Üretimden ve emeğin devreye konulmasından çok uzak bir ekonomi sisteminin benimsendiği Türkiye'de devletimiz, özellikle son yıllarda tarım, hayvancılık sektörlerine olan desteğini tamamen bırakmıştır.
Bugün, devletimizin desteklemediği üretim alanlarından birisi de madenciliktir.
Türkiye'de bordan kroma, doğalgazdan petrole, altından uranyuma, bakırdan demire pek çok maden bulunmaktadır.
Bilinen maden rezervlerinin değeri 2 trilyon dolardır.
Özellikle dünya piyasalarında son zamanlarda önemi gittikçe artan bor madeni, kalkınma hamlemizi (ulusal kaynakları kullanarak) gerçekleştirmemiz için yeterlidir.
Dünya rezervinin 5.70'inin Türkiye'de bulunduğu borun değeri 750 milyar dolardır.
Yine dünya rezervinde 6500 tonla 2. sırada bulunduğumuz altın madeni ve petrol kaynaklarımız günümüz dünyasında yok olan enerji kaynakları açısından büyük nimetlerdir.
Madenler bir ülkenin stratejik öneme haiz hazineleridir.
Lozan Anlaşması'nın görüşmeleri esnasında ABD'nin madenlerimize talip olması da bu değerin göstergesidir.
Bilindiği gibi ABD, Lozan Anlaşması'nı imzalamamıştır. Oysa görüşmeler sırasında imzalama aşamasına gelinmiş, tek şart olarak da Türkiye'deki tüm madenlerin işletilmesi hakkını talep etmiştir.
Bu önemli kaynakların Türkiye için hayatî değerini bilen Atatürk'ün itirazı neticesi kabul edilmeyen talep sonucunda ABD, Lozan'ı reddetmiştir.
'Misak-ı Milli sınırlarımızı ve tam bağımsızlığımızı kabul' karşılığında madenlerin işletilmesini teklif etmek; bu kaynakların sadece Türkiye için değil, dünya devletleri için de değerini göstermektedir.
Mevcut siyasi sistemde ise bu konu her zaman göz ardı edilmiştir.
Dış borca dayalı kalkınma projeleriyle ülkeyi günü birlik bir maceraya atan siyasi irade, milli kaynakları değerlendirmeyi bu zamana kadar düşünmemiştir.
Âdeta hazine üzerinde oturan ama bunun farkına varamayan bir insan konumundaki Türkiye'de bu konuya hak ettiği hassasiyeti gösteren tek parti Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
"Proje ve tez" partisi olarak halkın dikkatini çeken BTP, tarım, hayvancılık, enerji politikaları, ekonomi, sosyal hayat vs. her sahayı kapsayan projelerinin yanında, madenlerin işletilmesini planlayan programıyla da göz dolduruyor.
Yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesinde; özellikle yurt dışındaki işçilerimizin dövizlerinin devreye sokulmasını amaçlayan maden programıyla, yıllardır unutulan, küstürülen gurbetçilerimizin tekrar kazanılması sağlanacağı gibi, Onların dövizlerinin ülkeye aktarılması da amaçlanıyor.
Bu projede devlet, kendisinin de ortağı olduğu bir şirket kurarak, yurt dışındaki işçi kardeşlerimizi de şirket ortağı yapacaktır.
Yurt dışında kazandığıyla Türkiye'deki devlet yatırımına ortak olan gurbetçilerimiz, bu sayede kendi işinin patronu olarak zengin olacak, hem de, Türkiye dövize kavuşacaktır.
İşçi döviz girişlerinde 2001 senesinde % 40 dolayında gerileyen gurbetçi döviz akışı da bu sayede normal seyrine dönecektir.
Hem madenlerin işletilmesini hem de döviz girişinin sağlanmasını hedefleyen bu proje, gerçekten uzun bir çalışmanın ve araştırmanın eseri görünüyor.
Dünya devletlerinin bizden daha iyi değerini hesap ettiği bu kaynaklarımızı millet yararına kullanıma açacak tek parti BTP'dir.
