Batı komşumuz Bulgaristan'da seçmenler pazar günkü devlet başkanlığı yine beklenen adaya değil, kafalarındaki isme oy verdiler. Son 10 yılda bir sosyalisti, bir liberali iş başına getiren Bulgarlar, bu kez liberal Stoyanov'u emekli edip, sosyalist Pirvanov'u devletin tepesine oturttular
Bulgaristan'da eski komünist Pirvanov'un, yüzde beşlik bir oy farkıyla liberal eski Cumhurbaşkanı Petar Stoyanov'u geride bırakarak geçtiğimiz pazar günü Devlet Başkanlığı seçimini kazanması, Bulgaristan'ın politik sürprizler ülkesi olduğunu bir kez daha ispat etti. Geçen Haziran ayında yapılan genel seçimlerde Kral Simeon Sachsoburggotski'nin Başbakan seçilmesi, ülkenin yön değiştireceğine dair net bir işaretti. Eski Kral ve bir kısmı Batı'da eğitim görmüş kimselerden oluşan hükümeti, -çok gönüllü olmasalar da- şimdiye kadar gerçekleştirdikleri reformları ve yürüttükleri AB'ye entegrasyon politikası ile bu değişimi hissettirdiler. Georgi Pirvanov da seçim kampanyası sırasında, ülkenin yüzünü Batı'ya dönmesinden yana olduğunu belirtti ve kendisinin bu yöndeki gelişmeleri engelleyeceğine ilişkin hiç bir şüphe doğmadı. Ama bunun yanında, Sosyalist Parti içindeki reformcuyu oynasa da eski bağlılıkları koruduğu da bir gerçek.
Komşumuz Bulgarlarla gündemimiz aşağı yukarı aynı. Onlar bir 'zam paketi' bekleyedursun, biz böyle bir paketle geçen hafta karşılaştık. Bizim de derdimiz geçim, onların ki de. Onların gündeminde de AB var, bizimkinde de. Yalnız Hıristiyan olmalarından ötürü olsa gerek, bu alanda bizden iki adım öndeler! AB'ye tam üyelik müzakerelerine 2000'de başlayan Bulgaristan, büyük hızla yol alıyor!
Çok şey değiştirdiler ama...
Bulgaristan'da son 10 yılda çok şey yapıldı. Özelleştirmeler gerçekleştirildi. Yabancı sermaye akışı hızlandı. IMF'nin önerdiği sıkı para politikası kelimesi kelimesine uygulandı. Komünist dönemden kalma ordu küçültüldü, vesaire... Bir çok şey yapıldı ama asıl unsur yani insan unsuru ihmal edildi. Yürürlüğe konulan politikalar, sosyal politikalarla harmanlanmadığı için, işsizlik ve yolsuzluk aldı başını gitti! IMF politikalarının tipik sonucu bu.
Eski Doğu Bloku ülkelerine gittiyseniz, insanların çoğunun komünizm günlerini özlediklerine tanık olursunuz. Bu gerçekten de böyle. "Hani o eski günler" diyenler çoktur. Mesela, Azerbaycan'da görüştüğüm bir Rus'un bendenize "10 rubleye Moskova'ya gittiğini, günlerce orada gezip tozduğunu ve geriye döndüğünde bile parası kaldığını" söylemesi, bu eski günlere özlemin canlı bir işareti olarak görülebilir.
İşte Türkiye'de siyasilerin ve bazı yazarların sık sık örnek verdiği Bulgaristan'da halk "eski güzel günleri" tercih etti ve bu duygu, cumhurbaşkanlığı seçimine damgasını vurdu. İşin ilginç tarafı seçime damgasını vuran Türkler de tercihlerini, eskiden çok çektikleri sosyalistlerden yana kullandılar.
Yeni bir deneme mi?
Bu gerçek gözönüne alındığında Pirvanov'un zaferi sürpriz olarak nitelenebilir. 1989'da Todor Jivkov'un komünist diktatörlüğünün yıkılmasından sonraki yıllarda Bulgar halkı, iki defa eski komünistleri iktidara getirdi, ama kısa süre sonra bu hükümetleri düşürdü. Reform sürecinin frenlenmesinin mutsuzluk getirdiği belli iken, seçmenlerin eski bir komünisti yeniden cumhurbaşkanlığı koltuğuna getirmesi neyin nesi? Ülkede enflasyonun üç haneli rakamlara çıktığı 1996-97 kışında büyük bir açlık yaşanmış ve tüm banka sistemi çökmüştü. Ivan Kostov'un bu süreçten sonra seçilen muhafazakar hükümeti mali durumu ve bütçeyi iyileştirmiş olmasına rağmen seçmenleri bekledikleri alım gücüne ulaştıramamıştı. Pek çok Bulgar için seçimi kaybeden Devlet Başkanı Stoyanov, Kostov'un katı tasarruf politikasının ve hızla gerçekleştirilen özelleştirmeler sırasında yaşanan rüşvet olaylarının sembolü olarak görülüyordu. Devlet başkanının ekonomi politikası üzerinde Anayasal olarak bir etkisi söz konusu olmasa da seçmenler, hükümetin politikalarına ilişkin hayal kırıklıklarını oyları ile yansıtmış oldular.
