Yeni Mesaj gazetesinin 5 Kasım 12 tarihli nüshasında sayın Muharrem Bayraktar’ın “Amerika Türkiye’yi nasıl sattı” başlıklı yazısını okurken gayri ihtiyari başlığımızdaki soru geldi aklıma;
Bu kaçıncı satışa gelmek?
Bu soruyu, Amerika Türkiye’yi ne zaman satmadı ki diye de sorabilirsiniz.
Siz satışa gelmekten bıkmaz usanmazsanız ve dahi utanmazsanız elin oğlu sizi satmaktan niye usansın ki?
Alıyor kazanıyor, satıyor kazanıyor, yanına alıyor kazanıyor, uzaklaştırıyor yine kazanıyor, her hal ve şartta siz hep kaybeden taraftasınız.
AKP iktidarının koltuğa oturduğu günden beri başarı ile yaptığı bir şey var; bütün bu satışa gelmeleri ve her manada hesapsız kayba uğramaları millete başarı diye yutturabiliyor.
Ona da bu gün için, yarın ki seçimler için bu yetiyor.
Bin yıldan beri bu coğrafyada Tevhidin bayraktarlığını yapmış olan Müslüman Türk milleti, İslam coğrafyasında itibar kaybına uğramış, komşu kardeş ülkeler nezdinde “arkadan vuran “olarak tanınmış… Bu kadronun hiç umurunda değil ki.
Mevcut iktidar kadrosu her olayın ardından hazım hapları imal ederek hem kendi teşkilatlarına hem de büyük halk kitlelerine yutturuyorlar ve o günü kurtarıyorlar, yarınki olaylara da yarın imal edilecek haplar…
Yazıya girerken sözünü ettiğimiz sayın Bayraktar’ın yazısının bir kısmını paylaşmak istiyorum gerisini zaten siz bulup okuyacaksınız:
“ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Suriye ile ilgili açıklamasının satır araları bundan sonra Suriye’de çok farklı gelişmelerin olacağını ortaya koyuyor.
Clinton’un açıklamalarının satır başlarını hatırlayalım:
Suriye’deki muhalefet, 20-30 yıl hatta 40 yıl Suriye’de bulunmamış kişilerce temsil edilemez. Aşırı İslamcı gruplar Suriye’deki devrimi rehin alma çabası içine girdiler.”
Bu açıklama ne anlama geliyor?
1. Suriye Ulusal Konseyi’nin sonu gelmiştir.
2. Bu konseyin en büyük destekçisi, hamisi, yol göstericisi Türkiye’dir. Türk hükümeti hiçbir diplomasi kuralını dikkate almadan, sırf Amerika’nın gözüne girmek uğruna bu konseyin lider kadrosuna topraklarını açmış, onların beş yıldızlı otellerden iç savaş organizasyonu yapmasını sağlamıştır.
3. Türkiye, bir takım Sünni grupların Şia hakkında yaptıkları yanlış yorumlarla, Suriye’yi kafir ilan ederek iç savaşta militanlık yapmasına “mezhepsel dürtülerle” göz yummuş, Suriye’de bir mezhep savaşı başlamasına yol açmıştır.
4. Suriye’de kan gövdeyi götürürken Başbakan Erdoğan, Suriye’nin katillerine “kahramanlar” diyerek sahip çıkmış, “yakında Emevi Camii’nde namaz kılacağım” diyerek işgal orduları komutanlığına bürünmüştür.
5. Amerika’ya “birkaç haftada Esad rejimini düşürürüz” diye söz veren AKP derin devleti, 1 yıl sonra görmüşlerdir ki Suriye’de “kendilerine özgür ordu” denilen çeteler rutinleşen terörist saldırılardan” başka mevzi elde edememişlerdir.
6. Türk istihbarat birimleri sözüm ona Suriye ordusunun yüzde 70’inin çözülmeye hazır durumda oldukları yönünde hükümete bilgi vermelerine karşın, Suriye ordusundaki çözülmelerin yok denecek kadar az olduğu ortaya çıkmıştır. Suriye’de tek bir muhabiri olmayan (pardon tek bir muhabir olabilir!) Anadolu Ajansı’nın araştırmasına göre Suriye halkının yüzde 80’inin Türkiye’nin politikalarını desteklediği balonu komik bir istihbarat balonu olarak ellerinde patlamıştır.
7. ABD bütün bu olup bitenler içinde, Rusya ile yok yere karşı karşıya gelecek olmanın hesabıyla bir U dönüşü yaparak “silahlı çözüm yerine” diplomatik çözüm aramaya adım adım yönelmiş ve BUGÜNE KADAR KULLANDIĞI TÜRKİYE’Yİ BİR ÇIRPIDA SATMA KARARI ALMIŞTIR.
8. Türkiye bugüne kadar bağırıp çağırarak, “Esad gitsin! Dağıtırım ulan oraları!” politikasıyla baş başa kalmış, topraklarındaki 100 bin mülteciyi nasıl doyuracağım telaşıyla başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinden yardım dilenir hale gelmiştir.”