IMF kredilerinin bırakılarak bu tür ulusal kaynakların devreye sokulabileceğini yalnızca kendi parti programlarından öğrendiğimiz BTP, gerçekten sadece milletini düşünüyor.
Bugün, devletimizin desteklemediği üretim alanlarından birisi de madenciliktir.
Türkiye'de bordan kroma, doğalgazdan petrole, altından uranyuma, bakırdan demire pek çok maden bulunmaktadır.
Bilinen maden rezervlerinin değeri 2 trilyon dolardır.
Özellikle dünya piyasalarında son zamanlarda önemi gittikçe artan bor madeni, kalkınma hamlemizi (ulusal kaynakları kullanarak) gerçekleştirmemiz için yeterlidir.
Dünya rezervinin 5.70'inin Türkiye'de bulunduğu borun değeri 750 milyar dolardır.
Yine dünya rezervinde 6500 tonla 2. sırada bulunduğumuz altın madeni ve petrol kaynaklarımız günümüz dünyasında yok olan enerji kaynakları açısından büyük nimetlerdir.
Madenler bir ülkenin stratejik öneme haiz hazineleridir.
Lozan Anlaşması'nın görüşmeleri esnasında ABD'nin madenlerimize talip olması da bu değerin göstergesidir.
Bilindiği gibi ABD, Lozan Anlaşması'nı imzalamamıştır. Oysa görüşmeler sırasında imzalama aşamasına gelinmiş, tek şart olarak da Türkiye'deki tüm madenlerin işletilmesi hakkını talep etmiştir.
Bu önemli kaynakların Türkiye için hayatî değerini bilen Atatürk'ün itirazı neticesi kabul edilmeyen talep sonucunda ABD, Lozan'ı reddetmiştir.
'Misak-ı Milli sınırlarımızı ve tam bağımsızlığımızı kabul' karşılığında madenlerin işletilmesini teklif etmek; bu kaynakların sadece Türkiye için değil, dünya devletleri için de değerini göstermektedir.
Mevcut siyasi sistemde ise bu konu her zaman göz ardı edilmiştir.
Dış borca dayalı kalkınma projeleriyle ülkeyi günü birlik bir maceraya atan siyasi irade, milli kaynakları değerlendirmeyi bu zamana kadar düşünmemiştir.
Âdeta hazine üzerinde oturan ama bunun farkına varamayan bir insan konumundaki Türkiye'de bu konuya hak ettiği hassasiyeti gösteren tek parti Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
"Proje ve tez" partisi olarak halkın dikkatini çeken BTP, tarım, hayvancılık, enerji politikaları, ekonomi, sosyal hayat vs. her sahayı kapsayan projelerinin yanında, madenlerin işletilmesini planlayan programıyla da göz dolduruyor.
Yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesinde; özellikle yurt dışındaki işçilerimizin dövizlerinin devreye sokulmasını amaçlayan maden programıyla, yıllardır unutulan, küstürülen gurbetçilerimizin tekrar kazanılması sağlanacağı gibi, Onların dövizlerinin ülkeye aktarılması da amaçlanıyor.
Bu projede devlet, kendisinin de ortağı olduğu bir şirket kurarak, yurt dışındaki işçi kardeşlerimizi de şirket ortağı yapacaktır.
Yurt dışında kazandığıyla Türkiye'deki devlet yatırımına ortak olan gurbetçilerimiz, bu sayede kendi işinin patronu olarak zengin olacak, hem de, Türkiye dövize kavuşacaktır.
İşçi döviz girişlerinde 2001 senesinde % 40 dolayında gerileyen gurbetçi döviz akışı da bu sayede normal seyrine dönecektir.
Hem madenlerin işletilmesini hem de döviz girişinin sağlanmasını hedefleyen bu proje, gerçekten uzun bir çalışmanın ve araştırmanın eseri görünüyor.
Dünya devletlerinin bizden daha iyi değerini hesap ettiği bu kaynaklarımızı millet yararına kullanıma açacak tek parti BTP'dir.
IMF kredilerinin bırakılarak bu tür ulusal kaynakların devreye sokulabileceğini yalnızca kendi parti programlarından öğrendiğimiz BTP, gerçekten sadece milletini düşünüyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002