Büyük Millet Meclisi’nde hükûmetin kurulması hakkında yaptığı konuşma
Şimdi müsaade buyurursanız bu dakikadan itibaren takip olunması lazım gelen bazı nokta-i nazarları arz edeceğim ve mazbut olan bu nikat-ı nazar-ı müsaade buyurulursa aynen okuyacağım
24.05.2025 00:28:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





24 Nisan 1336 (24 Nisan 1920)
Şimdi müsaade buyurursanız bu dakikadan itibaren takip olunması lazım gelen bazı nokta-i nazarları arz edeceğim ve mazbut olan bu nikat-ı nazar-ı müsaade buyurulursa aynen okuyacağım:
Bugünkü müşkül vaziyet içinde vatanı tehlike-i inhilal ve izmihlalden kurtarmak için ittihazı lazım gelen tedabir bittabi, heyet-i muhteremelerine ait olacaktır.
Ancak bu hususta, da kendi tetkikat ve malumatınıza istinaden kanaatlerinizi Meclis-i Âlinize arz etmeği faideli addetmekteyiz.
Gerek hukuk-ı esasiye kavaidine gerek tarihteki emsal-i adideye ve gerek zamanımızda aynı şerait-i elîme içinde maruz-ı inhidam kalmış olan milletlerin teşkil ettiği ibret-i müessireye nazaran memleketi inkısam ve inhilalden kurtarmak için derhâl kuvâ-yı umumiye-i milliyeyi esaslı teşkilat ile tevhit etmekten başka çare yoktur. Bunun şekli ne olmak lazım gelir? İşte mesele buradadır.
Gayr-ı meşru ve gayr-ı mesul kuvvetlerin tahakkümüyle kuvâ-yı devleti tevhide imkân bulunsa dahi bunun temadisi kabil olamadığını bilirsiniz. Esasen Meclis-i Âlinizin mevcudiyeti de evvel emirde meşruiyet ve mesuliyet esaslarının milletçe vacibü'l-müraat görüldüğüne en büyük delildir.
Binaenaleyh Meclis-i Âlinizde tekâsüf eden irade-i aliyye-i milliyeye istinat etmek suretiyle meşruiyet ve kanuniyetini ve yine heyet-i muhteremenizde tecelli eyleyen vicdan-ı milletin muhakemesine merbut bulunmak cihetiyle de mesuliyetini takdir ve tespit edecek bir kuvvetin idare-i umur etmesi zaruridir, bu kuvvetin şekl-i tabîisi ise bir hükûmettir.
Hükûmet teşkilatının şekl-i esasisi gayr-ı mesul bir reis-i hükûmette tespit edilen nokta-i tevazüne istinaden kuvve-i teşrîiye vazifesiyle mükellef bir heyet-i murakabe ile vazifede devamı bu heyetin inzımam-ı itimadına mütevakkıf bir kuvve-i icraiyeden ve bu kuvve-i icraiyenin vezaif-i milliyeye göre taksim ve tensîkından ibarettir.
Bu şekilde kuvâ-yı icraiye, reis-i hükûmet tarafından müntehap ve kuvâyı teşrîiyyenin itimat ve muvafakatine müstenit bir kuvvettir ki, hilafet ve saltanat makamının tahlisine muvaffakiyet hâsıl olduktan sonra Padişahımız ve Halife-i Müslimin efendimiz her nevi cebir ve ikrahtan azade ve tamamıyla hür ve müstakil olarak kendini milletin âğûş-ı sadakatinde gördüğü gün, Meclis-i Âlinizin tanzim edeceği esasat-ı kanuniye dairesinde, vaz-ı muhterem ve mübeccelini ahzeder.
Bu umde-i esasiye kabul edildikten sonra daima Meclis-i Âlinizin heyet-i umumiyesi teferruat-ı umura kadar fiilen tetkik ve müzakere imkânını bulamayacağından heyet-i muhteremenizden tefrik ve tevkil edilecek azanın hükûmet teşkilat-ı hazırasına nazaran icap eden taksim-i mesai esasına göre memur edilmesi ve her birinin ayrı ayrı ve cümlesinin müştereken heyet-i umumiye huzurunda mesul olması temini maksada kâfidir.
