Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci güne bağlayan bu gece mübarek Berat Kandili'dir. Kulların rızıkları, ecelleri, lütuflar, ihsanlar, belalar, musibetler ve sair kader, bu gece ayrıntılı biçimde kayda geçirilir. Bu gece rahmet-i ilahiye gark olur Alemlerin Rabbinin kapısına baş koyanlar.
Bu gece bağışlanma ve af gecesidir. Yüce Allah'ın dünya semasına inerek bağışlanmak dileyen kullarına beratını verdiği vakittir. Gönüllerdeki coşku ve tevbedeki sadakat, Allah'ın engin rahmetini celbeder. Kul, günahlardan arınma fermanın alır Rabbinden. Allah, kendisine yakaran kulunu affetmekle sevinir bu gece.
Rahmetin sağanağa dönüştüğü andır bu gece. Bu gece Alemlerin Efendisi son peygamber Hz. Muhammed'e şefaat hakkının tamamının verildiği gecedir. Kuran-ı Kerim'in de bölüm bölüm indirildiği gece olarak bilinir bu gece.
Olayların arasında kayboluveriyoruz. Zannediyoruz ki, şu fani alemde ebediyiz. Ölüm aklımızın, gönlümüzün kenarına uğramıyor bile. Başımızı iki elimizin arasına alıp da düşünmeye, nereden geldim, nereye gidiyorum diye tefekkür etmeye vakit kalmıyor çoğu zaman. Ebediyet duygumuzun üstüne güncel olaylar, medyatik enformasyon katran döküyor. Gönül gözümüz çapaklanıyor, köreliyor. Kafa gözümüze mahkum oluyoruz böylece.
Dolayısıyla çoğu zaman aynanın karşısına geçip takılıyoruz bedenimize. Ben buyum, diyoruz. Ama, acaba ben bu muyum, diye soramıyoruz kendimize... Asıl gerçeğimizden kaçıyoruz. Kendimizi aynadaki görüntü kadar seyredebiliyoruz. Halbuki aynadaki de, aynadakini seyreden de toprak olmaya, çürümeye mahkum.
İnsan gönüldür gönül... diyor Prof. Dr. Haydar Baş bey. Gönül, insandaki ebediyet merkezi, ebediyet dürbünü. Ruhun karargâhı. Kulun, Allah'a açılan kapısı. Çürümeyen ebedi tarafı.
İbadet ve Allah'ı anmakla açılır gönül kapıları. O kapının açıklığı kadar insan, Allah'ı, Rasûlünü, dostlarını ve Allah'ın kullarını sever. O kapının aralığı kadar sevgi, şefkat ve merhamet sahibidir insan. Bu geceler, insanın gönül kapısını Rabbine açtığı gibi Allah'ın da rahmet kapılarını, gök kapılarını kullarına açtığı gecedir. İnsan olma gecesi bu gece.
Çocukluğuma doğru sarkarım bazan; akşam üzeri helvalar, çörekler dağıtılırdı mahallelerde kandil öncesi. Rahmetli dedemin kırağı vurmuş pencere kenarlarında sabahlara kadar gözyaşları içinde tevbe ederek, Kur'an okuyarak gök kapılarının açılmasını beklediğini hatırlarım. Gök kapısı içinden açılırdı; siması nurlanır, saçının-sakalının kokusu değişirdi. Gün gibi hatırlıyorum, evimiz rayihalarla dolardı yüksek sesle salat ü selam okurken böyle gecelerde seher vakti.
İbadetsiz yeşermez gönüller. İmandan yoksun olmak ise kokuşmaktan da beter. O halde, gönül penceremizi görmezlikten gelerek kokuşmaya mahkum bedene takılıp kalmak niye?
Deneyiverelim bu gece... Hakk'a yakaralım. Gönül kapılarımızı aralayalım. Ardından da bu gözle dünyayı, insanları, milletimizi, garipleri, yetimleri, mazlumları içimizden seyredelim. Şefkatimizin ne kadar da küçülmüş, ebediyet duygumuzun ne kadar da örselenmiş, varlığımızın bir örümceğin varlığından farksız biçimde ne kadar da dünyevileşmiş, fani aleme sıkışıp kalmış olduğunu; buna mukabil hınçlarımızın ne kadar bayağı, kin ve nefretlerimizin ne kadar ölçüden uzak, hissiyatımızın ne kadar da yoksul olduğunu farkedeceğiz.
Bu gece fırsatlar gecesi. Kendimizin, insanlığımızın, ebedi olduğumuzun farkına varmak, gönül penceremizi cilalamak ve Allah'ın güzelliklerine muhatap olmak için Berat gecesi... Ne mi yapalım? Çok kolay.
Tevbe... Gönülden tevbe. Son nefes tevbesi kadar net ve sadık. Ardından Peygamberimize salat ü selam. Ardından Kelime-i tevhid. Allah'a yakaralım dilimiz döndüğünce. Bildiğimiz sûrelerden okuyalım yanık yanık. Allah'ın af kapısını tıklatalım edep ve erkan ile.
