2012 yılında Türkiye savaşı sıyırdı.
AKP hükümeti ve beslemelerinin tüm zorlamalarına rağmen, sıcak bir savaş yaşamadık.
Allah kendisinden razı olsun, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey ve kadrosunun gayretleri, ikazları, beyanatları ve düzenlemiş oldukları sempozyumlar Türk milletini çok büyük musibetlerden korudu.
Prof. Dr. Baş, vahşi bir savaşın eşiğinden geri çevirdi Türkiye’yi… Onu baş tacı etmek için bile sadece bu hizmeti yeter!
2013 yılında artık görev millete düşüyor…
AKP hükümetinin aklını başına devşirmesini sağlamak Türk milletinin vazifesi!
İşgalci Amerika ve Haçlı AB’sinin kapı kulları, geçen sene olduğu gibi, önümüzdeki günler için yine üstlendikleri Büyük Ortadoğu Projesi misyonu gereği savaş tamtamları çalıyorlar.
2013’ün daha ilk saatleri dolmadan Haçlı dünyası hesabına Don Kişotluk yapmayı sürdürme sinyali veriyorlar.
Bunlar şaşırmışlar.
Hacısıyla-hocasıyla, liberaliyle, diyalogcusuyla, Karaman’ın hayretlik koyunuyla, Amerikan beslemesi Yusuf el-Kardavisi’yle cümleten yoldan çıkmışlar… Yüce Allah’ın, İslam kardeşliğini tesis eden ve Müslümanlar arasında sulhun temin edilmesini emreden ayetlerini, Müslümanların işgalci Amerika ve Haçlıların safında Müslümanları katletmelerini için kullanıyorlar.
Gayr-ı Müslimlerle savaşta bile caiz olmayan bir vahşetle İslam coğrafyasında çoluk-çocuk, kadın erken, ulema-suleha kim olursa olsun katledilmesine fetva çıkartıyorlar, isyancı teröristlere arka çıkıyorlar.
Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Tunus’ta, Yemen’de gerçekleştirdikleri Müslüman katliamının ve demokratik vahşetin benzerini kapı komşumuz Suriye’de tezgahlıyorlar.
İsyancı teröristlerin ellerine silahlar vererek yaptıkları Müslüman katliamıyla yetinmiyor, Türkiye’yi bizzat sıcak savaşa sürüklemek istiyorlar.
Bunlar savaşın vahşetini yaşamamışlar.
Bunlar savaş görmemişler.
Bugüne kadar Prof. Dr. Baş ve ekibi, bunları durdurdu, vahşi ihtiraslarının önünü kesti, oyunlarını bozdu.
Her bir vatan evladı, artık Prof. Dr. Baş ile tek yürek tek bilek olmalı, köyünde kentinde aynen birer Haydar Baş olmalı, onun gibi hizmet ifa etmeli, bu savaş oyununu bozmalıdır.
Aksi halde Türk milleti böyle bir kirli savaşa sürüklenirse, buna ne mal dayanır, ne can…
Gökten sağnak sağnak boşalan bombaların altında kaldınız mı hiç?
İşyeriniz, işletmeniz, ekmek tekneniz darmadağın oldu mu, ateş topuna dönüp yandı, kül oldu mu hiç?!
Gecenin zifiri karanlığını yaran ateş toplarının düştüğü üç-beş, on-onbeş katlı binaların altında çoluk-çocuk kaldınız mı hiç?
Eşinizi, yaşlı babanızı-ananızı başınıza yıkılan evinizin molozları arasında iniltiler içinde ölümle pençeleştiklerine şahit oldunuz mu hiç?!
Bir yandan üç-beş yaşındaki Ali’nizi sağ elinizle göğsünüze perçinleyerek kucağınızda taşıyorsunuz, diğer yandan ise sol elinizle kaptığınız on-oniki yaşındaki Fatıma’nızı çekiştire çekiştire bir sığınağa doğru koşuşturuyorsunuz. Tam bu esnada yerin-göğün kustuğu gülle parçaları ve şarapneller göğsünüzü parçalıyor, evladınızın başını yarıyor, kızınızın bacağını kopartıyor. Feryatlar arşı inletiyor.