Bu hâlde Meclis-i Âlinize riyaset edecek zatın Meclis-i Âlinizi temsil etmesi itibarıyla tevdi-i umur edilen aza-yı muhteremeden mürekkep heyete de riyaset etmesi ve Meclis-i Âliniz namına vaz-ı imzaya ve tasdik-i mukarrerata salahiyettar olması ve icraya ait mesailde diğer aza-yı muhtereme gibi heyet-i umumiye nezdinde tamamen mesul olması zaruridir.
Bu şekilde Heyet-i İcraiye Meclis-i Âli'nin tasvibiyle tevkil edilecek ve heyet-i umumiyeye karşı mesul olacak aza-yı muhteremeden ibaret olacak ve hatta isimleri de (vekil) tesmiye edilecektir. Reis olacak zat vakıa ağır bir mesuliyet altında bulunacaktır.
Çünkü Heyet-i İcraiye ve vekiller ile heyet-i muhteremeniz arasında bütün mesuliyet evvel emirde kendisine raci ve bu mesuliyet hem Meclis-i Âlinizdeki hem Heyet-i Vekile'deki riyaset makamının ikisine birden sâridir.
Milletin intihap ettiği heyet-i teşrîiye ile muvazenetini hükûmet riyaseti makamının teşkil ettiği nokta-i vahdette bulur. Hükûmet teşkilatının bu kuyud-ı esasiyesine göre içinde bulunduğumuz buhrana ve memleketimizin ahval-i hususiyesine nazaran bizim için kabil-i tatbik olup olmadığını düşünmek mecburiyetindeyiz.
Bizim bu zemindeki tetkikat neticesinde hâsıl ettiğimiz kanaate göre idarenin bu şeklini mahzurdan salim görmemekteyiz. Çünkü Devlet-i Osmaniyye diğer herhangi bir devlet gibi hükümdarının nüfuz-ı cismanisi etrafında müteşekkil değildir.
Makam-ı saltanat aynı zamanda makam-ı hilafet olmak itibarıyla Padişahımız cumhur-ı İslâm'ın da reisidir. Mücahedatımızın 1'inci gayesi ise saltanat ve hilafet makamlarının tefrikini istihdaf eden düşmanlarımıza irade-i milliyenin buna müsait olmadığını göstermek ve bu makamat-ı mukaddeseyi esaret-i ecnebiyeden tahlis ederek ülü'l-emrin salahiyetini düşmanın tehdit ve ikrahından azade kılmaktır.
Bu esasa göre Anadolu'da muvakkat kaydıyla dahi olsa bir hükûmet reisi tanımak veya bir Padişah kaymakamı ihdas etmek hiçbir suretle kabil-i cevaz değildir.
Şu hâlde reissiz bir hükûmet vücuda getirmek zarureti içindeyiz. Hâlbuki bir nokta-i vahdette tevazün etmeyen kuvâ-yı devletin aheng-i mesaisini idameye dahi imkân yoktur.
Diğer taraftan her hangi bir makama kuvâ-yı devlet ve milleti tevhit ve tevzin salahiyeti bahşederek o makamı gayr-ı mesul tanımak mucib-i felakettir. Halifenin bile mesuliyetini esas olarak kabul etmiş olan İslâmiyet'in böyle suret-i tesviyelere müsait olamayacağı aşikârdır.
Bu müşkil ve yekdiğeriyle telifi imkânsız esasat içinde dûr ü dirâz tetkikat icra ederek nihayet İslâmiyet'in şerait-i esasiyesine müracaatla Meclis-i Âlinizde teksif edilmiş olan ve bütün cumhur-ı İslâm'ın da müzaharet ve muvafakatine mazhar bulunan irade-i milliyeyi bilfiil mukadderat-ı vatana vazıü'l-yed tanımak umde-i esasiyesini kabul ediyoruz.
