‘Bu makam üstün bir makamdır’
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: “Biz, neseb olarak en üstün, Peygamber’e (s.a.a) akrabalık olarak en güçlü/yakın olduğumuz halde bu makamla (hilafet) ilgili bize zorbalık edildi. Çünkü bu makam üstün ve özgü bir makamdır. Bir grup ona tamahlandılar”





Birisi, Hz. Ali'ye, "Siz bu makama daha çok hak sahibi olduğunuz halde, kavminiz nasıl oldu da sizi bu makamdan uzaklaştırdı?" diye sormuştu. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ey Beni Esedli kardeş! Sen palanı gevşek ve kaygan bir merkebe binmiş, istediği yere götürecek şekilde dizginlerini salıvermişsin. Ama akrabalık bağına ve meseleleri öğrenme hakkına da sahipsin. Meseleyi bilmek istedin; o halde bil. Biz, neseb olarak en üstün, Peygamber'e (s.a.a) akrabalık olarak en güçlü/yakın olduğumuz halde bu makamla ilgili bize zorbalık edildi. Çünkü bu makam üstün ve özgü bir makamdır. Bir grup ona tamahlandılar. Başkaları ise (Biz Peygamber'in Ehl-i Beyt'i de) cömertçe ondan vazgeçti. Hâkim Allah'tır, hüküm yeri ise kıyamettir.
'Geçmişteki bu yağma olayını bırak!
Binek atının çalınış hikâyesini hatırla!
Sen gel de Süfyan'ın oğlunun büyük olayından bahset! Zaman ağlattıktan sonra beni güldürdü. Hayır, vallahi çok acayip değil! İşin büyüklüğü acayipliği aşmakta ve eğriliği arttırmaktadır! Bu topluluk, Allah'ın lambasındaki nurunu söndürmeye ve suyun pınarlarında kaynamasına engel olmaya uğraşıyorlar. Benimle kendileri arasındaki temiz suyu vebali kılıyorlar. Bizim ve onların üzerlerinden imtihan sıkıntıları kalkarsa, onları saf hak yola koyarım, eğer başkası olursa, 'Artık onlara üzülerek nefsin zayi olmasın; Allah onların yaptıklarını şüphesiz bilir.' (Fatır: 8)."
Hz. Ali (a.s.), bu hutbesinde ülfet, sevgi ve muhabbete şöyle teşvik etmektedir:
"Küçüğünüz, büyüğünüze uysun; büyüğünüz de küçüğünüze merhamet etsin. Allah hakkında düşünmeyen, dinde kavrayış sahibi olmayan cahiliye zalimleri gibi olmayın. Onlar kırılması günah ve (kırılmadığı takdirde ise) içinden şer (devekuşu yavrusu yerine yılan yavrusu) çıkan yuvalarındaki engerek yılanı yumurtaları gibidir. (Yani zahirler! İman, batınları ise cahiliye döneminin kokusunu taşımaktadır).
Onlar birbirleriyle ülfet ettikten sonra dağıldılar; asıllarından ayrıldılar. Onlardan bazıları bir dala yapıştı; o nereye eğilse, onlar da onunla beraber eğildiler. Yüce Allah onları, Ümeyyeoğulları için sonbahar bulutlarını topladığı gibi kötü bir günde toplayacaktır! Allah onların aralarını bulacak, sonra onları bulut kümeleri gibi bir araya getirecek, sonra da onlar için kapılar açacak, toplandıkları yerden iki bahçeye gelen seli gibi akıp gidecekler. O selden bir toprak parçası bile, bir tepecik bile kurtulamayacak, bir tümsek, bir yükselti bile engel olamayacak. Allah onları vadilerine dağıtacak, daha sonra çeşmeler gibi yeryüzünde akıtacak, onları gücüyle bir kavmin hakkını başka bir kavimden alacak ve bir
kavmi başka bir kavmin yurduna yerleştirecektir. Allah'a yemin olsun, yükselip yüklerini sağlamlaştırdıktan sonra, kuyrukyağının ateşte erimesi gibi eriyeceklerdir.
Ey İnsanlar, hakka yardımda ayrılığa düşmeseydiniz, bâtılı gidermede gevşek davranmasaydınız, sizin emsaliniz olmayanlar sizi yenmeye tamahlanmazlar, hiçbir güçlü size galip gelemezdi. Fakat siz, İsrailoğulları gibi şaşkınlığa düştünüz. Ömrüme yemin olsun, hakkı ardınıza attığınız, yakında bulunanlardan ilginizi kesip uzağa sarıldığınız için, benden sonra da bu şaşkınlığınız kat kat artacaktır. Bilin ki çağırana uysaydınız, sizi Resulün yolundan götürür, boyunlarınızdaki ağırlığı atar ve sizi yanlış yollarda gezme zahmetinden kurtarırdı."
(Nehcü'l-Belağa'dan)