Geceniz mübarek, geleceğiniz aydınlık olsun.
Bu gece bağışlanma ve af gecesidir. Yüce Allah'ın dünya semasına inerek bağışlanmak dileyen kullarına beratını verdiği vakittir. Gönüllerdeki coşku ve tevbedeki sadakat, Allah'ın engin rahmetini celbeder. Kul, günahlardan arınma fermanın alır Rabbinden. Allah, kendisine yakaran kulunu affetmekle sevinir bu gece.
Rahmetin sağanağa dönüştüğü andır bu gece. Bu gece Alemlerin Efendisi son peygamber Hz. Muhammed'e şefaat hakkının tamamının verildiği gecedir. Kuran-ı Kerim'in de bölüm bölüm indirildiği gece olarak bilinir bu gece.
Olayların arasında kayboluveriyoruz. Zannediyoruz ki, şu fani alemde ebediyiz. Ölüm aklımızın, gönlümüzün kenarına uğramıyor bile. Başımızı iki elimizin arasına alıp da düşünmeye, nereden geldim, nereye gidiyorum diye tefekkür etmeye vakit kalmıyor çoğu zaman. Ebediyet duygumuzun üstüne güncel olaylar, medyatik enformasyon katran döküyor. Gönül gözümüz çapaklanıyor, köreliyor. Kafa gözümüze mahkum oluyoruz böylece.
Dolayısıyla çoğu zaman aynanın karşısına geçip takılıyoruz bedenimize. Ben buyum, diyoruz. Ama, acaba ben bu muyum, diye soramıyoruz kendimize... Asıl gerçeğimizden kaçıyoruz. Kendimizi aynadaki görüntü kadar seyredebiliyoruz. Halbuki aynadaki de, aynadakini seyreden de toprak olmaya, çürümeye mahkum.
İnsan gönüldür gönül... diyor Prof. Dr. Haydar Baş bey. Gönül, insandaki ebediyet merkezi, ebediyet dürbünü. Ruhun karargâhı. Kulun, Allah'a açılan kapısı. Çürümeyen ebedi tarafı.
İbadet ve Allah'ı anmakla açılır gönül kapıları. O kapının açıklığı kadar insan, Allah'ı, Rasûlünü, dostlarını ve Allah'ın kullarını sever. O kapının aralığı kadar sevgi, şefkat ve merhamet sahibidir insan. Bu geceler, insanın gönül kapısını Rabbine açtığı gibi Allah'ın da rahmet kapılarını, gök kapılarını kullarına açtığı gecedir. İnsan olma gecesi bu gece.
Çocukluğuma doğru sarkarım bazan; akşam üzeri helvalar, çörekler dağıtılırdı mahallelerde kandil öncesi. Rahmetli dedemin kırağı vurmuş pencere kenarlarında sabahlara kadar gözyaşları içinde tevbe ederek, Kur'an okuyarak gök kapılarının açılmasını beklediğini hatırlarım. Gök kapısı içinden açılırdı; siması nurlanır, saçının-sakalının kokusu değişirdi. Gün gibi hatırlıyorum, evimiz rayihalarla dolardı yüksek sesle salat ü selam okurken böyle gecelerde seher vakti.
İbadetsiz yeşermez gönüller. İmandan yoksun olmak ise kokuşmaktan da beter. O halde, gönül penceremizi görmezlikten gelerek kokuşmaya mahkum bedene takılıp kalmak niye?
Deneyiverelim bu gece... Hakk'a yakaralım. Gönül kapılarımızı aralayalım. Ardından da bu gözle dünyayı, insanları, milletimizi, garipleri, yetimleri, mazlumları içimizden seyredelim. Şefkatimizin ne kadar da küçülmüş, ebediyet duygumuzun ne kadar da örselenmiş, varlığımızın bir örümceğin varlığından farksız biçimde ne kadar da dünyevileşmiş, fani aleme sıkışıp kalmış olduğunu; buna mukabil hınçlarımızın ne kadar bayağı, kin ve nefretlerimizin ne kadar ölçüden uzak, hissiyatımızın ne kadar da yoksul olduğunu farkedeceğiz.
Bu gece fırsatlar gecesi. Kendimizin, insanlığımızın, ebedi olduğumuzun farkına varmak, gönül penceremizi cilalamak ve Allah'ın güzelliklerine muhatap olmak için Berat gecesi... Ne mi yapalım? Çok kolay.
Tevbe... Gönülden tevbe. Son nefes tevbesi kadar net ve sadık. Ardından Peygamberimize salat ü selam. Ardından Kelime-i tevhid. Allah'a yakaralım dilimiz döndüğünce. Bildiğimiz sûrelerden okuyalım yanık yanık. Allah'ın af kapısını tıklatalım edep ve erkan ile.
Geceniz mübarek, geleceğiniz aydınlık olsun.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019