Aza-yı muhteremenin, bu nikat-ı nazar hulasaten tamim olunarak, intihabına delalet olunması ve salahiyet-i fevkalade kaydıyla intihap edilmiş bulunmaları ve müntehiplerin de teksir ve tevsi olunması, esas itibarıyla bu umdenin milletçe de tamamen kabul edilmiş olduğuna delildir.
Binaenaleyh Meclis-i Âliniz, haiz olduğu salahiyet-i fevkaladeye binaen karşısına çıkacak bir kuvve-i icraiyeyi yalnız murakabe etmek ve mesail-i hayatiye-i millet üzerinde böyle bir heyetle mücadeleye mecbur kalmak gibi vaziyet-i hazıranın mütehammil olamayacağı mahdut bir vazife-i teşriiye ile değil, idare-i umumiye-i milleti fiilen deruhte ve selamet-i memleket ve hilafeti bizzat temin ve müdafaa vazife ve salahiyetiyle teşekkül etmiştir ve artık Meclis-i Âlinizin fevkinde bir kuvvet mevcut değildir.
İşte memleketimizin şimdiye kadar geçirdiği buhrandan, felaketlerden, kâh Avrupa'yı taklit etmek, kâh idare-i umur-ı devleti şahsi nokta-i nazarlara göre tanzim ve tensika çalışmak, kâh Kanun-ı Esasi'yi bile ihtirasat-ı şahsiyeye baziçe eylemek gibi pek elîm neticelerini gördüğü basiretsizliklerden hâsıl olan intibah-ı umumiye tercüman olduğumuz itikadıyla şu müşkül ve buhranlı devr-i tarihinin mücahedatını bu yolda tensik etmek taraftarıyız.
Bittabi hüküm heyet-i muhteremelerinindir. Yalnız maruz olduğumuz inhilal tehlikesine ve umur-ı devlet ve milletin uzun müddetten beri mercisiz kaldığına tekrar nazar-ı dikkati celp ederek bîlüzum nazariyat arasında devam edecek münakaşatın en fena idarelerden daha ziyade suitesirat tevlit edeceğini arz etmeği de vazife-i hamiyet icabı görüyorum. Cenab-ı Hakk muvaffakiyet ihsan etsin, âmin." (Atatürk söylem ve demeçler eserinden)
Şimdi müsaade buyurursanız bu dakikadan itibaren takip olunması lazım gelen bazı nokta-i nazarları arz edeceğim ve mazbut olan bu nikat-ı nazar-ı müsaade buyurulursa aynen okuyacağım:
Bugünkü müşkül vaziyet içinde vatanı tehlike-i inhilal ve izmihlalden kurtarmak için ittihazı lazım gelen tedabir bittabi, heyet-i muhteremelerine ait olacaktır.
Ancak bu hususta, da kendi tetkikat ve malumatınıza istinaden kanaatlerinizi Meclis-i Âlinize arz etmeği faideli addetmekteyiz.
Gerek hukuk-ı esasiye kavaidine gerek tarihteki emsal-i adideye ve gerek zamanımızda aynı şerait-i elîme içinde maruz-ı inhidam kalmış olan milletlerin teşkil ettiği ibret-i müessireye nazaran memleketi inkısam ve inhilalden kurtarmak için derhâl kuvâ-yı umumiye-i milliyeyi esaslı teşkilat ile tevhit etmekten başka çare yoktur. Bunun şekli ne olmak lazım gelir? İşte mesele buradadır.
Gayr-ı meşru ve gayr-ı mesul kuvvetlerin tahakkümüyle kuvâ-yı devleti tevhide imkân bulunsa dahi bunun temadisi kabil olamadığını bilirsiniz. Esasen Meclis-i Âlinizin mevcudiyeti de evvel emirde meşruiyet ve mesuliyet esaslarının milletçe vacibü'l-müraat görüldüğüne en büyük delildir.