Üstüne duman kokuları sinmiş kan, ter ve gözyaşlarınız yüreğinizi dağlıyor, gırtlağınızı düğümlüyor.
Ambulanslar, viran olmuş yollardan hastanelere zor-şer ulaşmaya çalışıyor. Acil servisler ölü-yaralı kaynıyor. Taşımakta zorlandığınız yara bere içindeki bedeniniz ağrılar içinde kıvranırken, kendilerini hastaneye ulaştırmak için çırpındığınız çoluk-çocuğunuzun feryatları ve ölüm çırpınışları yüreğinizi söküyor, beyninizi parçalıyor.
Üç yaşındaki çocuğunuz göğsünüzde can çekişiyor, can veriyor. Elinizle kıskıvrak tuttuğunuz yaralı kızınızın feryadı arşa dayanıyor.
Siz hiç böyle bir savaş anı yaşadınız mı?!
Yaşamak ister misiniz?
Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de ve şimdi Suriye’de masum Müslümanlar her dem işte böylesi binlerce savaş vahşetini, BOP katliamını yaşıyorlar.
Türkiye’yi de, Suriye ve diğer komşularıyla dalaştırarak böyle bir vahşete sürüklemek istiyorlar.
Böylesi kirli ve vahşi bir savaşın yaşandığı yerde insanlık, onur, namus, iş, aş, emek, ekmek, din, iman kalmaz.
AKP hükümeti, savaş baltalarını çıkarmış bileğliyor… Haçlıların Patriotlarını ve füze rampalarını Anadolu’muzun bağrına hançer gibi sapladılar, Haçlı leşkerlerini topraklarımıza konuşlandırdılar.
Dahilî ve haricî bedhahlar, Türkiye’nin, Haçlının safında Müslümanlara karşı vahşice savaşmasına davetiye çıkartıyorlar.
Bunlar savaşın vahşetini yaşamamışlar!
2013’te Türk milletinin en acil konusu bu vahşi savaş oyununu bozmaktır… Prof. Dr. Baş ve kadrosu görevini yaptı, yapmaya devem ediyor; bundan sonraki görev ve mesuliyet ise millete ait!
AKP hükümeti ve beslemelerinin tüm zorlamalarına rağmen, sıcak bir savaş yaşamadık.
Allah kendisinden razı olsun, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey ve kadrosunun gayretleri, ikazları, beyanatları ve düzenlemiş oldukları sempozyumlar Türk milletini çok büyük musibetlerden korudu.
Prof. Dr. Baş, vahşi bir savaşın eşiğinden geri çevirdi Türkiye’yi… Onu baş tacı etmek için bile sadece bu hizmeti yeter!
2013 yılında artık görev millete düşüyor…
AKP hükümetinin aklını başına devşirmesini sağlamak Türk milletinin vazifesi!
İşgalci Amerika ve Haçlı AB’sinin kapı kulları, geçen sene olduğu gibi, önümüzdeki günler için yine üstlendikleri Büyük Ortadoğu Projesi misyonu gereği savaş tamtamları çalıyorlar.
2013’ün daha ilk saatleri dolmadan Haçlı dünyası hesabına Don Kişotluk yapmayı sürdürme sinyali veriyorlar.
Bunlar şaşırmışlar.
Hacısıyla-hocasıyla, liberaliyle, diyalogcusuyla, Karaman’ın hayretlik koyunuyla, Amerikan beslemesi Yusuf el-Kardavisi’yle cümleten yoldan çıkmışlar… Yüce Allah’ın, İslam kardeşliğini tesis eden ve Müslümanlar arasında sulhun temin edilmesini emreden ayetlerini, Müslümanların işgalci Amerika ve Haçlıların safında Müslümanları katletmelerini için kullanıyorlar.
Gayr-ı Müslimlerle savaşta bile caiz olmayan bir vahşetle İslam coğrafyasında çoluk-çocuk, kadın erken, ulema-suleha kim olursa olsun katledilmesine fetva çıkartıyorlar, isyancı teröristlere arka çıkıyorlar.
Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Tunus’ta, Yemen’de gerçekleştirdikleri Müslüman katliamının ve demokratik vahşetin benzerini kapı komşumuz Suriye’de tezgahlıyorlar.
