Bu sene de saman ithal edecek misiniz?

Bahar gelecek, geliyor, geldi derken geldi. Ama tarım kesimi yine üzgün, hayalleri kırk. Neden? Son yılların bereketsizliği yine kendini gösterdi ve toprağı, ağacı don vurdu. 
Bu tabii bereketsizlik? Birde siyasi bereketsizliği var tarım kesiminin. Rusya gibi bir pazarını kaybetti.
Faizin getirdiği bereketsizlik zaten kaçınılmaz. Çiftçilerin geçen yıl bankalara olan 30 milyar (katrilyon) TL'ye yakın borcu faiz ve dolar sayesinde 2 katına çıktı. 
Enflasyon bereketsizliği istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Haliyle maliyet fiyatları artıyor, yakıt ve tohum masrafları yükseliyor.
Bir de hükümetin yabancı malı hayranlığı (kölelikte diyebilirsiniz) kaynaklanan Türkiye'yi AB pazarı haline getirme için başlattığı 'sıfır' gümrük uygulaması devam ediyor.
Samandan ineğe, pirinçten yulafa, kirazdan zeytine kadar birçoğunun anavatanı olduğumuz tarım ve gıda ürünlerini dışarıdan geliyor. 
Kısaca tarım ve hayvancılıkla uğraş veren kesim için gelen yıl geçen yılı aratacak. Çünkü her gelen yıl bir önceki yılı aratıyor. Bu gerçek matematiksel olarak da ispatlı. Ama ne tarım kesimi, ne de hükümet tarımda sıkıntı, iflas olduğunu kabul etmiyorlar. 
Hükümet, büyüdük, diyor, tarım kesimi 'amenna' karşılığını veriyor. Hükümet, 'vaatlerimizin % 100'ü hayata geçirdik' diyor. 'Amenna' diyorlar. Şimdi bu imanın karşılığı olarak 30 bin TL veriyorlar.
Evet, ortada büyüyenler var ama o sen, değilsin. 
Türkiye'ye mal ve tarım ürünü satan yabancı şirketler büyüyor.
Uruguaylı hayvancılar büyüyor.
Bulgar ve Gürcistan samancıları büyüyor.
ABD'li pirinç üreticisi büyüyor. 
Meksikalı nohut üreticisi büyüyor.
Yunanlı pamuk üreticisi büyüyor.
Fransa'nın arpa üreticisi büyüyor.
Çinli, Vietnamlı çay üreticisi büyüyor.
SENİNDE büyüyor.
Protestolu senet sayın büyüyor.
Arkası yazılan çek sayın büyüyor.
Kredi kartı borçların büyüyor.
Aldığın kredilerinde büyüyor.
Birde her sözlerine 'amenna' dediklerin büyüyor. Sen küçülüyorsun. Ailecek küçülüyorsun. Çünkü çoluk-çocuk şehre gitti. Dede-nine kaldın. Toprak olarak küçülüyorsun. Para getirmeyince borçları kapatmak ya da göç kararı aldınsa şehirde ev almak için ata toprağını sattın. Tabi bankalar veya tefecilere hala kaptırmadınsa! 
Kısaca sen kaybettin. Ve bu senin tercihindi. Oysa 13 yıl önce 'gel seni ayağı kaldırayım. Milletin efendisi yapayım' diye bir el uzandı sana. 
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş 13 yıl önce şöyle uyarmıştı; "Beni iyi dinleyin. Bunların tarım diye bir derdi, bir projesi ve programı yok. Senin 'oy'unu alacak ve en sonunda seni toprağından edecek. Ürününü satamayacaksın, sonunda aldığın borçları ödeyebilmek için toprağını satacaksın."
Bu uyarıyı yapan Sayın Baş kurtuluş reçetesini de önüne koymuştu; (Milli Ekonomi Modeli'nde yer alan milli tarım projelerinden bazıları)
1- Tahditler kaldırılacak. 
2- Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecek. 
3- Ürün fiyatları üretici kooperatif üzerinden belirlenecektir. Hem devlet desteğini hem de iç piyasa fiyatını beraber alacaktır. 
4- Devlet çiftçinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecektir. 
5- Çiftçiye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanacaktır. 
6- İthal ürünlere karşılık yerli üretici devlet tarafından korunacak. 
7- Tarım içim gerekli olan finansman, elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktır. 
8- Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, "proje mukabili sıfır faizli krediler" ve "gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün" olacak türden kredi verecektir. 
9- Devlet çiftçinin ürettiği ürünlere pazar garantisi verecektir. 
10- Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecektir."
Evet, bu reçeteyi kabul etmedin. Gittin emperyalistlere kölelik edenleri altın bardaklarda sundukları kapitalizm zahirini içtin. Az kaldı delirmene. Ama tercih senin. Yaşıyorsan geç kalmamışsındır. Dön, aslına dön.