Binaenaleyh Meclis-i Âlinizde tekâsüf eden irade-i aliyye-i milliyeye istinat etmek suretiyle meşruiyet ve kanuniyetini ve yine heyet-i muhteremenizde tecelli eyleyen vicdan-ı milletin muhakemesine merbut bulunmak cihetiyle de mesuliyetini takdir ve tespit edecek bir kuvvetin idare-i umur etmesi zaruridir, bu kuvvetin şekl-i tabîisi ise bir hükûmettir.
Hükûmet teşkilatının şekl-i esasisi gayr-ı mesul bir reis-i hükûmette tespit edilen nokta-i tevazüne istinaden kuvve-i teşrîiye vazifesiyle mükellef bir heyet-i murakabe ile vazifede devamı bu heyetin inzımam-ı itimadına mütevakkıf bir kuvve-i icraiyeden ve bu kuvve-i icraiyenin vezaif-i milliyeye göre taksim ve tensîkından ibarettir.
Bu şekilde kuvâ-yı icraiye, reis-i hükûmet tarafından müntehap ve kuvâyı teşrîiyyenin itimat ve muvafakatine müstenit bir kuvvettir ki, hilafet ve saltanat makamının tahlisine muvaffakiyet hâsıl olduktan sonra Padişahımız ve Halife-i Müslimin efendimiz her nevi cebir ve ikrahtan azade ve tamamıyla hür ve müstakil olarak kendini milletin âğûş-ı sadakatinde gördüğü gün, Meclis-i Âlinizin tanzim edeceği esasat-ı kanuniye dairesinde, vaz-ı muhterem ve mübeccelini ahzeder.
Bu umde-i esasiye kabul edildikten sonra daima Meclis-i Âlinizin heyet-i umumiyesi teferruat-ı umura kadar fiilen tetkik ve müzakere imkânını bulamayacağından heyet-i muhteremenizden tefrik ve tevkil edilecek azanın hükûmet teşkilat-ı hazırasına nazaran icap eden taksim-i mesai esasına göre memur edilmesi ve her birinin ayrı ayrı ve cümlesinin müştereken heyet-i umumiye huzurunda mesul olması temini maksada kâfidir.
Bu hâlde Meclis-i Âlinize riyaset edecek zatın Meclis-i Âlinizi temsil etmesi itibarıyla tevdi-i umur edilen aza-yı muhteremeden mürekkep heyete de riyaset etmesi ve Meclis-i Âliniz namına vaz-ı imzaya ve tasdik-i mukarrerata salahiyettar olması ve icraya ait mesailde diğer aza-yı muhtereme gibi heyet-i umumiye nezdinde tamamen mesul olması zaruridir.
Bu şekilde Heyet-i İcraiye Meclis-i Âli'nin tasvibiyle tevkil edilecek ve heyet-i umumiyeye karşı mesul olacak aza-yı muhteremeden ibaret olacak ve hatta isimleri de (vekil) tesmiye edilecektir. Reis olacak zat vakıa ağır bir mesuliyet altında bulunacaktır.
Çünkü Heyet-i İcraiye ve vekiller ile heyet-i muhteremeniz arasında bütün mesuliyet evvel emirde kendisine raci ve bu mesuliyet hem Meclis-i Âlinizdeki hem Heyet-i Vekile'deki riyaset makamının ikisine birden sâridir.
Milletin intihap ettiği heyet-i teşrîiye ile muvazenetini hükûmet riyaseti makamının teşkil ettiği nokta-i vahdette bulur. Hükûmet teşkilatının bu kuyud-ı esasiyesine göre içinde bulunduğumuz buhrana ve memleketimizin ahval-i hususiyesine nazaran bizim için kabil-i tatbik olup olmadığını düşünmek mecburiyetindeyiz.
Bizim bu zemindeki tetkikat neticesinde hâsıl ettiğimiz kanaate göre idarenin bu şeklini mahzurdan salim görmemekteyiz. Çünkü Devlet-i Osmaniyye diğer herhangi bir devlet gibi hükümdarının nüfuz-ı cismanisi etrafında müteşekkil değildir.