Rüşvet ve yolsuzluk:
İki ana gündem
Komşu Bulgaristan'da bu yılın Haziran ayında yapılan parlamento ve pazar günkü devlet başkanlığı seçimleri, beceriksiz ve rüşvete adı karışmış politikacıları düşünmeye sevk etmeli. Ama bu madalyonun sadece bir yüzü. Çünkü Bulgaristan'ın yaşadığı sıkıntılardan sadece ülkenin politikacıları sorumlu değil. Balkanlar'da yaşanan sorunlar Bulgaristan'ı da etkiledi, ama buna karşın bu ülke Batı'dan çok az bir destek gördü. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için hayati önemi olan yurtdışı yatırımları yeterince yapılmadı. Öte yandan Bulgar vatandaşları AB'ye entegrasyon sürecinin de ilerleme hızından memnun değiller. Tüm bunlar halkı populist vaadlere kanmaya itiyor.
Pirvanov da halkın sorunlarına merhem olamayacak!
Seçmenlerin oylarını "yanlış ya da hiç var olmayan bir alternatife mi" verecekleri düşüncesinden hareketle yeni Devlet Başkanı Pirvanov, gerçek bir alternatif olma özelliği taşımıyor. Pirvanov göreve başladığında populizmi bırakıp mantıklı, geleceğe dönük bir ekonomi politikasını onaylamak durumunda kalacak. Daha fazla hareket imkanına sahip olduğu güvenlik politikası ve dış politika alanlarında da AB'nin, NATO'nun ve Balkanlar'daki iş birliğinin gerçeklerini ve gereklerini dikkate almak zorunda kalacak. Tüm bunlar belki de Pirvanov'un geldiği Sosyalist Parti ile arasına mesafe koymasına neden olacak.
ANALİZ: Recep BAHAR
Bulgaristan'da eski komünist Pirvanov'un, yüzde beşlik bir oy farkıyla liberal eski Cumhurbaşkanı Petar Stoyanov'u geride bırakarak geçtiğimiz pazar günü Devlet Başkanlığı seçimini kazanması, Bulgaristan'ın politik sürprizler ülkesi olduğunu bir kez daha ispat etti. Geçen Haziran ayında yapılan genel seçimlerde Kral Simeon Sachsoburggotski'nin Başbakan seçilmesi, ülkenin yön değiştireceğine dair net bir işaretti. Eski Kral ve bir kısmı Batı'da eğitim görmüş kimselerden oluşan hükümeti, -çok gönüllü olmasalar da- şimdiye kadar gerçekleştirdikleri reformları ve yürüttükleri AB'ye entegrasyon politikası ile bu değişimi hissettirdiler. Georgi Pirvanov da seçim kampanyası sırasında, ülkenin yüzünü Batı'ya dönmesinden yana olduğunu belirtti ve kendisinin bu yöndeki gelişmeleri engelleyeceğine ilişkin hiç bir şüphe doğmadı. Ama bunun yanında, Sosyalist Parti içindeki reformcuyu oynasa da eski bağlılıkları koruduğu da bir gerçek.
Komşumuz Bulgarlarla gündemimiz aşağı yukarı aynı. Onlar bir 'zam paketi' bekleyedursun, biz böyle bir paketle geçen hafta karşılaştık. Bizim de derdimiz geçim, onların ki de. Onların gündeminde de AB var, bizimkinde de. Yalnız Hıristiyan olmalarından ötürü olsa gerek, bu alanda bizden iki adım öndeler! AB'ye tam üyelik müzakerelerine 2000'de başlayan Bulgaristan, büyük hızla yol alıyor!
Çok şey değiştirdiler ama...
