Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'ndaki 2021 yılı bütçe görüşmeleri sona erdi. Bildik manzaralar gösterime girdi… Zaman zaman karşılıklı atışmalar, hakaret, tehdit ve kötülüğün dili nefret bütçenin önüne geçti.
Tüm bunları anladık da, bütçe müzakerelerine katılan siyasilere, özellikle iktidara sorumuz olacak:
Siyasi sorumluluğunuz açısından halkın bütçe hakkının örselenip, zedelendiğini hiç düşündünüz mü?
Bütçe hakkı, günümüz demokrasisinin en önemli kilometre taşlarından biridir. Günümüz dedik; düne bakalım mı?
Yeni vergiler koymak isteyen Kral John'a karşı çıkan yerel soylular arasında 1215 yılında imzalanan Magna Carta ile ilk kez kralın, sınırsız kabul edilen vergi koyma yetkisi sınırlanmıştır. 1769 yılında ise, kralın ancak parlamento onayı ile vergi koyabileceği hüküm altına alınmıştır. Fransız devrimi ile demokratik merkezî devlet kavramı önem kazanmış ve devletler birer birer meclis onayıyla kabul edilen bütçenin uygulanmasına geçmiştir. Bu tarihsel olaylardaki amaç, kralın hesap vermeksizin, keyfi vergi toplamasını ve harcama yapmasını engellemektir.
Bütçe hakkının en temel tanımı devletin tüm gelir ve harcamalarının, halkın temsilcilerine sunulması, uygun görülürse onaylanması ve devlet organlarının bu bütçenin çizdiği sınırlar içinde gelir toplaması ve harcama yapmasıdır. Uygulanan bütçe ise, ertesi yıl kesin hesap kanunu olarak yine halkın temsilcilerinin önüne konulur ve incelendikten sonra onaylanır.
Ülkemizdeki uygulamada ise, bütçe süreçleri halk temsilcilerinden bilgi saklama çabasına dönüşmüştür. TBMM çatısı altında Plan Bütçe Komisyonu'nda yapılan görüşmeler, muhalefetin sorularının geçiştirildiği ve sadece rakamların okunduğu görüşmelerden öteye geçememektedir. Genel Kurul'daki bütçe görüşmeleri ise parmak indirip kaldırmaktan başka bir şey değildir.
Şehir hastaneleri, köprü, otoyol ve havalimanları başta olmak üzere pek çok proje ile akıllara kazınan KOİ (Kamu Özel İşbirliği) sözleşmeleri kamuoyu için tam bir sır perdesi. Sadece adı tam olarak bilinen bu projeler ile ilgili olarak geri kalan neredeyse hiçbir bilgi kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Oysa, bu sözleşmeler ile bütçeden şirketlere 25 yıla kadar sürelerle ödeme taahhüdü veriliyor ve sözleşme fesih hakkı, yüksek ödenceler (tazminat) nedeniyle kullanılamaz hale getiriliyor. Böylece, kimsenin bilmediği sözleşmelerle, halkın cebinden şirkete ödenen tutarlarla ilgili olarak TBMM'ye ve kamuoyuna bilgi verilmeden ödemeler yapılmaya devam ediliyor.
KOİ projeleri demokratik sistemi sadece bütçe hakkı açısından değil, siyasi sorumluluk açısından da zedelemektedir. Çünkü KOİ projelerinin siyasi faturasını sözleşmeyi imzalayanlar değil, borç yükü sürdürülemez duruma gelince iktidarda olanlar ödemektedir. Yani olan ülkeye olmaktadır.
Dünya Bankası raporuna göre, Türkiye en borçlu 120 ülke arasında 6.durumda… Ayıca dış borcun milli gelire oranına göre yapılan sıralamada Türkiye, Arjantin'den sonra en borçlu ikinci ülke.
Başka bir yazımızda yer vereceğimiz Türkiye Varlık Fonu (TVF) Anonim Şirketi de bütçe hakkı açısından tartışmaya açık bir konu. Şimdilik şu kadarını söyleyelim; Bütçede birlik esastır ve Sayıştay denetimindedir. Oysa TVF Sayıştay denetimine tabi olmadığı gibi adeta ikinci bir hazine durumuna sokulmuştur… Bu konu çok su kaldırır. Ve bütçe hakkımızın tam ihlâlidir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023