Makam-ı saltanat aynı zamanda makam-ı hilafet olmak itibarıyla Padişahımız cumhur-ı İslâm'ın da reisidir. Mücahedatımızın 1'inci gayesi ise saltanat ve hilafet makamlarının tefrikini istihdaf eden düşmanlarımıza irade-i milliyenin buna müsait olmadığını göstermek ve bu makamat-ı mukaddeseyi esaret-i ecnebiyeden tahlis ederek ülü'l-emrin salahiyetini düşmanın tehdit ve ikrahından azade kılmaktır.
Bu esasa göre Anadolu'da muvakkat kaydıyla dahi olsa bir hükûmet reisi tanımak veya bir Padişah kaymakamı ihdas etmek hiçbir suretle kabil-i cevaz değildir.
Şu hâlde reissiz bir hükûmet vücuda getirmek zarureti içindeyiz. Hâlbuki bir nokta-i vahdette tevazün etmeyen kuvâ-yı devletin aheng-i mesaisini idameye dahi imkân yoktur.
Diğer taraftan her hangi bir makama kuvâ-yı devlet ve milleti tevhit ve tevzin salahiyeti bahşederek o makamı gayr-ı mesul tanımak mucib-i felakettir. Halifenin bile mesuliyetini esas olarak kabul etmiş olan İslâmiyet'in böyle suret-i tesviyelere müsait olamayacağı aşikârdır.
Bu müşkil ve yekdiğeriyle telifi imkânsız esasat içinde dûr ü dirâz tetkikat icra ederek nihayet İslâmiyet'in şerait-i esasiyesine müracaatla Meclis-i Âlinizde teksif edilmiş olan ve bütün cumhur-ı İslâm'ın da müzaharet ve muvafakatine mazhar bulunan irade-i milliyeyi bilfiil mukadderat-ı vatana vazıü'l-yed tanımak umde-i esasiyesini kabul ediyoruz.
Aza-yı muhteremenin, bu nikat-ı nazar hulasaten tamim olunarak, intihabına delalet olunması ve salahiyet-i fevkalade kaydıyla intihap edilmiş bulunmaları ve müntehiplerin de teksir ve tevsi olunması, esas itibarıyla bu umdenin milletçe de tamamen kabul edilmiş olduğuna delildir.
Binaenaleyh Meclis-i Âliniz, haiz olduğu salahiyet-i fevkaladeye binaen karşısına çıkacak bir kuvve-i icraiyeyi yalnız murakabe etmek ve mesail-i hayatiye-i millet üzerinde böyle bir heyetle mücadeleye mecbur kalmak gibi vaziyet-i hazıranın mütehammil olamayacağı mahdut bir vazife-i teşriiye ile değil, idare-i umumiye-i milleti fiilen deruhte ve selamet-i memleket ve hilafeti bizzat temin ve müdafaa vazife ve salahiyetiyle teşekkül etmiştir ve artık Meclis-i Âlinizin fevkinde bir kuvvet mevcut değildir.
İşte memleketimizin şimdiye kadar geçirdiği buhrandan, felaketlerden, kâh Avrupa'yı taklit etmek, kâh idare-i umur-ı devleti şahsi nokta-i nazarlara göre tanzim ve tensika çalışmak, kâh Kanun-ı Esasi'yi bile ihtirasat-ı şahsiyeye baziçe eylemek gibi pek elîm neticelerini gördüğü basiretsizliklerden hâsıl olan intibah-ı umumiye tercüman olduğumuz itikadıyla şu müşkül ve buhranlı devr-i tarihinin mücahedatını bu yolda tensik etmek taraftarıyız.
Bittabi hüküm heyet-i muhteremelerinindir. Yalnız maruz olduğumuz inhilal tehlikesine ve umur-ı devlet ve milletin uzun müddetten beri mercisiz kaldığına tekrar nazar-ı dikkati celp ederek bîlüzum nazariyat arasında devam edecek münakaşatın en fena idarelerden daha ziyade suitesirat tevlit edeceğini arz etmeği de vazife-i hamiyet icabı görüyorum. Cenab-ı Hakk muvaffakiyet ihsan etsin, âmin." (Atatürk söylem ve demeçler eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.