Bu millete, bu coğrafyaya ait olmayan çokça aykırı olan bir ağız, bir tavır, bir yorum önce televizyon ve gazetelerde boy gösteriyor, sonra toplum katmanlarına dalga dalga yayılıyor.
Toplum içinde ilim sahibi, irfan sahibi insanların sayısı az olduğu için ve yazılı-görsel medya kadar hızlı bir şekilde insanlara, insanlar da onlara ulaşamadıkları için, görüşüp doğrulatmaya fırsat bulamadan kapkara bir ağız dolaşıp duruyor her tarafta. Bir bakıyorsunuz ki, Ahmet amca, Hasan dede filan gazetecinin, falan televizyoncunun yorumunu, mantığını size aktarıyor.
Bu söylediklerimizi test etmek için herhangi bir ortamda, beş-on kişinin bulunduğu bir mecliste Irak işgalini gündem edin yeter. Siz, Irak'ın dört bir yanından yükselen feryaddan, hapishanelerden arşa yükselen Müslüman kadınların ağlamalarından, ağıtlarından, bilmem kaçınçı haçlı seferinin ve işgalinin yaşandığından, mevcut hükümetimizin de bu işgalin destekçisi, yardımcısı olduğunun belgelerinden söz edin ve gelecek tepkileri dinleyin.
Bu ağız kimin ağzı diye soracağınız cinsten savunmalar:
"Efendi... öyle diyorsun amma, onlar o zalim Saddam'ı yıllarca başlarında taşımak suretiyle bunları zaten hak etmişlerdi. Sonra işin başında niye direnmediler? Hatta Bağdat düştüğü gün kendi başkanlarının heykelini kendileri yerlerde sürüklediler. Hem zaten Iraklılar Hz. Hüseyin'i şehit etmediler mi? Yaptıklarını çekiyorlar. Bu işgal olmasaydı Saddam çok şımarmıştı, belki de Ankara'yı bombalayacaktı. Türkiye destek olmayıp ne yapacaktı? Koskoca Amerika'yı, dünyayı karşısına mı alacaktı?"
Sizin de çokça şahit olduğunuz gibi bu liste böyle uzayıp gider. Uzayıp giden bu listede suçlanan tamamen evsahibidir, evi yağmalayan, evi talan eden, ev halkının erkeklerini kurşuna dizen, kadınların da namusunu kirleten şerefsiz, şahsiyetsiz, haysiyetsiz ve alçak hırsızın adı bile geçmez. Ortayerde boyluboyunca yatan cesetler suçlanır, başlarında yaşın yaşın ağlayan çocuk-çocuğunun tavırları, seslerini yükseltmeleri eleştirilir de, kanlı ortamı oluşturan eli kanlı katillerin ismi bile geçmez. İşte bu kahrolası ağız, kara, kapkara ağız, bu millete, bu milletin kültürüne, örfüne ait bir ağız değil, işgalcilerin, eli kanlı katillerin empoze ettiği, içimizdeki maşaları aracılığı ile yaydığı uğursuz bir ağız, kasıtlı bir yorum biçimidir.
Toplum içinde ilim sahibi, irfan sahibi insanların sayısı az olduğu için ve yazılı-görsel medya kadar hızlı bir şekilde insanlara, insanlar da onlara ulaşamadıkları için, görüşüp doğrulatmaya fırsat bulamadan kapkara bir ağız dolaşıp duruyor her tarafta. Bir bakıyorsunuz ki, Ahmet amca, Hasan dede filan gazetecinin, falan televizyoncunun yorumunu, mantığını size aktarıyor.
Bu söylediklerimizi test etmek için herhangi bir ortamda, beş-on kişinin bulunduğu bir mecliste Irak işgalini gündem edin yeter. Siz, Irak'ın dört bir yanından yükselen feryaddan, hapishanelerden arşa yükselen Müslüman kadınların ağlamalarından, ağıtlarından, bilmem kaçınçı haçlı seferinin ve işgalinin yaşandığından, mevcut hükümetimizin de bu işgalin destekçisi, yardımcısı olduğunun belgelerinden söz edin ve gelecek tepkileri dinleyin.
Bu ağız kimin ağzı diye soracağınız cinsten savunmalar:
"Efendi... öyle diyorsun amma, onlar o zalim Saddam'ı yıllarca başlarında taşımak suretiyle bunları zaten hak etmişlerdi. Sonra işin başında niye direnmediler? Hatta Bağdat düştüğü gün kendi başkanlarının heykelini kendileri yerlerde sürüklediler. Hem zaten Iraklılar Hz. Hüseyin'i şehit etmediler mi? Yaptıklarını çekiyorlar. Bu işgal olmasaydı Saddam çok şımarmıştı, belki de Ankara'yı bombalayacaktı. Türkiye destek olmayıp ne yapacaktı? Koskoca Amerika'yı, dünyayı karşısına mı alacaktı?"
Sizin de çokça şahit olduğunuz gibi bu liste böyle uzayıp gider. Uzayıp giden bu listede suçlanan tamamen evsahibidir, evi yağmalayan, evi talan eden, ev halkının erkeklerini kurşuna dizen, kadınların da namusunu kirleten şerefsiz, şahsiyetsiz, haysiyetsiz ve alçak hırsızın adı bile geçmez. Ortayerde boyluboyunca yatan cesetler suçlanır, başlarında yaşın yaşın ağlayan çocuk-çocuğunun tavırları, seslerini yükseltmeleri eleştirilir de, kanlı ortamı oluşturan eli kanlı katillerin ismi bile geçmez. İşte bu kahrolası ağız, kara, kapkara ağız, bu millete, bu milletin kültürüne, örfüne ait bir ağız değil, işgalcilerin, eli kanlı katillerin empoze ettiği, içimizdeki maşaları aracılığı ile yaydığı uğursuz bir ağız, kasıtlı bir yorum biçimidir.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024