız. Çünkü gençlerimiz, yarının Mersin'ini, Türkiye'yi ve dünyamızı inşa edecek olan en değerli hazinemizdir. Ondan dolayı gençlerimizi korumak en büyük vazifemizdir" ifadelerini kullandı.


Dr. Işıl Özdemir: 'Gençlerimiz, geleceğimizin teminatıdır'
"Gençlerimiz, milletimizin umudu ve geleceğimizin teminatıdır. Ancak bugün gençlerimizin önemli bir bölümünün aidiyet sorunu yaşadığını, belirsizlik ve ümitsizliğin oluşturduğu bir savrulma içinde olduklarını üzülerek gözlemliyoruz" ifadelerini kullanan Dr Işıl Özdemir, "Bu tabloyu değiştirebilmenin en etkili yollarından biri, gençlerin önüne örnek alabilecekleri güçlü bir model koymaktır. Milli ve manevi değerlere bağlı, mücadeleci ruhu, kararlılığı ve liderliğiyle Türk milletine ilham veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, gençlerimiz için en sağlam rehber ve en doğru modeldir. Onun ilkeleri, duruşu ve ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma hedefi, bugün de gençlerimize yol gösterici niteliktedir" dedi.
Özdemir şunları söyledi: "Gençlerimizi karamsarlıktan uzaklaştırmak, onlara gelecek perspektifi sunmak ve aidiyet duygusunu güçlendirmek için Atatürk'ün örnek alınması gereken bir lider olduğu gerçeğini bir kez daha vurguluyoruz."


Gülsüm Gebel: 'Gençlerimizi doğru değerlerle eğitmek en etkili yoldur'
Hukukçu Gülsüm Gebel konuşmasında şu önemli tespitlerde bulundu:
"2024 verilerine göre 15-34 yaş aralığındaki gençlerin üçte biri ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bu gençler sokakta, çetelerin elinde, cezaevlerinde, tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinde veya evde ekran başında zaman geçiriyor.
Türkiye'de işlenen suçların %50'si 25 yaş altındaki gençler tarafından gerçekleştiriliyor. Diğer yarısının %90'ı ise gençlik çağında suç işlemeye başlamış kişilerden oluşuyor. Bu durum, gençlerde suçun nedenlerini anlamanın ve önlem almanın tüm toplum için hayati önem taşıdığını gösteriyor.
Toplumumuzda cezalar kadar değer yargılarımız da caydırıcıdır. Kültürel normlarımız, inancımız, gelenek ve göreneklerimiz, insani bakış açımız ve vatan sevgimiz, gençler üzerinde güçlü bir rehberlik ve koruyucu etki sağlar. Sosyal ve ahlaki değerlerin zayıflaması aile bağlarını da zayıflatmakta; bu da gençlerin şiddet ve suç gibi olumsuz yönlere yönelmesini kolaylaştırmaktadır.
Gençlerimizi doğru değerlerle eğitmek, onları topluma kazandırmak ve toplumsal çürümenin önüne geçmek için en etkili yoldur."


Av. Beyza Korkmaz Yeşilay'ın faaliyetlerini anlattı
Yeşilay Yenişehir Şube Başkanı Av. Beyza Korkmaz Yeşilay ve YEDAM ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
"Yeşilay Cemiyeti, 5 Mart 1920 tarihinde kurulmuş, kamu yararına çalışan köklü bir sivil toplum kuruluşudur. Kuruluş amacı, bireyleri, aileleri ve toplumu tütün, alkol, madde, kumar ve teknoloji bağımlılığı başta olmak üzere her türlü bağımlılıktan korumaktır.
Yeşilay, sağlıklı yaşam bilincini yaygınlaştırmak, bağımlılıkla mücadelede farkındalık oluşturmak ve önleyici çalışmalar yürütmek için eğitim programları, farkındalık etkinlikleri, gönüllülük çalışmaları ve uluslararası iş birlikleri aracılığıyla faaliyet göstermektedir.
'Sağlıklı nesiller, sağlıklı gelecek' vizyonuyla hareket eden Yeşilay, bağımlılıklardan uzak bir toplum için ulusal ve uluslararası düzeyde aktif çalışmaktadır. Yeşilay'ın kurduğu YEDAM (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) ise, bağımlılık riski taşıyan veya bağımlılıkla mücadele eden bireyler ve ailelerine tamamen ücretsiz psikolojik danışmanlık, sosyal destek, aile danışmanlığı ve rehabilitasyon sonrası takip hizmetleri sunmakta; 7 gün 24 saat hizmet veren 115 numaralı ücretsiz danışma hattıyla Türkiye'nin her yerinden ulaşılabilmektedir. Tüm hizmetler gizlilik esasına dayanmakta olup, bireylerin sağlıklı bir yaşama dönüş süreçlerine destek vermektedir."
'Tüm bağımlılıklar birer sonuçtur'
Psikolog-Psikoterapist Filiz Tülek gençlerimiz ve ailelerin olaylarla ilgili psikolojik yönlerini ele aldı. Filiz Tülek konuşmasında şunları anlattı:
"Günümüzde yaşadığımız tüm bağımlılıklar aslında birer sorun değil, birer sonuçtur. Asıl sorun, bağlantı eksikliğidir. Hayatımızda bedenimize, ailemize, vatanımıza ya da bizi saran değerlere karşı bir bağ kurmaya ihtiyacımız var. Bu bağ, kişinin spor, sanat veya başka anlamlı uğraşlar aracılığıyla olabilir. Eğer bir insan bu tür bağlardan yoksunsa, bir boşluğa düşer ve o boşlukta kaybolur. Bu his, kişiyi bağımlılıklara, suça ya da olumsuz davranışlara itebilir çünkü sinir sistemi adeta donmuş, hissizleşmiş olur.
Vicdanımızla temas edebilmek ve sağlıklı kararlar alabilmek için bir şeylere, bir değerlere bağlı olmamız gerekiyor. Eğer bu bağlar zayıflarsa, insanlar kendilerini karanlıkta hisseder ve toplumsal değerlerden uzaklaşır. Örneğin, toplumsal, milli veya ahlaki değerlerimizi kaybetmek, güvenli bağlarımızı da zedeler.
Bunun en güzel örneklerinden biri, Atatürk gibi topluma rehber olmuş figürlere duyulan ihtiyaçtır. Milli ve ahlaki değerlere sahip çıkmak, insanları aynı dili konuşmaya, aynı duyguları paylaşmaya ve güvenle birbirine bağlanmaya teşvik eder.
Sonuç olarak, insanların yargılanmadan, suçlanmadan, güvenli bağlar kurabilecekleri alanlar yaratmak çok önemli. Bağlantılarımız güçlendikçe bağımlılıkların da azaldığını göreceğiz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