Bulgaristan'da son 10 yılda çok şey yapıldı. Özelleştirmeler gerçekleştirildi. Yabancı sermaye akışı hızlandı. IMF'nin önerdiği sıkı para politikası kelimesi kelimesine uygulandı. Komünist dönemden kalma ordu küçültüldü, vesaire... Bir çok şey yapıldı ama asıl unsur yani insan unsuru ihmal edildi. Yürürlüğe konulan politikalar, sosyal politikalarla harmanlanmadığı için, işsizlik ve yolsuzluk aldı başını gitti! IMF politikalarının tipik sonucu bu.
Eski Doğu Bloku ülkelerine gittiyseniz, insanların çoğunun komünizm günlerini özlediklerine tanık olursunuz. Bu gerçekten de böyle. "Hani o eski günler" diyenler çoktur. Mesela, Azerbaycan'da görüştüğüm bir Rus'un bendenize "10 rubleye Moskova'ya gittiğini, günlerce orada gezip tozduğunu ve geriye döndüğünde bile parası kaldığını" söylemesi, bu eski günlere özlemin canlı bir işareti olarak görülebilir.
İşte Türkiye'de siyasilerin ve bazı yazarların sık sık örnek verdiği Bulgaristan'da halk "eski güzel günleri" tercih etti ve bu duygu, cumhurbaşkanlığı seçimine damgasını vurdu. İşin ilginç tarafı seçime damgasını vuran Türkler de tercihlerini, eskiden çok çektikleri sosyalistlerden yana kullandılar.
Yeni bir deneme mi?
Bu gerçek gözönüne alındığında Pirvanov'un zaferi sürpriz olarak nitelenebilir. 1989'da Todor Jivkov'un komünist diktatörlüğünün yıkılmasından sonraki yıllarda Bulgar halkı, iki defa eski komünistleri iktidara getirdi, ama kısa süre sonra bu hükümetleri düşürdü. Reform sürecinin frenlenmesinin mutsuzluk getirdiği belli iken, seçmenlerin eski bir komünisti yeniden cumhurbaşkanlığı koltuğuna getirmesi neyin nesi? Ülkede enflasyonun üç haneli rakamlara çıktığı 1996-97 kışında büyük bir açlık yaşanmış ve tüm banka sistemi çökmüştü. Ivan Kostov'un bu süreçten sonra seçilen muhafazakar hükümeti mali durumu ve bütçeyi iyileştirmiş olmasına rağmen seçmenleri bekledikleri alım gücüne ulaştıramamıştı. Pek çok Bulgar için seçimi kaybeden Devlet Başkanı Stoyanov, Kostov'un katı tasarruf politikasının ve hızla gerçekleştirilen özelleştirmeler sırasında yaşanan rüşvet olaylarının sembolü olarak görülüyordu. Devlet başkanının ekonomi politikası üzerinde Anayasal olarak bir etkisi söz konusu olmasa da seçmenler, hükümetin politikalarına ilişkin hayal kırıklıklarını oyları ile yansıtmış oldular.
Rüşvet ve yolsuzluk:
İki ana gündem
Komşu Bulgaristan'da bu yılın Haziran ayında yapılan parlamento ve pazar günkü devlet başkanlığı seçimleri, beceriksiz ve rüşvete adı karışmış politikacıları düşünmeye sevk etmeli. Ama bu madalyonun sadece bir yüzü. Çünkü Bulgaristan'ın yaşadığı sıkıntılardan sadece ülkenin politikacıları sorumlu değil. Balkanlar'da yaşanan sorunlar Bulgaristan'ı da etkiledi, ama buna karşın bu ülke Batı'dan çok az bir destek gördü. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için hayati önemi olan yurtdışı yatırımları yeterince yapılmadı. Öte yandan Bulgar vatandaşları AB'ye entegrasyon sürecinin de ilerleme hızından memnun değiller. Tüm bunlar halkı populist vaadlere kanmaya itiyor.
Pirvanov da halkın sorunlarına merhem olamayacak!
Seçmenlerin oylarını "yanlış ya da hiç var olmayan bir alternatife mi" verecekleri düşüncesinden hareketle yeni Devlet Başkanı Pirvanov, gerçek bir alternatif olma özelliği taşımıyor. Pirvanov göreve başladığında populizmi bırakıp mantıklı, geleceğe dönük bir ekonomi politikasını onaylamak durumunda kalacak. Daha fazla hareket imkanına sahip olduğu güvenlik politikası ve dış politika alanlarında da AB'nin, NATO'nun ve Balkanlar'daki iş birliğinin gerçeklerini ve gereklerini dikkate almak zorunda kalacak. Tüm bunlar belki de Pirvanov'un geldiği Sosyalist Parti ile arasına mesafe koymasına neden olacak.
ANALİZ: Recep BAHAR
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.