İsyancı teröristlerin ellerine silahlar vererek yaptıkları Müslüman katliamıyla yetinmiyor, Türkiye’yi bizzat sıcak savaşa sürüklemek istiyorlar.
Bunlar savaşın vahşetini yaşamamışlar.
Bunlar savaş görmemişler.
Bugüne kadar Prof. Dr. Baş ve ekibi, bunları durdurdu, vahşi ihtiraslarının önünü kesti, oyunlarını bozdu.
Her bir vatan evladı, artık Prof. Dr. Baş ile tek yürek tek bilek olmalı, köyünde kentinde aynen birer Haydar Baş olmalı, onun gibi hizmet ifa etmeli, bu savaş oyununu bozmalıdır.
Aksi halde Türk milleti böyle bir kirli savaşa sürüklenirse, buna ne mal dayanır, ne can…
Gökten sağnak sağnak boşalan bombaların altında kaldınız mı hiç?
İşyeriniz, işletmeniz, ekmek tekneniz darmadağın oldu mu, ateş topuna dönüp yandı, kül oldu mu hiç?!
Gecenin zifiri karanlığını yaran ateş toplarının düştüğü üç-beş, on-onbeş katlı binaların altında çoluk-çocuk kaldınız mı hiç?
Eşinizi, yaşlı babanızı-ananızı başınıza yıkılan evinizin molozları arasında iniltiler içinde ölümle pençeleştiklerine şahit oldunuz mu hiç?!
Bir yandan üç-beş yaşındaki Ali’nizi sağ elinizle göğsünüze perçinleyerek kucağınızda taşıyorsunuz, diğer yandan ise sol elinizle kaptığınız on-oniki yaşındaki Fatıma’nızı çekiştire çekiştire bir sığınağa doğru koşuşturuyorsunuz. Tam bu esnada yerin-göğün kustuğu gülle parçaları ve şarapneller göğsünüzü parçalıyor, evladınızın başını yarıyor, kızınızın bacağını kopartıyor. Feryatlar arşı inletiyor.
Üstüne duman kokuları sinmiş kan, ter ve gözyaşlarınız yüreğinizi dağlıyor, gırtlağınızı düğümlüyor.
Ambulanslar, viran olmuş yollardan hastanelere zor-şer ulaşmaya çalışıyor. Acil servisler ölü-yaralı kaynıyor. Taşımakta zorlandığınız yara bere içindeki bedeniniz ağrılar içinde kıvranırken, kendilerini hastaneye ulaştırmak için çırpındığınız çoluk-çocuğunuzun feryatları ve ölüm çırpınışları yüreğinizi söküyor, beyninizi parçalıyor.
Üç yaşındaki çocuğunuz göğsünüzde can çekişiyor, can veriyor. Elinizle kıskıvrak tuttuğunuz yaralı kızınızın feryadı arşa dayanıyor.
Siz hiç böyle bir savaş anı yaşadınız mı?!
Yaşamak ister misiniz?
Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de ve şimdi Suriye’de masum Müslümanlar her dem işte böylesi binlerce savaş vahşetini, BOP katliamını yaşıyorlar.
Türkiye’yi de, Suriye ve diğer komşularıyla dalaştırarak böyle bir vahşete sürüklemek istiyorlar.
Böylesi kirli ve vahşi bir savaşın yaşandığı yerde insanlık, onur, namus, iş, aş, emek, ekmek, din, iman kalmaz.
AKP hükümeti, savaş baltalarını çıkarmış bileğliyor… Haçlıların Patriotlarını ve füze rampalarını Anadolu’muzun bağrına hançer gibi sapladılar, Haçlı leşkerlerini topraklarımıza konuşlandırdılar.
Dahilî ve haricî bedhahlar, Türkiye’nin, Haçlının safında Müslümanlara karşı vahşice savaşmasına davetiye çıkartıyorlar.
Bunlar savaşın vahşetini yaşamamışlar!
2013’te Türk milletinin en acil konusu bu vahşi savaş oyununu bozmaktır… Prof. Dr. Baş ve kadrosu görevini yaptı, yapmaya devem ediyor; bundan sonraki görev ve mesuliyet ise millete ait!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019