Bu kaçıncı satışa gelmek?
Bu soruyu, Amerika Türkiye’yi ne zaman satmadı ki diye de sorabilirsiniz.
Siz satışa gelmekten bıkmaz usanmazsanız ve dahi utanmazsanız elin oğlu sizi satmaktan niye usansın ki?
Alıyor kazanıyor, satıyor kazanıyor, yanına alıyor kazanıyor, uzaklaştırıyor yine kazanıyor, her hal ve şartta siz hep kaybeden taraftasınız.
AKP iktidarının koltuğa oturduğu günden beri başarı ile yaptığı bir şey var; bütün bu satışa gelmeleri ve her manada hesapsız kayba uğramaları millete başarı diye yutturabiliyor.
Ona da bu gün için, yarın ki seçimler için bu yetiyor.
Bin yıldan beri bu coğrafyada Tevhidin bayraktarlığını yapmış olan Müslüman Türk milleti, İslam coğrafyasında itibar kaybına uğramış, komşu kardeş ülkeler nezdinde “arkadan vuran “olarak tanınmış… Bu kadronun hiç umurunda değil ki.
Mevcut iktidar kadrosu her olayın ardından hazım hapları imal ederek hem kendi teşkilatlarına hem de büyük halk kitlelerine yutturuyorlar ve o günü kurtarıyorlar, yarınki olaylara da yarın imal edilecek haplar…
Yazıya girerken sözünü ettiğimiz sayın Bayraktar’ın yazısının bir kısmını paylaşmak istiyorum gerisini zaten siz bulup okuyacaksınız:
“ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Suriye ile ilgili açıklamasının satır araları bundan sonra Suriye’de çok farklı gelişmelerin olacağını ortaya koyuyor.
Clinton’un açıklamalarının satır başlarını hatırlayalım:
Suriye’deki muhalefet, 20-30 yıl hatta 40 yıl Suriye’de bulunmamış kişilerce temsil edilemez. Aşırı İslamcı gruplar Suriye’deki devrimi rehin alma çabası içine girdiler.”
Bu açıklama ne anlama geliyor?
1. Suriye Ulusal Konseyi’nin sonu gelmiştir.
2. Bu konseyin en büyük destekçisi, hamisi, yol göstericisi Türkiye’dir. Türk hükümeti hiçbir diplomasi kuralını dikkate almadan, sırf Amerika’nın gözüne girmek uğruna bu konseyin lider kadrosuna topraklarını açmış, onların beş yıldızlı otellerden iç savaş organizasyonu yapmasını sağlamıştır.
3. Türkiye, bir takım Sünni grupların Şia hakkında yaptıkları yanlış yorumlarla, Suriye’yi kafir ilan ederek iç savaşta militanlık yapmasına “mezhepsel dürtülerle” göz yummuş, Suriye’de bir mezhep savaşı başlamasına yol açmıştır.
4. Suriye’de kan gövdeyi götürürken Başbakan Erdoğan, Suriye’nin katillerine “kahramanlar” diyerek sahip çıkmış, “yakında Emevi Camii’nde namaz kılacağım” diyerek işgal orduları komutanlığına bürünmüştür.
5. Amerika’ya “birkaç haftada Esad rejimini düşürürüz” diye söz veren AKP derin devleti, 1 yıl sonra görmüşlerdir ki Suriye’de “kendilerine özgür ordu” denilen çeteler rutinleşen terörist saldırılardan” başka mevzi elde edememişlerdir.
6. Türk istihbarat birimleri sözüm ona Suriye ordusunun yüzde 70’inin çözülmeye hazır durumda oldukları yönünde hükümete bilgi vermelerine karşın, Suriye ordusundaki çözülmelerin yok denecek kadar az olduğu ortaya çıkmıştır. Suriye’de tek bir muhabiri olmayan (pardon tek bir muhabir olabilir!) Anadolu Ajansı’nın araştırmasına göre Suriye halkının yüzde 80’inin Türkiye’nin politikalarını desteklediği balonu komik bir istihbarat balonu olarak ellerinde patlamıştır.
7. ABD bütün bu olup bitenler içinde, Rusya ile yok yere karşı karşıya gelecek olmanın hesabıyla bir U dönüşü yaparak “silahlı çözüm yerine” diplomatik çözüm aramaya adım adım yönelmiş ve BUGÜNE KADAR KULLANDIĞI TÜRKİYE’Yİ BİR ÇIRPIDA SATMA KARARI ALMIŞTIR.
8. Türkiye bugüne kadar bağırıp çağırarak, “Esad gitsin! Dağıtırım ulan oraları!” politikasıyla baş başa kalmış, topraklarındaki 100 bin mülteciyi nasıl doyuracağım telaşıyla başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinden yardım dilenir hale gelmiştir.”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025